Salı, Kasım 30, 2010

Kamuoyu araştırması

Kanada'dayken yemedik içmedik elbette kumaş bez satan Diaper-eez mağazasına toplaşıp gittik. Ben bu kadar çok kumaş bezi hayatımda bir arada görmedim. Aman yarabbim çeşit çeşit renk renk, boy boy, kızına erkeğine göre. Gözlerim yuvalarından fırladı. Ama aldım mı? Hayır almadım, zira bir set, yani bir sızdırmaz kilot, bir ara kilot ve bir ara bezinden oluşan takım, ki bunlardan en az 15 adet olmalı bir insan yavrusunda, 23 (yazı ile yirmiüç) ((ara parantez çüş)) Kanada doları idi. Vergisi kur farkı falan 30 amerikan dolarını bulurdu, ben burda az daha kassam biraz daha eklesem üstüne 5'li set alıyorum canım nappoint'ten. Zaten dükkan sahibi ile sohbetimiz esnasında, en iyi kumaşların Türkiye'de üretildiğini, eğer Türksek buradan almanın delilik olduğunu da söyleyince pek bir keyiflendim. Eee bizde zaten her boy çeşit çeşit var.

Ben Diaper-eez'den oğlana yoga matı, diş kaşıma şeysi, leke çıkarıcı, bummis marka disposable ara bezi, mobywrapımın üzerine takabilecek torba palto, alıştırma kilodu gibi ıvır kıvır alıp, dünya paraları bayılıp çıktım, alışverişimden çok memnunum.


Şimdi Kanada bu kadar pahallı iken birde bez yıkama servisleri var, önceki postlarımdan birinde ağlayarak anlatmıştım. Sistem şu şekil işliyor, bebeğin yaşına göre bezler kiralanıyor, her hafta yenileri gelyor ve siz arındırılmış kirlilerinizi yıkanmak üzere gönderiyosunuz, yani her hafta aynı bezleri kullanmıyorsunuz, ama temizlenmiş, sterilize edilmiş ve en önemlisi kurutulmuş bezleri popolara takabiliyorsunuz.

Ne dersiniz siz böyle bir uygulamaya dahil olur muydunuz? Unutmayın ki kağıt bezlerle dünyaya veriğimiz zararın bir köşesinden dönmekte fayda var!

Sırf bu posta yorum bırakılabilsin diye de yorumları açtım hehehe.

Salı, Kasım 23, 2010

Anne dehşeti

Dün ofisimde telefon çaldı, ahizeyi kaldırdım, cılız bir ses, Tanya Abla, Aliş kustu diyor.

Peki diyorum, ne kadar kustu, yediklerinin hepsini diyor ses, o zaman formül mama, süt verelim diyorum, telefonu kapıyorum sakince, ve fakat evde kurulu olan ve gizli olmayan kamera sisteminden de bir kontrol edeyim diyorum, zira sürekli izlemiyorum evde neler oluyor diye, ama geriye dönük kayıt olduğundan kontrol edebiliyorum bu gibi durumlarda.

Aman Allahım, tam 25 dakika boyunca çocuğa eziyet ediliyor, öyle yemezsen böyle yediririm, kaşıkla yemezsen biberonla kaktırırım, olmadı suyun altından ittiririm , o da mı olmadı ucak yapar yediririm. Seyrettikce gözüm çıktı, gözüm çıktıkca sinirlendim, sinirlendikçe üzüldüm bu sefer. AKşam olmasını bekledim sabırla yine de.

Eve gittim, ablamızı aldım karşıma, bak dedim yemek afiyetle yenir adı üstünde, sen bugün Alişe yedirdiğin gibi yemek yemek ister misin? Biz sana hep Aliş'i özellikle yemek konusunda zorlamayacaksın demiyor muyuz? Son derece basit yetiştiriyoruz biz Aliş'i, zorlamadan, itişmeden, ben havuz başında çatalının ucunda köfte ile koşturan annelerden olmak istemiyorum diye bin kere söyledim. Ama demek ki boşuna söylemişim.

