Pazartesi, Ocak 30, 2012

Buluştuk yuvarlandık biz

Twitterın 140 harf sınırına takılmadan sohbet edebilmek için kurduğumuz İnternet anneleri grubunun ilk buluşması bu pazar bizim ashram'da gerçekleşti. Bebekler bir mutlu mesut, sen oyuncağını ver, ben sana benimkini vereyim, bazen hiçbirini vermeyeyim, aa benden küçükleri de varmış, ooo benden büyük bebekler de varmış hayret bakışları arasında, biz 8 kadın ve bebeklerimiz bir araya geldik.

Bebekleri sosyalleştirmek için düşündüğümüz bu bir araya geliş bizlere de harika geldi, sadece çocuklara değil.

Hande, Laçin, Esra, Ebrar, Deniz, Berrin ve Nesli, hepiniz iyi ki geldiniz, biz ailecek bayıldık bu işe.

Hep birlikte yuvarlanırken.


Oğlan ve ben.

Bir sonraki buluşma 12 Şubat Pazar olacak gibi duruyor, internet anneleri grubunda sıkça güncelleniyoruz, hastalıkları, doktorları, bebekleri, başarı hikayeleri konuşuyoruz.

Gün bittiğinde sevgilimle "oh be ne güzel yaptık" dedik, hem şahane insanlar ve onların çocuklarını tanıdık, hem çocukların aslında daha sosyal olmalarına ihtiyaç var dedik, hemde ashram çocuk enerjisi ve cıvıltısıyla doldu taştı. Gelen herkese bin teşekkür, gelemeyenleri de 12 Şubat'ta bekliyoruz.


Çarşamba, Ocak 25, 2012

Ayse Saran

Ayse Saran sevgilinin büyük kızı, benim en yakın arkadaşım, ailenin müzisyeni, Leo Aliş ve Alara'nin şahane ablası, çok uzun zamandır "Rüyadan kaçış" albümünün çıkması için çalıştı, çabaladı, ticari zorlamalara hayır dedi, müziğinin doğru kitlelere uğraşması için hiç ödün vermedi, sancılı ama aynı zamanda keyifli bir süreçin sonunda albümü Sony Muzik etiketi ile bugün tüm müzik marketlerde.
Ve albümün ilk konseri de 8 Şubat'ta Jolly Joker Istanbul'da. Biletler şurada.

Ha birde biletix'de şöyle yazıyor, ben bayıldım:
"Gerçek rock’ın enerjisini bir kadın dokunuşu ile zarifleştiren Ayşe Saran, Türk müzikseverlerin uzun zamandır özlediği “canlı” müziği ve etkileyici sahne performansını geri getiriyor!"

Yolun açık olsun! Seni seviyoruz Ayşe.

Salı, Ocak 24, 2012

Oh be!

Şahane bir haftasonu geçirdik biz.

Cumartesi gecesi biricik canımızı, oğlumuzu bize veren CAN'ımız doktorumuzun doğumgünü idi. Harika bir organizasyon ile bizleri ağırladı.

Ben doğurduğum için zaten çok memnunum ama bu doğumumun bize böylesi bir dost kazandırması da ayrı bir memnuniyettir benim için. İyi ki doğdun doktorum! İyi ki varsın!

Moda Deniz Klubünde gözlerimizi yuvalarından uğratıp, bizi dans dersi alma kararına götüren danslar izledik Doktor'dan ve sevgili Yasemin'den. Ne eğlenmek ne yemek, ne içmek.

Ve elbette gecenin sonunda eve geldiğimizde ki takriben 2 gibi idi, holde bir hışırtı duyduk, minik adam uyanmış, anne baba diye yanımıza gelip kucağımıza tırmanmıştı.

İlk kez o zaman anladım artık evde bizi bir bekleyen olduğunu, o küçük canın da bizsiz zamanlarda bizi özlediğini. Oysa ki adım gibi emindim biricik Mımı'sı ile şahane vakitler geçirdiğinden, dilediği saatte uyuduğundan, dilediğini yediğinden, yerlerde özgürce yuvarlandığından, ama anne ve babasını karşılamıştı işte..hoşuma gitmedi desem yalan olur.
Yukarıdaki fotoğraf ik tane sevilesi adam isimli çalışmamdan.
Sabah elbetteki ayaklı calar saatimiz saat 7.30da çaldı, keyifle uyandık, ve adaya doğru yola çıktık, bazen insan yorgunluklarını önemsemiyor, unutuyor belki de, özellikle de keyfin yerindeyse. Harika havanın bize sunduğu fırsattan sonuna kadar faydalanıp balığımızı yedik, uzun bir ada yürüyüşü yapıp ana kara Kadıköy'e ve Kadıköy çarşısına geri döndük.

