Perşembe, Şubat 24, 2011

Hindistan Yolcusu kalmasın.

Üzüntüler yaşadık, sıkıntılar atlattık, hastanelere gittik geldik, sevindik ansızın, üzüldük birdenbire, bazen bir kolumuzu kesip attık hayatın acımasız gerçekleri ile yüzleşerek, itiştik kakıştık, bu iki haftada çok şey öğrendik, bunlardan biri de hayatın devam ettiği idi.

Yarın gidiyoruz, Alişimizi de alıp Hindistan'a..bir arınma, devinme, rahatlama olacak benim için, biricik hocam ve onun 15 talebesi ile birlikte..ayaklarımı uzatacağım sırtımı Himalayalara verip Ganjı seyrederken, kah kucağımda Aliş, kah yanımda hala gelme ihtimali kuvvetlicene olan annemle lakırdılanarak, bu seyahat bana çok şey öğretecek, kangren olmuş ilişkilere son vermeyi, hayatın akıp gittiğini, bazen müüdehale şansı vermeksizin biz içinde yaşayanlara, yalnız insanların neden yalnız kaldığını tartıp biçeceğim, enine boyuna..

Ama elbette en keyiflisi ruhumu biraz da olsa arındırabilecek olmam ve bunu yaparken bu dünyaya sevgilimle beraber çok isteyerek getirdiğimiz "Ruh"u da yanımızdan ayırmaya, buralarda bırakmaya gerek kalmaması...O ruh bundan sonra biz nereye gidersek yanımızda olacak..ben birşey öğrendim bu haftalarda..İNSAN ETİ AĞIRMIŞ..bazen en yakınına, en güvendiğine bile...


Eski Hindistan seyahatlerimizden..

Salı, Şubat 22, 2011

İlk Adımlar



Leo artık poposunun üzerinde oturmuyor, hep yürüyeyim hep yürüyeyim, ama desteksiz yapamıyor zira biraz tembel hehehe.

Bugaboo Türkiye Facebook'ta!

Benim bir vazifem oldu. Bugaboo Türkiye sayfasını açar mısın dedi Sevgili Ozan, Türkiye'yi Bugaboo markası ile haşır neşir eden adam! Benim bitmek bilmez tüm sorularıma efendi gibi yanıt veren, akıl veren adam.

Aman dedim, benim facebookum yok ki, olmadığı gibi fikrine de karşıyım, tamam bloğum var, uzundur tuttuğum, tivitliyorum da ıdı bıdı, ama facebookta eski sevgililerimin beni bulmması fikri son derece itici olduğundan 2007de bir actımdı hesap, ikinci günde kapadımdı hatırladığım.

Amma vazifeli olunca oturdum facebookun başına..öyle arkadaşım olsun yuvada aynı tuvalete ettiğimiz insan beni bulsun değil de böyle elle bir parnak havada, evet beğendim işareti yapılanlardan açmak istiyorum diye yaklaşık,4-5 hesap actım kapadım, duvara yazdım, beğendim, beğenmedim, sildim, yaptım, yaptım, sildim, sonunda da şunu yaptım..

kendim de beğendim, actığım hesaplardan birini de tuttum, beğenip beğenip duruyorum ama tek başımayım, birde yol yordam sorduğum Tugbalar beğendiler, onun dışında yapayalnızım sayfada...bir tıklasanız kralsınız...



Ofis halleri isimli çalışmamdan.

Defne'nin Hörbisi

Yuva bulduuuuk!


Defdefin Hörbisi..

3 yaş üzeri için uygun, fotoğraf temsili fotoğraf, Defdef aracı kullandığından bu kadar pırıl durumnda değil.

Sadece İstanbul içinde Defdefin anne veya ananesinden gidip alabilecek durumda olanlar defneyleyasamak@gmail.com adresine mail atarlarsa şahane olur, ilk mail atan gider alır hehehe.