Bebeklere yemek yedirmenin zor olduğu kabulum, ama ben hiç bir şekilde zorlanmamaları gerektiğine inanıyorum, ve hiç bir zaman yemeğin oyuna döndürülmememesi taraftarıyım, yemekten uçak olmaz kardeşim.

Neyse efem, evde insan gibi bu durumu anlattım ve bir daha tekrarlanmamasını salık verdim, ancak ofisten eve gidene kadar eğer canım arkadaşımın dediği gibi 10a kadar saymasam üçüncü sayfalarına düşebilirdim gazetelerin. " Anne dehşeti" manşetinin hemen altına.



Bakmayın melek halime, içime şeytan kaçtı bu analıkla beraber benim!

Pazartesi, Kasım 22, 2010

Döndük biz!

Kıtalar arası yolculuğumuzdan döndük, işe başladık bile, ailenin mini boyunu evde bırakarak.

Hepimiz buraya uyumda zorlandık biraz, hep birlikte gece uyandık, mini oyunlar oynadı, sevgili ve ben enfes aşk filmleri izledik.

Özlemişiz yine de evimizi, yataklarımızı, tenceremizi, tavamızı, onca medeniyete rağmen camurumuzu, bitmeyen kaldırım çalışmamızı.

Şimdilik hepsi bu! Daha yazacak anlatacak çok şey var elbette ama zamaqn içinde. Mesela kumaş bez satan bir dükkan vardı, aman allahım dedirten bana! Sonra Apple storelar vardı, sanırsınız bedava herşey, sonra domatesin kilosu ne pahallıydı öyle.

Salı, Kasım 16, 2010

Yine kumaş bez! Taa buralardan.

Aliş gelmeye karar vermeden çok önce ben kumaş bez kullanma kararı almıştım, ve nitekim Aliş gelmeden Alişin poposu için babynap'ten tüm siparişlerimi vermiş, hazır ve de nazır Aliş'i beklemeye başlamıştım, hedef, doğanın dengesi, çevreye katkı, tüketim toplumu olmaktan uzaklaşmak, ve de en önemlisi kağıt bezlerin barındırdığı zehirli maddeleri bebeğin popo ve pipisinden uzak tutmaktı.

Aliş gelince 4.5 kilo olur olmaz başladık kumaş bezlere ve şiddetle tavsiye ettiğim hayatımın vazgeçilmesi oldular, benim de Aliş'in de.

Bu işe başlarken seyahatlerde yapamam heralde demiştim, sonradan kurutması olan her evde yapabilirim dedim, ama hala uzak mesafe yolculuklarda yapamam kanaatindeyim, aslında kanaatindeydim, zira bundan beş dakika önce okumuş olduğum bir web sayfası gözlerimin tam olarak yerinden pörtlemesine sebep oldu.

Şimdi biz Toronto'dayız, kumaş bez kullanımını araştırken denk geldim bu siteye, aman tanrım diye okuyorum, diyor ki, biz bebeğinizin bezlerini yıkarız, siz yeterki doğamıza sahip çıkın!

Almıyorsunuz diaperları, kiralıyorsunuz birde, işiniz bittimi de başkaları kullanıyor, bendeniz salak cennetkuşuda kumaş bezleri getirmedim, buralarda beceremem diye, millet atı almış üsküdarı geçmiş, bizse hala mehter marşındayız, 3 ileri bir geri!


Alişin şapkası H&M den 5.95'e, sahi H&M'in bebek kısmı nasıl bizde acaba? Hayatımda kendime birtek pırtı bulup alamadığım sefil H&M bebek konusunda benim gönlümü çoktan aldı! Ama kendime pırtı alabilir miyim o hala tartışılır..

Yine kumaş bez! Taa buralardan.