Lafı çok uzatmayayım, ben şimdi tek dersten bütünlemeye kaldım, ona çalışmam gerek.

Büyük yatak

Sanırım bir ay önceydi, 22 aylık bebeklerin artık büyük bir yatağa gecebileceğini okumuştum bir yerlerde, bizde bu derttem muzdariptik. Oğlan henüz 20 aylıktı ama olsun varsındı, o kafes gibi şeyin içinde sağa sola dönerken uyanır olmuştu, odasına gidip uyutup yatağımıza döner olmuştuk. Bir sürenin sonunda yorulup yanımıza almaya başladık, bu sabaha karşı 5 civarı gibi idi, ancak gel zaman git zaman bu işe uyanan küçük velet saat 12 de ağlayıp anni anni nidaları ile kendini yanımıza koymaya başladı.

Elbette bebeğimle uyumaya bayılıyorum, o istediği kadar da yanımıza gelebilir, ancak ben çalışan bir anne olduğumdan ve zaten geceleri sayısız defa kalktığımdan biraz da dinlenmek isteyebiliyorum bazen. Keza Sevgilim de. Artı ve eksileri topladık çıkardık ve büyük yatağa gectik.

Sonuç muhteşem, aradığı anne ve babası değil büyük yatakmiş bizim Leo'nun. O gün bu gündür yatağında. Adaya almış olduğumuz şu muhteşem ürünü İstanbul evine de getirmemizle birlikte yuvarlanma, düşme korkusu sona erdi..Yaşasın deliksiz uykular.
Yatak Evimizin herşeyi IKEA Mamut serisi, odanın bütünlüğünü de bozmadık ehehe.

Perşembe, Ocak 19, 2012

Ah be abi!

Çok eski bir dostum var benim, Cem Ocak. Cem benim teknolojik danışmanım olarak yıllarca kahrımı çekti, gece gündüz dinlemeden aradım, sordum, çok şey öğrendim ben Cem'den. Anlayacağınız sadece dost fonksiyonu yok Cem'in çok fonksiyonludur kendisi.

Cem Ocak blog yazmaya başladı, . Ben bloğun müdavimi oldum da sizlerle de paylaşayım istedim. Hoş sayfamda en sevdiklerimde yerini çoktan aldı ama. Blog için bir tık . Ben çok gülüyorum, üstelik günde birden çok post girdiğinden daha da çok eğleniyorum, bazen düşünüyorum.

Birde kişisel hobisini paylaştığı bir websayfası var, biraz artistik, birazda nudist, ben o sayfaya da bayılıyorum. En çokta bayıldığım fotoğraf makinesi ile birlikte dünyanın dört bir yanına seyahatler etmesi. Biraz da kıskanmıyorum içeriği desem yalan olur. Bana ilham verdiği de bir gerçek. Websayfasının iki bölümü var, birincisine şifre ile giriyorsunuz. Şifre bende var ehehe..isteyene yorumlarda veririm.

Birde yakışıklıdır hehehehe.

Çarşamba, Ocak 18, 2012

Finaller

Geçen hafta çok çalıştım, çok kitap okudum, çok öğrendim, finallerim vardı benim. Öğrencilik hayatıma geri döndüğüm şu günlerde an geliyor, ben ne yaptım diyorum, an geliyor, oh be ne güzel yaptım diyorum, an geliyor deliriyorum, ama genel olarak girdiğim sınavdan, aldığım sonuçtan ve okuduğum Felsefe bölümünden memnunum.

Bildiklerimi sağlarken, bilmediklerime bilgi ekliyorum. "Neden buradayız" soruma yanıt, "biz kimiz" endişemeye bir aralık buluyorum okudukça, "başlangıç neydi" sorusunun yanıtını bu bilgi donanımımla asla yanıtlayamayacağımı biliyorum artık mesela. Sonra en adem ve havva, üniversite yıllarımdan beri çok ilgilendiğim bir kökendir mesela. Okuyup duruyorum durmadan. Hala anlamaya çalışıyorum.

Velhasıl, çalışıyorum ama bu bütünlemeleri görmeyeceğim anlamına gelmiyor elbette ehehe.


Evde bir partide bir deli isimli çalışmadan

Pazartesi, Ocak 16, 2012

Baş ağrısı!