Pazartesi, Şubat 21, 2011

Paylaşmak önemsemektir!

Şöyle bir yazı yazsım Leo Mio'da, burası daha çok okunduğu içinde paylaşayım istedim.


Bu bloğu acarken olabildiğince paylaşmayı istedim ben. Şimdilik oğlanın küçüklerini paylaşıyorum, birde Canan göndermişti küçükleri, onları paylaştık, oysa ben herkesin paylaşma isteği ile dolu, dolaplara sığmayan eşyaları bir şekilde isteyenlere ulaştırabilmek için can attığını düşünmekteydim.

Sanırım yanılmışım, herkes eşyalarına sıkı sıkıya bağlıymış hahahyt.

Ben paylaşmaya devam edeceğim, eğer sizde ben de paylaşırım diyorsanız, giysilerin fotoğraflarını ve bana bir e-mailinizi atarsanız ben burada yayınlar, sizin de eşyalarınızı evlatlık vermenize küçük bir katkıda bulunabilirim.

Paylaşmak önemsemektir!


Bu bloğu acarken olabildiğince paylaşmayı istedim ben. Şimdilik oğlanın küçüklerini paylaşıyorum, birde Canan göndermişti küçükleri, onları paylaştık, oysa ben herkesin paylaşma isteği ile dolu, dolaplara sığmayan eşyaları bir şekilde isteyenlere ulaştırabilmek için can attığını düşünmekteydim.

Sanırım yanılmışım, herkes eşyalarına sıkı sıkıya bağlıymış hahahyt.

Ben paylaşmaya devam edeceğim, eğer sizde ben de paylaşırım diyorsanız, giysilerin fotoğraflarını ve bana bir e-mailinizi atarsanız ben burada yayınlar, sizin de eşyalarınızı evlatlık vermenize küçük bir katkıda bulunabilirim.

Cuma, Şubat 18, 2011

Hayat hep adil olmuyor.

Hayat her zaman adil davranmıyor insana..bazen sınandığımızı düşünüyorum, bitip tükenmek bilmeyen sınavlarla yine de birgün illaki düzlüğe çıkacağıma inanarak. İnanmazsam yaşayamam ki..ben olamam ki..

O yüzden hayıflansam da, sıkılsamda..seviyorum hayatı, sevincini, üzüntüsünü, koşturmacasını, yetişememeyi, ucundan yakalamayı, hüznü de aşkı da.

Bazen tekrarlıyorum kendimi, çokta hemde ama farkında olmadan..sonrasında dudaklarımda ılık bir gülümsemeyle.

Tekrarlarımdan biri de aşağıda..Ofis halleri isimli çalışmamdan.

Tırtıl

Yuva bulduuuk!



Bu tırtıl..Leo hiç kullanamadı bunu..aslında ben bebeklere fazla oyuncak verilmemesi taraftarı olduğum için pekte tanıştırmadım kendilerini, bu bir emekleme yardımcı oyuncağı. Oyuncaklı gelişim için ideal.

Ve 6 ay sonrası için.

Konuya Tırtıl yazarsanız bana bomba olur.

İlk mail atana gider.

Perşembe, Şubat 17, 2011

Uykular

Bu aralar diş sorunsallarımız var. Alt iki diş çıktı, üstleri bekliyor her gece ferhat figanlar eşliğinde..

Baktım bir gece uyumuyor yatağında ağrısı var, aldım yanımıza..kuş gibi uyudu..ikinci gece..üçüncü gece derken..şimdi koun koyuna uyumaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Bunun bir sakıncası olduğunu da düşünmüyoruz ne ben ne de sevgilim..aksine dünyanın en güzel yüzüne uyanıyoruz ve dünyanın en güzel tekmelerini yiyoruz, ve gece diş ağrıları yüzünden artık cığlıklarını duymuyoruz.