Aliş gelmeye karar vermeden çok önce ben kumaş bez kullanma kararı almıştım, ve nitekim Aliş gelmeden Alişin poposu için babynap'ten tüm siparişlerimi vermiş, hazır ve de nazır Aliş'i beklemeye başlamıştım, hedef, doğanın dengesi, çevreye katkı, tüketim toplumu olmaktan uzaklaşmak, ve de en önemlisi kağıt bezlerin barındırdığı zehirli maddeleri bebeğin popo ve pipisinden uzak tutmaktı.

Aliş gelince 4.5 kilo olur olmaz başladık kumaş bezlere ve şiddetle tavsiye ettiğim hayatımın vazgeçilmesi oldular, benim de Aliş'in de.

Bu işe başlarken seyahatlerde yapamam heralde demiştim, sonradan kurutması olan her evde yapabilirim dedim, ama hala uzak mesafe yolculuklarda yapamam kanaatindeyim, aslında kanaatindeydim, zira bundan beş dakika önce okumuş olduğum bir web sayfası gözlerimin tam olarak yerinden pörtlemesine sebep oldu.

Şimdi biz Toronto'dayız, kumaş bez kullanımını araştırken denk geldim bu siteye, aman tanrım diye okuyorum, diyor ki, biz bebeğinizin bezlerini yıkarız, siz yeterki doğamıza sahip çıkın!

Almıyorsunuz diaperları, kiralıyorsunuz birde, işiniz bittimi de başkaları kullanıyor, bendeniz salak cennetkuşuda kumaş bezleri getirmedim, buralarda beceremem diye, millet atı almış üsküdarı geçmiş, bizse hala mehter marşındayız, 3 ileri bir geri!


Alişin şapkası H&M den 5.95'e, sahi H&M'in bebek kısmı nasıl bizde acaba? Hayatımda kendime birtek pırtı bulup alamadığım sefil H&M bebek konusunda benim gönlümü çoktan aldı! Ama kendime pırtı alabilir miyim o hala tartışılır..

Pazar, Kasım 14, 2010

Yenilikler!

Yenilik yaptım, çok uzundur kullandığım blogumun görüntüsünü değiştirdim. Ben pek beğendim, siyahları ve grileri çok severim, hem bir temizlik, hem bir rahatlık, hemde bir yenilik oldu. Bak bak aynı sayfa bazen içim sıkılıyor hani hahahyt!

İlk blog yazmaya başladığımda, resim nasıl ekleyeceğim, nasıl post yazabilirim peşindeyken templatelerle hiç ilgilenmemiştim, gel zaman git zaman, bloggerın her bir köşesini öğrendim, öğrendim derken, kendim template yapıp koymuyorum elbet, ne öle bir zamanım ne de sabrım var, belki evimin kadını olursam birgün bu tür mesailerle zaman geçiririm, evlerinin kadınları alınmasın elbet!

Biz Toronto'dayız cekirdek aile olarak, bayramı da birleştirip hem iş hemde eğlence tatili yaptık kendimize.

Biraz tatil notları yapacağım kişisel tarihime.

Toronto'da dikkatimi çeken bir sürü özgürlüğün yanı sıra, inanç özgürlüğü bunların en ağır basanı. Çeşitli kültürlerden insanlar olduğu için etnikte bir çok ayrı tavrı içinde barındırıyor ülke, ve dolayısı ile de bir çok dini. Gecen yolda yürürken elimize birşeyler tutuşturdular, baktım Scientology'nin yaptığı bir test, bizde olsa olsa topa tutarlar o binayı, ya islam ya hiç birşey diye. Sinegog bombalamış milletiz biz, ne scientologysi!

İnanç bununla sınırlı değil, heryerde bedava kuran, islamla tanışın, incili okudunuz mu? Hare Krişnaya katılır mısınız? Gercek demokrasi bu olsa gerek dedirten bir tavır, zira bizim ülkede kişisel özgürlükler artık başka şekillerde ifade edildiğinden ve bizlere zorla kabul ettirilmeye çalışıldığından unutmuşuz biz demokrasiyi.