Geçen hafta talihsiz bir hadise yaşadık biz. Alişle şurada kullandığım fotoğrafı, bir hastane almış, basın bültenine koymuş, birde çocuklarınızı öpmeyin, mikrop bulaşıtırırsın konulu bir yazıda kullanıp Hürriyet'e göndermiş. Hürriyet'te basın bültenlerinde gelen fotorafların kaynağını araştırmadan çat diye koymuş. Böylelikle sevgiye, temasa, öpüp koklamaya inanan BEN çocuğuma mikrop bulaştıran anne oluverdim bir anda. Konuyu tweetlememle beraber Hürriyet'ten iki kişi ile görüştüm, birisi (adı bende saklı) bunun Hürriyet ile alakası olmadığını, tamamen hastanenin suçu olduğunu söyleyip, zoraki bir özür diledi, yaptığımız telefon görüşmesinde suçu neredeyse kendimde olduğuna inanacaktım. O kadar küstah bir konuşma idi.

Haber aşağıda:





Okur temsilcisi ise son derece yumuşak, okur temsilciliği işini şahane yapan bir Hürriyet çalışanı, hemen özür diledi, ve bir özür yazısı yayınlandı.Yazı yukarıda:

Kıssadan hisse, çocuğunun fotoğrafını yayınlıyorsan mutlaka watermark koyacaksın, mümkünse hiç fotoğraf kullanmayacaksın. Bu memlekette herşeyin çivisi o kadar çıkmış ki kişisel hak ve özgürlükler tamamen göz ardı edilebiliyor. Mahkemeydi, ihbardı uğraşacak ne sabrım ne de zamanım var benim, bu olayı bu şekilde hafif zararla atlatmak daha insani geldi.

Sıkıldık ama çok, Oğlan henüz 15 günlükken Göztepe Parkında sevgilimin çektiği bir fotoğrafın nahoş bir habere eşlik etmesinden, insanların bu kadar küstah olmasından, benim kendi çocuğumla olan bir fotoğrafı bile koruyamamamdan, büyük yayın kuruluşu sandığımız gazetelerin bile okuyucu haklarından bi'haber olmalarından.

Zaten 19 Mayıs'ı da kutlamayacakmışız artık, inandığımız değerlere ait hiçbirşey kalmasın elimizde olur mu?

Cuma, Ocak 13, 2012

Yelek

Yuva Bulunduuuu


9-12 AYlık bu kaztüyü yelek şahane ısıtır.

Nailin konusuna yelek atarsanız sevinirim.

İlk mail atana gider.

İki taraflıyım!

Yuva Bulundu



Bu monttta 9-12 AYlık ama biz sanırım 18 aya kadar tepe tepe kullandık. Çift taraflı kullanıldığından da çok rahat ettik, hani bir taraf lekelenirse hop diğer taraf eheheh.

Milin konusuna iki taraflıyım yazıp günderirseniz şahane olur.

İlk mail atana gider. info@leomio.com adresimi kullanıyorum.

Üşüyorum!

Yuva Bulunduuuuu!


Bu aralar yoğunluktan oğlanın eşyalarını toparlayıp fotoğraflamaya vakit bulamıyorum. Ama başladım eheheh.

YUkarıdaki palto 9-12 aylık, kapşonu cıkabiliyor. İçi de kalın. Biz bayıla bayıla giydridik, şimdi sıra sizde.

Bana atacağınız mailin konusuna Üşüyorum yazarsanız şahane olur.

İlk mail atana PTT kargo ile gider.

Mail adresim info@leomio.com

Çarşamba, Ocak 11, 2012

Bu aralar!

Yoğunum bu aralar, finallerim var gece gündüz ders çalışıyorum, işe gidip gelmeye, Batı Ataşehir'e alışmaya çalışıyorum. Yemek sorunsalıma çözümü biricik sevgilim buldu, hergün yemek yapıp yanıma koyuyor, yoksa açım, saolsun varolsun.

Oğlan hızla büyüyor, şubatta başlamak üzere okula yazdırdık, eve çok yakın Plus International Preschool, buradan umutluyuz çok. Şurada yazdım, dünya kadar kelimesi var artık, çiş kaka ve geceleri büyük yatak, birde otomobil koltuğu sorunlarının üstesinden geldik hep birlikte.

Haftaiçi sevgilinin dersleri olduğunda oğlannın Mımı'sı var, ya bize geliyor ya da Mımı'ya gidiyor, birbirlerini çok seviyorlar ve bu ilişkiye hastayım ben.

Sonra haftasonu kahvaltı ederken sevgilim haydi Bursa'ya gidelim dedi, atladık gittik, annemle babam sevinç içinde.

Yeni yıla biraz hızlı başladık ama çok memnunum bu deli aile hallerimizden.

Her akşam şükrediyorum birde. Bu kadar şahane bir aileye sahip olduğum için.

Ordan burdan yazdım ama bu aralar hissiyat böyle!

Lolipopu tersten yerim isimli çalışmamdan.

