Çarşamba, Mayıs 30, 2012

Delivery is free if it happens in half an hour!

Bu aralar parmaklarım klavyeye gitmiyor hiç. Ne yazsam iç sıkıcı olacak, ne desem boş.

Daha eğitim sistemindeki reformu kabullenemişken birde kadın bedeni üzerinden siyaset yapma geldi hayatımıza.

Eğitim sistemi demişken, hala imzalamadıysanız şurada şöyle bir imza kampanyası var, biraz sesimiz çıksın bakalım, hoş meclisten geçti, bitti gitti geçmiş olsun ya.

Şimdi efenim kürtaj yasaklanacakmış, sanane kardeşim, beden benim kuku benim, ister doğrurum ister doğurmam, hem belki benim bedensel sıkıntılarım var doğuramayacağım o bebeği, belki geleceğinden endişlendim ve bir anda vazgeçirverdim olamaz mı? Olur bal gibi de olur.

Her ne kadar normal doğum taraftarı olsam da sezaryen bazı durumlarda şart olabiliyor, ona yasak buna yasak. Kadının bedeni kendine aittir, devlete veya bir erkeğe değil, en iyi kararı da her zaman kendi ve verir, zorbalıkla, herşeyi yasaklamakla olan sadece bu topraklar üzerinde yaşayanları birbirine düşürmektir.

Birde  bir zahmet doğum kontrol haplarını da SGK veriversin o zaman. Birde ebelik müessesi kardeşim, ebe olmadan ben nasıl normal doğurayım...aaaa....

Ha şundan da eminim, kürtaj yasası da meclisten geçecek, sezaryene yasaklar da gelecek, ve biz her zamanki alık ifademizle izliyor olacağız.

Hadi bana eyvallah!

Çarşamba, Mayıs 23, 2012

Mahalle baskısı

Bizim oğlan iki yaşına gelene dek sadece gak guk diyerek geçiştiriyordu olayları, eyvah hiç konuşmayacak diye düşünürken eş dost çocuklarını görüp, bir anda onca zaman kayıt altına aldıklarını çıkarıverdi hafızasının tazecik raflarından.

Dün çok sevdiğim bir twitter dostu sordu, yahu benimki konuşmuyor, yakın birileri de aa olmaz böyle demiş, elbette anne olarak insan bazen takılabiliyor bu tür şeylere, hatta anneyi gerer böyle bir laf. Ama biz milletçe nedense yeni doğurmuş kadına eziyet etmeyi severiz, baskı altına almaya bayılırız, mümkünse hiç destek olmayalım, o da depresyondan bunalıma sürüklensin isteriz. Böyle de acaip bir milletiz.

Neyse efem, çocuk dediğin konuşur, 2sinde konuşmaz da 3üçünde konuşur, ben herşeyi geç yapması taraftarı oldum, 17 aylıktı yürüdü, umursamadım bile, ne kadar geç kalkarsa ayağa o kadar emin adım atardı, o kadar dengeli yürürdü, ne kadar geç konuşsa o kadar çok hafızaya depolardı.

Erken yaptığı tek şey "anne çiş kaka" demek oldu, buna da şükür.

Ve yukarıdaki video sevgili twitter dostuma geliyor. Çitabu çukulata demek, ve çünkü bitmiş.

Matahari olasım var benim.

Sanki tekdüze yaşıyorum bu aralar hayatı, sabah kalk işe gel, deli gibi çalış, akşam delirmiş bir trafikte eve dön, oğlanla oyun oyna, banyo yaptır, yap, felsefe çalış, çalışırken uykudan bayıl, ve sabah olsun.

Bazen bunun için dünyaya gelmediğimi düşünüyorum, hani her insanın bir misyonu vardır, birşeyler için gelir ya, acaba ben ne için geldim diye sorgulayıp duruyorum kendimi. Bu yaşadıklarım olmasa gerek bu hayata gelme amacım.

Ve hala karmaya inanıyorum.