Kısacası biz ne zaman adam oluruz?

God is too big to fit in one religion! yani tanrı tek bir dine sığamayacak kadar büyüktür cümlesine gönülden inandığımız zaman.



Bizim evden muhteşem bir görüntü.

Cumartesi, Kasım 13, 2010

Chin mudra

Chin mudra

Yogada çeşitli mudralar vardır, mudra el ile yapılan jestlerdir.

Bizim Aliş doğmadan önce yaptığı jesterle bizi yıkıp geçirmişti, rock forever jestini bloğumda da yayınlamıştım hehehe.

Son numarası chin mudra. Baş parmak ile işaret parmaklarının birleşmesi ile oluşan daire yoganın gercek amacını sembolize eder, bireysel ruh ile evrensel ruhun birleşmesini temsil eder. Diğer 3 parmak ise dünyaya/toprağa doğrudur, almayı sembolize eder. Başparmağın işaret parmağı ile birleşmesi, enerjinin bedenden çıkıp gitmesini engeller ve davemlı vücudda hareket etmesini sağlar. Bu mudrayı yapıp elleri birde dizlere koydunuz mu, muhteşem bir meditasyon çalışmasına hazır olursunuz. Bu kısacık öğreten adam durumunun hemen ardından, Aliş'in chin mudra çalışmasından minik bir örnek.

Chin mudra

Yogada çeşitli mudralar vardır, mudra el ile yapılan jestlerdir.

Bizim Aliş doğmadan önce yaptığı jesterle bizi yıkıp geçirmişti, rock forever jestini bloğumda da yayınlamıştım hehehe.

Son numarasıchin mudra. Baş parmak ile işaret parmaklarının birleşmesi ile oluşan daire yoganın gercek amacını sembolize eder, bireysel ruh ile evrensel ruhun birleşmesini temsil eder. Diğer 3 parmak ise dünyaya/toprağa doğrudur, almayı sembolize eder. Başparmağın işaret parmağı ile birleşmesi, enerjinin bedenden çıkıp gitmesini engeller ve davemlı vücudda hareket etmesini sağlar. Bu mudrayı yapıp elleri birde dizlere koydunuz mu, muhteşem bir meditasyon çalışmasına hazır olursunuz. Bu kısacık öğreten adam durumunun hemen ardından, Aliş'in chin mudra çalışmasından minik bir örnek.

Çarşamba, Kasım 10, 2010

10 Kasım

Bugün 10 Kasım, Atamızın ölüm yıldönümü.

Sevgili de bende Atatürk ilke ve devrimlerine gönülden bağlıyız, ve evlatlarımızı da öyle yetiştiriyoruz. Cumhuriyetine bağlı, hak ve özgürlüklerine sahip çıkan, laik ve modern görüşlü, vatana millete hayırlı bir evlat yetiştirmek en büyük hedefim.

Hele de bizim gibiler bu kadar azalırken. İçim sızlıyor, çok üzülüyorum memleketin bugünkü haline. Ve öylece bakakalıyoruz, yarın sabah İran'a uyanırsak eğer kacacak sığınacak bir liman arıyoruz.

Ah be Atam! erken gittin, keşke bugün olaydın..Leo seni tanısaydı, yakında kitaplardan bile kalkacaksın, bizim anlattıklarımızdan bilecek seni.

Çok özledik bilesin Atam!


Atam izindeyiz!

Gerçek izindeyiz, sahiden yan gelip yatıyoruz, ilkelerinden uzaklaşırken her geçen gün bunu şakşaklıyoruz, EVET diyoruz diktatördü zaten.

Bugünkü özgürlüklerimizi sana borçlu olduğumuzu unutarak, kılık kıyafet özgürlüğü diye zırvalıyoruz Atam! Kılıfı da bulduk, insan hakları Atam!