Kelime dağarcığı

Kişisel tarihe not olarak 20.5 aylık oğlumuzun dilinden kelimeler:
Diditi: Araba
Anne: Anne
Baba: Baba
Anane: anane
Dedeci: Dedecim
Mımı: Mihri
Çiço: Sibel
Ayşe: Ayşe
Ayaya:Alara
Çüt:Süt
Çu: SU
Mamma: Yemeğin hertürlüsü
Çiş:Bildiğimiz çiş
E: Bildiğimiz Kaka
Eeeee: Uyku
Gel: Gel
Git:Git
İn, indi: inmek
Bıdı bıdı: Banyo
Galk: Kalk
Müne: Müze
Art attack: sanat
Gö: Göz
Nanak: Yanak
Küç: Pipi
Ali:Ali
Tikka tikka: Dİkkat dikkat
İmdaa: imdat

Sonradan edit:
Angaga: Ankara
Atatu: Ataturk
Dındın: Gitar
Om:Yoga
Et:Et
Çe: Chequevera
Ali:Ali
Tikka tikka: Dİkkat dikkat
İmdaa: imdat
Budaaa: Buda

ve şimdi aklıma gelmeyen bir dünya komik ses öbeği.

Artık ikili cümlelere de geçti, emir kibinde ama idare ediyoruz, anne gel, anne kalk, baba bıdıbıdı gibi.

En güzeli aslında kelimeler olmadan da birbirimizle anlaşabildiğimizi gösteriyor bu küçük oğlan bize. Bayılıyoruz tabi.

Çarşamba, Ocak 04, 2012

Geri dönüştürmeli mi dönüştürmemeli mi?

Ece bir mail göndermiş ve bir blog, bak tam sana göre diye. Hemen şurada..

Aklıma geldi, geçen gece bizim apartman görevlisi geldiğinde evde geri dönüşüm için biriktirdiklerimizi verirken, "abla biliyor musun, şu karşıdaki 30 daireli Şubu Apartmanı geri dönüştürülebilecek çöplerini ayırmıyor, hepsi aynı çöpe gidiyor" dedi. Kulaklarıma inanamadım, bu bir hizmet, siz geri dönüşebilir çöplerinizi evinizde ayırıryorsunuz, misal bizde her perşembe belediye gelip topluyor, kızartma yağlarını da, pilleri de, herşey herşey geri dönüşüme gidiyor bizde. haftada birde çöplerimizi atıyoruz, öyle hergün çöp atmak yok haliyle. Eeee kirli bezimiz de pek olmadı, malum kumaş bez.

Şöyle bir düşündüm, neler yapıyoruz/yapabiliriz çevre için diye.

Kendi yaptıklarımı yazayım da lişisel tarihime not düşeyim istedim. Sizin de aklınıza gelen ve yazmadığım olursa yazıverinde onları da yapayım.

*EVsel artıkları ayırmak,
*Klimaların her türlüsüne hayır demek,
*Spreyin hiç bir çeşidini kullanmamak (roll-on çoktan icat edildi)
*Naylon poşet yerine kumaş torbaya geçmeyen kalmamıştır zaten,
*5 dakikada duştan çıkmak,
*Diş fırçalarken akan suyu kapamak,
*Çocuğumun poposunda kumaş bez kullanmak,
*Yazın gidebildiğim her yere bisikletle gitmek (kışı pek sevmiyorum)
*Tasarruflu ampul kullanmak, aslında mum ışığını en çok severim,
*Mümkün olan herşeyi cam alıp, onları tekrar tekrar kullanmak,
*En önemlisi evladımıza geri dönüşümü, faydalarını anlatmak. Şu anda çöple geri dönüşümü ayırd edip ona göre atıyor, ve biz buna bayılıyoruz.
*Gereksiz tüm elektrikleri kapamak, ve kapattırmak, oğlanda ışıkları kapıyor sürekli eheheh.

Bunlar geldi bir çırpıda aklıma.

Yazmadıklarım yapmadıklarım değildir belki ama hatırlatırsanız şahane olmaz mı?



Aynadaki aksim isimli çalışmamdan.

Salı, Ocak 03, 2012

Yazıyorum ben!

Yazar oldum yazıyorum ben. Aylık bir dergide köşe yazılarım çıkıyor. Asorty'de. Aklıma geldiği gibi yazmama müsade eden şahane bir editörüm var benim. Anneliğe dair, bebekli hayata dair, özgür ruha dair, çevreye dair yazıyorum da yazıyorum, aşağıdaki yazım Ocak sayısında çıktı. Pek taze.

Blogla başlayan yazma maceram acaba üniversite hayalime dönüşür mü?