Cuma, Temmuz 20, 2007

Tatildeyim!


Yine süper bir ekip olarak "tatildeyiz". Secimde oyumu kullanmamı takip eden saniyelerde denize doğru yol alan arabamızdaki yerimi alacağım ve vııın..Tutmayın beni...deniz ve kumun tadına varırken güneşi sömüreceğim...hehe yanımızdakilerin de gençlik enerjilerini sömürüp sörfe vereceğim kendimi......yan gelip yatacağım..keyif edeceğim...mohitoları hüpleteceğim...cok işimiz var...çok..size iyi haftalar diliyorum..bendeniz bir hafta çaçaça...
PS- Tatilden cumartesi dönüp maalesef haftasonu da Nuadayız...yakında kovulucam heralde..Şebo gibi kendimi lotoya vereyim bende.

Pazartesi, Temmuz 16, 2007

Nua..keyif yeri.

Yaklaşık dört beş haftasonudur Sapanca Nua'ya gidiyoruz...bir keyif..bir keyif...cok huzurlu bir yer...ben masaj yaptırmam ama yaptıranlar cok memnun...ben gecenlerde gercek cilekle peeling yaptırdım..yaz için de ideal..havuzu..havuz kenarı yatakları..efil efil havası var..hafta sonu cok uzağa gitmeyeyim ama keyif yapayım diyenlere şiddetle tavsiye ederim....göbeğe okyanus suyu...sırtıma termal sular...pek güzel pek..


Fikir için birkaç foto aşağıda..




PS- Secimlerin olduğu gün pılıyı pırtıyı toplayıp Alacatı'ya gidiyoruz. Hem Aslıcine ev alacağız hemde tatil yapacağız..Aslıcım Ayse'nin sayfası tavsiyesi için bin teşekkür..baktım okudum..tatbik etmek kaldı geriye ki...zevkle.






Pazartesi, Temmuz 09, 2007

Ece Arar...dost insan.

Canım Ecem benim gecen haftaki sıkıntılarım için Akşam gazetesinde cumartesileri yazmakta olduğu köşesini bu işe ayırmış..kalemine sağlık..gönlüne sağlık...insanın dostları olması o kadar güzel ki...çok mutluyum ben..

Yazı şurada.

Üşenen arkadaşlarım için de şöyle:

Ev al, komşu alma.

"Komşu” diye nitelenen birtakım insanların yemeyip içmeyip ve üstelik evlerindeki işi gücü bırakıp diğer dairelere şöyle uzun uzadıya ziyaretler gerçekleştirdiği devirler bitmedi, devam ediyor… Daha sabahtan evi iki süpürüp, kahvaltı sofrasını falan saniyeler içinde toplayıp mahalledeki son dedikoduları eğer birine anlatmazsa öleceğini sanarak başka kapıları çalan insanlar hâlâ var. Kim kime ne demiş, kim gece kavga etmiş, boşanmakta olanlar ve de son model araba alanlar kimler, bunlar konuşulmazsa olmaz.

Hem sonra bu sabah kahvesiyle yapılan “zararsız” gibi görünen dedikodu faslı bitecek, devamında da kekler börekler yapıp bir gün daha hep beraber, el birliğiyle ve hayata hiçbir şey kat(a)madan bitecek, ama onların günleri dedikodulardan biraz daha beslenmiş olarak kurtulacak, öyle yani.

Önceleri bu komşu denen kimi kadınların bir kısmının istihbarat kaynakları mahallenin bakkalı, çakkalı, her eve girip çıkan, çıkabilen bohçacısı falandı tabii… Ya da köşe başlarında sıkıştırdıkları, bülbül gibi öttürdükleri küçük aile fertleri vardı… Şimdi devir değişti. Altmış yaşındaki teyzeler internet başında harıl harıl blog okumakta ve gidip kırk yıllık komşularına bir kahve içimi sürede “Senin kız sevgilisiyle orada burada zaman öldürüyor” demekteler, yani bunun beterini söylüyorlar da ben yazmayayım. Vallahi de durum bu, en yakın arkadaşımın başına geldi, oradan biliyorum.

Yeni moda dedikodu…

Bu komşu görünümlü canavar teyzecik –ki yaşını başını almış-, internette hadi diyelim işi var da, bloglarda işi ne-, dolaşıp da bizim kızın günlüğünü bulmuş. Okumuş da okumuş, artık ne zaman fırsat bulduysa. Okumak yeterli gelmemiş, arkadaşımın gittiği yerleri bir bir not almış herhalde, sonra da bir koşu bizimkinin annesine yetiştirmiş. Öyle böyle bir yetiştirmek değil tabii, ballandıra ballandıra “yaşasın kötülük” tadında bir hikâyeleme ile anlatmış bir bir. Hafta sonu şuradaymışlar, önceki gün bilmem nereye gitmişler, senin kız kötü yola düşmüş babında bir anlatım.