Mesela ajan olmak isterdim, şöyle elimde bir bond canta topuklu ayakkaplarla bir gökdelene giriyorum, kulağımda telsizin bir ucu, çok feci "top secret" bir görevim var. Çanta işaretli para dolu, birilerini yakalayacağım, falan filan.

Ama nerdeeee..heyecanla bekliyorum o günleri.




Çarşamba, Mayıs 16, 2012

Bana bir masal anlat anne!

Her akşam bir masalımız var. Şimşek masalı, "anne sişmek anne şişmek anlat, daha anlat" diyor. Efenim masalımız gökyüzünde geçiyor, yaramaz soğuk bululta haylaz sıcak bulut hoplaya zıplaya gezerken birbirlerini görmeyip onun deyimiyle "BIM" diye çarpışıyor, "Çakov" diye şimşek çakıyor, şimşeğin birde sesi var, adı Gökgürültüsü, ışık hızı ses hızından daha hızlı olduğundan da bize 5-6 saniye geç ulaşıyor şimşeğin sesi.

Benim masalı duyan aile ekibi, yahu bu oğlanın hayal gücü ne olacak diyorlar, bende ben gerçekleri anlatayım da o kendi hayal dünyasında kendi hayal güçüyle istediğini yaratsın diyorum.

Peki ya siz, masallarda neler anlatıyorsunuz? Bol bol hayali karakterlerle bezenmiş fantastik hikayeler mi yoksa benim gibi gerçekleri ses efektleri, haylaz bulutlarla süsleyip inanacağı masallar mı?

Şu günleri de gördüm ya artık ölsem de gam yemem ahahayt!

Pazartesi, Mayıs 14, 2012

Göz var, izan var!

Şimdi hepimizin şöyle fiyakalı fotoğraf makineleri var artık, zırt pırt fotoğraf çekiyoruz malum, ancak bazı gözler var ki bizim çektiklerimizi çöp kılıyor; şöyleki:
 Oytun Karadayı tarafından cekildi.
 Hande Yüce tarafından cekildi
 Cem Ocak tarafından çekildi.
 Tuğba Unsal tarafından çekildi.


Mehmet Turgut tarafından çekildi.

Ben bu fotoğraflara bakıp bakıp artık fotoğraf çekmesem daha iyi olur kararı alıp alıp duruyorum. Haksız mıyım ama? Göz var izan var!

Cuma, Mayıs 11, 2012

Tekrar Bodyler

Yuva bulunduuuuu

3 adet kolsuz body, 12 aylık yazıyor ama daha uzun giydirdim ben, oğlan küçük mü ne ahaha..ne alsam tepe tepe kullanmışım.

İlk mail atana gönderir, bu haftanın gönderilecekelr listesini burada kaparım.

Hadi hepimize iyi haftasonları.

Perşembe, Mayıs 10, 2012

Üçleme

Yuva bulunduuuuu

En sevdiğim üçleme, bermuda, tshirt ve hoodie. Hoodieyi Londrada aldığımızı hatırlıyorum da kalanları nereden almıştık bilemedim. 1,5 yaşına kadar giydi bizimkisi bu ekibi.

İlk mail atana gider efenim.

Çarşamba, Mayıs 09, 2012

Headbanger

Yuva bulunduuuuu.

O zamanlar acık olan simplycolors'dan yaptırdığım headbanger body ve bir bermuda. Keşke hala açık olsa da yaptırsam, o kadar keyifle giydirmiştim.

1 yaşındaki bebelere olur.

İlk mail atana gider.

Salı, Mayıs 08, 2012

Tırtıl Pasta

Oğlanın 2. yaş günü için okula götürmek üzere kendim bir pasta yapmak istedim, hem kolay yiyecekleri hem de şekersiz, sağlıklı birde komik birşey olsun dedim, araştırdım soruşturdum, ne yapacağıma karar verdikten sonra sıra malzemeye geldi, lolipop olabilecekler toplar yapmam gerekliydi ve imdadıma komşu dükkanın sahibi Hülyacığım yetişti.