Leo uyuma düzeni olan bir bebek, akşam en en geç saat 8de uykusu geliyor. Ve yatırıyoruz, bu yanımıza alma faslı başlarda gece 12,1 veya 2 lerdeydi, şimdilerde sabah 6ya kadar yatağında uyuyor, uyanınca yanımıza alıyoruz, ve uykuya devam ediyoruz hep birlikte..ve biz buna bayılıyoruz.

Bu arada benim genlerimde 6 yaşına kadar anne baba ortasında yatmak var hahahyt...


Leomio top delisi isimli çalışmamdan

Devrim niteliğinde sabah komikliği.

Dün hastaneden dönerken Yenikapıdan bindiğimiz denizotobüsü Bakırköy-Kadıköy ve sonunda Bostancı aktarmalıydı..tam 1 saat sütüyor hehehe.Tavsiye etmem..Kadıkoyen gidişn sadece 10 dakika olmasına kandık biz.

Bostancı da deniz otobüsünden indik. Işıklarda beklerken bir öbek insan, bir hareketlenme oldu, baktım ışık henüz bize kırmızı yanıyor ama öbekle birlikte ufaktan karşıya geçme çalışması içine girmişiz. Sevgiliye dedim ki:
- Noluyor yahu:
Sevgili yanıt verdi:
-Hanım hanım, halk galeyana geldi Devrim oldu!

Buna uzun uzun güldük, zira galeyana geleceğimiz tek konu kırmızı ışığın uzun süre yanmasıdır milletcek..diğer konularda gıkımız çıkmaz, koyun gibi güdülürüz.


Ofis halleri isimlki çalışmamdan.

Salı, Şubat 15, 2011

Sedef halleri

Bloğumda zaman zaman sedef hastalığım olduğunu, şu doktor bu doktor gezdiğimi anlatırım, bu sefer sonuç almadan yazmak istemedim. bir aydır Prof. Dr. Vedat Sezer'e gidiyorum, sedeflerim sadece fototerapi ve vazelin (yanlış okumadınız vazelin) ile gecti..o kadar mutluyum ki.

Şimdi işin özü şu, aslında güneş ışığının zararlı dalgalarını ayırmışlar kenara koymuşlar, bir takım floresan lambalara da güneşin sedefe faydalı ışınlarını tıkmışlar, bana maximum 4 dakikalık bir tedavi uyguluyorlar, haftada 3 kez, çillop gibi oldum. Babama olan sıkıntımdan bir iki çıkmaya çalışıyor ama onu da bastırıyorlar. Bu iş bitikten sonra gidip haftada bir ışınlanıcam ki aldığım onca kortizondan sonra buna can kurban.

Vedat Hocanın birde asistanı var..Sultan Hanım, o anlattı bugün, aslında verdikleri işinlar güneşin Avustralya'ya kışın yansıttığı ışınlarmış, insanlar kayak beldelerinde mayo ile oturup sedeflerini tedavi ederlermiş, ,isim de verdi de ben burda vermemeyeyim..

Böyle bir haller, biliyorum sedefle alakalı çokta mail gelir zaman zaman bana, Vedat Hoca'yı gönül rahatlığı ile öneriyorum...ahanda sayfası şurada...

Ofis halleri isimli çalışmamdan..

Pantalonlar-2

Yuva bulduk!


Bu pantalonlarda 0-2 ay arasıdır.

Mailin konusuna pantalonlar 2 yazarsanız bomba olur.

Daha önce Leo'nun küçüklerini göndermediğim arkadaşlarda ilk mail atana gider. Biraz da diğer bebeklere faydam olsun değil mi ama?

Pantalonlar

Yuva bulduk!


Hepsi çok minik, 0-2 ay arası giyebilir bebekler.

Bana atacağınız mailin konusuna pantalonlar derseniz bana kolaylık olur.

Daha önce göndermediğim arkadaşları içinde ilk mail atana gider.