Şimdi gel de şoka girme. İnsan tabii, böyle dedikoducu insanların varlığını biliyor da, böylesi teknolojiyi kullanarak kendilerine yeni malzemeler bulacaklarını deyim yerindeyse tahayyül bile edemiyor.

Üstelik blog okuyarak dedikodu yapmanın zannımca bir bardak dayayarak yan evi dinlemekten farkı yok. İkisi de aynı kapıya çıkmakta nihayetinde. Buradan şu tartışma da başlatılabilir pekâlâ; madem bu kadar özel şeyler bunlar, neden sanal bir dünyada günlük tutuyor insanlar? Neden yazılanlar eskisi gibi kilitli defterlerde değil ve neden eskiden bu defterleri köşe bucak kaçırırken şimdi okunmak istiyor herkes?

Belki neden teknoloji ilerledikçe yalnızlaştığımız, daha da içimize kapandığımız içindir. Böyle kapandıkça ve uzaklaştıkça gerçek dünyadan, hayat sırf iş ve evden ibaret olunca, bir çift güzel söz, birkaç “seni anlıyorum” ve “yalnız değilsin”e muhtaç kalıyoruz. Ama tabii bunların hiçbiri yaşlı teyzeler yazılanlardan kendilerine malzeme çıkarsın diye yapılmıyor…

Madem bu teyzecikler böyle meraklı blog okumaya, biz de onları kendi bloglarını açmaya ve en az okudukları şeyler kadar içten, yalın ve “gerçek” şeyler yazmaya davet ediyoruz…

Pazar, Temmuz 01, 2007

Dedikodu ve Örümcek Kafalar

Sevgili Arkadaşlarım,



Bu yazıdan sonra blogumu sadece izin verdiğim yine sizler okuyacaksınız, ancak son olarak common bir yazı daha yazmak istedim. Şöyleki;



Bu blogu okuyarak Beni Ayşe Arman (sebocum benzetme için teşekkür ederim) durumuna sokmuş olan çok sevgili yazlık komşumuza ithafen...bu blogta biliyorsunuz ki hepimiz ayakkabımız.... corabımız...bu örümcek kafalı insanlarla dolu dünyaya yine de herşeye rağmen gelmiş olan bebeklerimiz...gittiğimiz yerler..yediğimiz yemekler...mutluluklarımız ..bazen sıkıntılarımız yazılıyor..ve KİŞİSEL....ancak bazı insanlar var ki diğerlerinin mutsuzluklarıyla mutlu oluyor...heralde onların da aydınlanmaları bu yolda geçiyor ki...bu blogu okuyor... zavallı anneme de senin kızın sevgilisiyle "düşüp kalkıyor" ve bunu da blogta yazıyor diyor...düşüp kalkmaktan kasıt zannederim yoga gezileri...organik tarım olamayacağına göre hahaha....bu kadar sığ düşünebiliyor demek insanlar...her ne ise...konuşmalardan sonra beni Ayşe Arman zanneden annem beni arayıp fena şekilde hırpalıyor...şimdi annemle konuşmuyorum, çünkü kendini köy dedikodularının sürükleyiciliğinden kurtaramamış olmalı ki bana bu söylenenleri yakıştırdı..zaten istenen de oydu..mutlu olunmasın..benim annem mutsuz edilsin..dolayısıyla bende mutsuz olayım ve o da yükselsin..diğer insanların mutsuzluğuyla yükselsin..bu tür insanları ben hayatıma sokmuyorum ama aileme birşey yapamam..herkesin seçimi kendinin..ancak bu işte son derece kırılmış bir evlat olarak ben kendi hayatımın bu tür insanlara göre daha verimli ve faydalı olduğunu düşünüyorum...en azından çalışıyorum...hiç kimseye ihtiyacım olmadan bugüne dek ne yaptıysam yaptım..kimseden bir kuruş almadım..dedikodu yapmadım...kimseyi yargılamadım...Buradan çok sevgili komşumuza sevgili annem ile birbirimizi hırpalamamıza sebep olduğu için teşekkürü borç bilirim...ve umarım kalan hayatlarında diğer insanların özel hayatına tecavüz etmemeyi öğrenir ve böylelikle kalp kırmamanın dayanılmaz hafifliğini yaşayabilir ve yaşatabilirler. ...son olarak aşağıdaki resmi tekrar hatırlatmak istedim..örümcek kafalar sadece onlar değil...belki de onlar daha dürüstler...en azından görüntüden aman uzak duralım diyoruz da ..internette sörf yapıp..sözüm ona modernlik taslayan yüzlerce insandan da sakınalım...sonra üzülmeyelim.


Son olarakta benim ben olmamda sonsuz katkısı olan, bu günlere getiren, doğru ile yanlış arasındaki farkı görmeyi , doğru insan ve yanlış insan ayrımı yapabilmeyi ve hayatta kimseye güvenmemeyi öğreten, herşeye rağmen herşeyden çok sevdiğim ve bana hep destek olan anne, baba, abla ve Keroya sonsuz teşekkür ederim.

PS- Şebocum..bu arada senin blog benimkinden daha fenaymış hahaha.