Havuç ve kayısıları blendera attım karıştırdım.

 Tencerede şekerleninceye dek pişirdim, 10 dakika kadar sürdü.
Biraz Leibniz Zoo biskuisi, biraz ceviz, biraz tarçını da blenderdan geçirdim. Ortaya çıkan malzemeyi top yaptım, Starbuckstan arakladığım ahşap çubuklara takmadan bir saat buzdolabında beklettim. Lolipoplar hazır olunca eritilmiş beyaz çikulataya buladım birazda pasta süsü ekledim, lolipopları süslememek olmazdı değil mi ama? Tırtılın başı olan kırmızıya biraz gıda boyası ekleyip maydanozdan da anten yaptımmıydı über süper tırtılım tamamlanmıştı.
Altına strofor koyduğum kekin üzerine çam fıstığı rendesi ekledim ki çim gibi dursun diye, lolipop saplarını strofora istediğim şekilde batırdım, birde Dr. Oetker çikolata harflerden en kralından yazı yazdım.

Al sana en kralından 2 yaş cocuk pastası, afiyetle yediler, daha olsa yiyeceklerdi, hepsi havuçları cikolata zannetti ehehehehe.

Bunca yıldır blog yazarım, ilk kez de bir yemek/pasta tarifi verdim ya hey analık sen nelere kadirsin.

Çok adam!

Yuva bulunduuuuu

12-18 aylık bebeklere uygun bir gömlek ve bluejean. Biz tepe tepe kullandık hiç birşey de olmadı:) Sevgşyle giyilecek bir yuva aranıyor.

İlk mail atana gider.

Salı, Mayıs 01, 2012

Hissiyat böyle

Aman ne kadardır yazmamamışım, bazen dalıp gidiyorum işe güçe, unutuveriyorum yazmayı.

Oysaki bugün 1 Mayıs, ben çalışıyorum, işciyiz emekciyiz belki ama fazladan da tatil yapmamalı insan. Biricik sevgili bugün kendini Koç Müze'ye götürdü, çok şahaneymiş. Hep aradı şu da gelmiş bu da var diye haber verdi, gitmiş kadar oldum bende, eee aileden bir gezsin ama değil mi?

Okullarda secmeli ders adı altında bizlere zorla kaktırılmaya çalışılan teoloji derslerine fena taktım kafayı ben. Hiç birini istemiyorum kutucuğunun olmaması beni ciddi ürkütüyor. Din eğitimi denen şey aileden alınırdı eskiden, anane babane oruç tutar, iftar sofraları kurulur, şenlikli yemekler yenilirken arada dini vecibeler anlatılır, isteyen inanır uygular istemeyen yine de İYİ insan olmayı seçebilirdi.

Oysa şimdi öyle mi? Çocuk bu zorunlu seçmelilerden birini almak istemezse fişlenmiş olmuyor da ne oluyor? Oysa ben yukarı ile ilişkisini kendisinin kurması taraftarıyım, bilmediği bir dilde değil ama bildiği anlaşabileceği bir dilde. Sadece iyi insan olmayı öğrenmesini istiyorum ben. Belirli kalıplara sıkışmasını değil özgür bir irade ile karar vermesini. Sanırım bunu sadece ben istiyorum ki herşey jet hızıyla gerçekleşirken bizde alık gibi bakıyoruz.

Sigara ilk yasaklandığında bizim gibiler bunun devamı gelecek derken bir takım optimistler hadi canım demişti. Evet sigara yasağı harika oldu ama amaç başkaydı sanki. Onu takip eden gelişmelere bakarsak benim acele alışverişe gitmem gerek, yarın sabah "hey hanım, saçın başın açık nereye? " diyen bir namus bekcisi ile karşılaşmam an meselesi artık.

Hadi bana iyi alışverişler! Nerden bulacaksam malzemeleri.