Pazartesi, Şubat 14, 2011

Keyifsizim

Geçen hafta eften püften keyifsizliklerle başlayan keyifsizliğim babamın hastaneye yatırılması ile tavan yaptı. Çaresizce bekliyoruz, önemli olmayan bir durum gibi başlayan gözla alakalı bu hal, iyice bir kısır döngüye dönüştü, oluşan enfeksiyonun ameliyatla temizlenmesi için iltihapların biraz geçmesini bekliyoruz maa aile, ki gözü kurtarabilsin doktor, durumdan habersiz, gözünü ameliyat ettirmek istemeyen babam da bu işe feci ayak diretiyor.

Ha bu arada eğer enfeksiyon beyne ilerlerse sonu menenjit, bu da ayrıca feci bir sonuç..

Artık güzel enerjiler gönderip gözünün ilaç ile iyileşmesi için beklemeye geçtik.

Bugün hastanedeki 6. gün. Pazar günü de biricik babamın doğumgünü, tüm dileğimiz doğumgününde bir kadeh rakının yanına az bir meze katık edebilmesi, keyifle...bekliyoruz.

Pazartesi, Şubat 07, 2011

Uyku Tulumu

Yuva Bulduk!



0-6 ay uyku tulumu.

İlk mail atana gider.

Bana atacağınız mailin konusuna uyku tulumu yazarsanız sevinirim.

Nazik bedeninizi biraz yorun!

Benim bir oğlum daha vardı, 14 yıl beraber gecirdiğimiz. Her sabah ve her akşam uzun ve keyifli yürüyüşler yaptığımız. 2007 yılında melek olan.

Evde köpek beslemenin zorluklarını, aslında sahibinin ego tatminini cok iyi bilirim o yüzden. Bono hastalıktan yürüyemeyecek hale geldiğinde lanet etmiştim üçüncü kattaki evime ve bahceli bir ev olmadan asla bir köpek almayacağıma söz vermiştim kendi kendime.

Köpek severim diye bir daha o güzel hayvanları eve tıkmam demiştim.

Uzun lafın kısası, Bono'yu gezdirdiğim uzun yürüyüşlerde yanıma hep bir buzdolabı poşeti alırdım, kakalarını toplamak, milletin ayakkabılarına yapışan kakalar yüzünden küfür işitmemi engellemek için.

Ama sanırım o günden bugüne çok şey değişmiş, ne zaman sokakta yürüyüşe çıksam mutlaka bir boka basıyorum, ben basmazsam oğlanın arabası boka batıyor, o olmadı sevgili basıyor..ve her seferinde okkalı bir küfür ediyorum.

Hayvan beslemek pislik değildir, alın birer poşet yanınıza, yorun nazik bedeninizi alıverin kakaları torba marifeti ile kardeşim..hepimiz yaptık zamanında, bugün olsa yine yaparım. Evde beslediği oğlunun kızının kakasından iğrenen insan hayvan bakmasın!

Cuma, Şubat 04, 2011

Leo ofiste.

Bugun bir ilk yaşıyorum. Leo Mio benimle ofiste, ofisin alt katındaki jujube'den acele oyun parkı ve yatak alındı. Sabah sevgili bıraktı bizi ofise, canım Kikiciğimin aldığı portatif mama sandalyesi kuruldu mutfağa, şu anda uyuyor odamda, her zamanki müzikleri eşliğinde, tüm gün burada olacak, çorbası, yoğurdu yanımızda, ramizden de köfte isteyeceğim ona..ilk yemek hovardalığını da yapacak bugün..birçok şeyin ilki bugün..anneliğin ilkleri...



Battaniyesini unutmuşum, şalımı seriverdim üzerine, kokumla huzur içinde uyusun diye.

Perşembe, Şubat 03, 2011

Çengel,

Sabah gelirken gördüm, bir ıslak hamburgercinin yanında bir tane daha aynısından, bizim sokakta bir manükürcü açıldı, hop bir ayda 5 tane daha, kasap vardı mesela kasap, hop hemen yanına bir tane daha..milletce herşeyimiz kopyalamak üzerine kurulu, biraz yaratıcı olayım, biraz girişimci olayım yok.