Kadının erkeğin dörtte biri değerini tamladığın vakit, şimdi kıymet bilmeyenler utanmasa dörtleyecek tekrar, sarıklar, şalvarlar ve türbanlar eşliğinde Atam!

Bizler ne mi yapıyoruz? Bildiğin yatıyoruz Atam! Hemde yan gelip! İzindeyiz Atam!

Debeleniyoruz, bir evlat bir evlattır, Atatürkçü yetiştirelim onu da, ilkelerine cumhuriyetine sahip çıksın diye, ben bir tane cocuğa ite kaka gelecek sağlarken Atam, kimileri üç doğuruyor, nüfüsları artsın hepten azınlık kalalım diye Atam!

Her geçen sene daha çok özlüyoruz seni Atam! Dilerdim ki kemiklerini hiç ama hiç sızlatmayalım Atam, ama zayıflıyoruz, yeniliyoruz bazen be Atam!

Keşke bugün olsan yanımızda, bugün ışık tutsan kararan geleceğimize Atam!

Çok özledik bilesin Atam!

Pazar, Kasım 07, 2010

Pazar ola hayrola!

Pazar kahvaltılarının yeri bambaşkadır bende, yulaf mulaf yemem, en sıcacığından ekmek, en mis kokulusundan kahve, peynirin çok çeşidi, yumurtanın tavada göz göz olmuşu, tüm aile masada, şen kahkahalar, uzun sohbetler, gözlerin ışıldaması, aile olmak demektir benim için pazar kahvaltıları.

Yarın için dünya alışveriş yaptık, ekmeğimi kendim yapamıyorum ama hamur bulduk, en azından fırına atacağım ki sabah tüm ev ahalisi ekmek kokusuna uyansın, peynirlerimiz tam, reçel yemiyoruz belki ama tereyağında yumurtaya kim hayır der ki. Evden kilometrelerce uzaktayım ama biraz fireyle de olsa sevdiklerimle beraberim. Eee bundan keyifli bir pazar kahvaltısı olur mu hiç?



PS- merak edenlere, sevgili alarmı toptan kapadı, nasıl bilmiyorum, merakta etmiyorum, zira bugün Aliş o alarm sesinde uykuya da daldı ya, artık çalsa da gam yemem hehehe.

Perşembe, Kasım 04, 2010

Süperman kurtar bizi!

Gecenin bir körü..saatin alarmının sesini kim bu kadar yükseltmiş acaba?..duvarlara çarparak fırladığım yatağın üstünden atlayıp telefona ulaşmak istiyorum, yok, yok telefon odada bile değil, ya bu çalan nedir? olsa olsa oğlanı gözetlemeye bayıldığım kameranın benim bilmediğim alarmı var, odur, kapıyorum,ı-ıh olmuyor bitmedi. Eyvah alarm sesine artık Alişin çığlıkları da karıştı, bulamıyorum, kapayamıyorum alarmı, odadan fırlıyorum, koridorda sevgili, başı kesilmiş tavuklar gibi, elinde biberon koşturuyor, noluyor diyorum, şaşkın gözlerle bilmiyorum diyor, elde biberon, dakikalar boyu sağa sola çarptıktan sonra binada bir anons, yangın çıkmış. Tövbe, yangın çıkışını ayakkaplarla kapamış bir insanım ben memlekette, ne yangını, ne alarmı, yangın çıksa ölmeye razı bu bünye, yeter ki ayakkaplarına yer bulsun.

Susmadı gitti bu alarm. Aaaa aşağıya itfaiye geldi, aha bir anons daha 27.katta yangın çıkmışta, evlerimizden çıkmayalımmış, aklımdaki tek şey can hıraş kucağımda ağlayan bebeyi alıp itfaiyecilere ulaşmak ve " Bey bey cocuk uyuyor" demek.."alın siz pıtpıtlayın sabaha kadar" demek..tek düşünebildiğim bu.

Neyse yarım saat içinde alarm sustu, anons yapıldı, birde "false alarm" dediler..tü ben böyle medeniyetin içine tüküreyim..bebek uyuyordu..artık uyandı! Gelin de onu pıtpıtlayın bari.


28 kattaki evimizin camından sarktık ama gelenler yukarıdakiler miydi göremedik.

Salı, Kasım 02, 2010

Limon gibi sıkmak gerek hayatı..tek damla kalmamacasına!


Hep böyle der sevgili, dibine kadar yaşamalı hayatı, nasıl ki limonu son damlasına kadar sıkıyoruz, hayatı da öyle yaşamalı..dibine kadar..ama hep keyifle.

İşte o keyif adamının bugün doğumgünü..

Biricik Sevgilim, iyi ki doğdun, iyiki varsın, iyi ki aşığız, iyi ki çoğalarak aşkımızı da çoğaltıyoruz ve iyi ki sen bu hayatta benim hocam, rehberim, fenerim, herşeyim oldun. Seni çok seviyorum, nice keyif dolu yıllara, hayatın hep suyunu son damlasına kadar sıkalım, hep aşık kalalım, hep sevgili kalalım, olur mu?

Pazartesi, Kasım 01, 2010

Okyanus ötesinden ilk haberler.

Vardık sonunda, keyifli gecen 12 saatlik bir ucuşun sonunda. Alişin gıkı çıkmadı.Zaman zaman şaşırdı, burası nasıl yatak, benimki biraz daha büyüktü diye, ama idare etti bizi.İniş ve kalkışlarda su içirdik, melissalı, uyku düzeni değişmedi, nasılsa öyle uyudu, çok güldü cok kahkaha attı.



Şimdi sokak iti oldu artık, sabah 9da cıkıyoruz akşam 5 e kadar sokaklardayız, bebekle seyahat etmekten korkan varsa, hiç korkmasın, dünyanın en keyifli şeyi.

Çekirdek aile okaklardasürtmekte..


Eskiden bu fotoğraflarda iki çift gülen göz olurdu, şimdi ne güzel artık büyüdük, sevgimiz gibi..

Bu seyahat Alişin ilk seyahati, ilk okyanus geçişi, ilk güvenlik kontrolünden geçişi, ilk basınçla tanışışı, ama en önemlisi bizim ilk gezgin ruh bir bebekle tanışmamız, hayatı boyunca bu kadar uyumlu olması en büyük dileğim..

Hadi bize müsade, sokaklar bizi bekler..

Okyanus ötesinden ilk haberler.

Vardık sonunda, keyifli gecen 12 saatlik bir ucuşun sonunda. Alişin gıkı çıkmadı.Zaman zaman şaşırdı, burası nasıl yatak, benimki biraz daha büyüktü diye, ama idare etti bizi.İniş ve kalkışlarda su içirdik, melissalı, uyku düzeni değişmedi, nasılsa öyle uyudu, çok güldü cok kahkaha attı.



Şimdi sokak iti oldu artık, sabah 9da cıkıyoruz akşam 5 e kadar sokaklardayız, bebekle seyahat etmekten korkan varsa, hiç korkmasın, dünyanın en keyifli şeyi.

Çekirdek aile okaklardasürtmekte..


Eskiden bu fotoğraflarda iki çift gülen göz olurdu, şimdi ne güzel artık büyüdük, sevgimiz gibi..

Bu seyahat Alişin ilk seyahati, ilk okyanus geçişi, ilk güvenlik kontrolünden geçişi, ilk basınçla tanışışı, ama en önemlisi bizim ilk gezgin ruh bir bebekle tanışmamız, hayatı boyunca bu kadar uyumlu olması en büyük dileğim..

Hadi bize müsade, sokaklar bizi bekler..