Köfteci acılsın sokakta hemen yanına adım gibi eminim köfteci açılır. Böyle acaip bir milletiz biz.

Tek olan şeylere bayılıyorum ben..mesela Göztepe parkından trafiğin aksine sahile doğru inin, inin,inin, tam orda solda bir tapacı açıldı, iki masa içerde iki de dışarıda, şarabınızı içebiliyorsunuz, çayınızı da, minicik, samimi bir dükkan, biz cumartesileri arada uğrayıp keyifleniyoruz...Adı mı..adı Çengel,

Ve umud ediyorum yanına yöresine kötü kopyaları açılmazda keyifle çalışmaya devam eder bu güzel dükkan..tavsiye ederim.

Şöyle bir yazı yazdım Leo Mio'ya..

Memleket manzaraları isimli çalışmam...Bi girme kardeş..bi girme..

Salı, Şubat 01, 2011

Aliş ve Ben Bebeğim ve Biz dergisindeyiz.

Gecen haftalarda Sevgili Ozan aradı, "Bebeğim ve Biz dergisinde Bugaboo annesi olur musun?" dedi. "Ürünü çok iyi biliyorsun ve kullanıyorsun, aklıma hemen sen geldin" dedi. Koltuğumun altında karpuzlarla " Ahahah tabiki " dedim. Bir ropörtaj ve çekimler yapıldı, bizim pek keyif aldığımız. Dün Şubat sayısı çıkmış derginin, eş dost aradı, "OOoOOooooOOOOooo ünlü olmuşsunuz" dedi. Benim pek hoşuma gitti.

Tüm hamileliğim boyunca kafasını ütülediğim blogdaşlarımla da paylaşmak istedim.





Tüm çekimlerde bizi hiç yalnız bırkamayan biricik sevgilime teşekkürü borç bilirim...her zamanki gibi.

Süt ve pompa ile tatlı veda.

Bugün benim için milat, oğlana süt vermeyi kesme kararı aldım. Doktorum aynen şöyle dedi " biz kızılderili değiliz, iki yaşına kadar süt verecek değilsin bebeğe, hem artık et sebze, yoğurt yiyor"..."aa" dedim...önce kendi kendime sonra biraz sesli...sonra sevgiliyle konuştuk, evet süt ve hala süt vermek, pompa ile sağıp her yerde, durmadan, oğlanın tüm süt öğünlerini anne sütü vermek...bütünleştim neredeyse, ama artık tamam dedi ki fikirlerine çok kıymet verdiğim doktorum.

Ve azaltma çalışmalarına başladık, elbette göğüslerim ağrıyor, hala süt yapmaya devam ediyorlar ama nasıl bu kadar ay sistematik artırdıysam sütü, aynı şekilde azaltabilirim de...ve bu işleme de dün itibari ile başladım..31 Ocak 2011, buzluktakilerle bir ay daha idare ederim. Sonra zaten ha gayret bir yaşında.

6. aya kadar süt verin, ideali diyor doktorlar, 9 ay verebiliyorsanız "Muhteşemsiniz", 1 yaşına geldiğinde ise benimki gibi bir doktorunuz varsa" Kızılderili misiniz?"

Ben kendimce süt işinde radikal bir karar alıp sadece pompa ile sağarak vermiştim ve bunda son derece de başarılı görüyorum kendimi. Ve artık bu radikal döneme bir son verme vaktidir...ee ne de olsa kızılderili değilim ben.



Ve üstelikte yemek durumu yukarıdaki gibidir, kim süte tamah eder ki? Hem artık süt içmek istemediği zamanlarda da içim burkulmayacak...ben onları nassıl sağdım haberin var mı demeyeceğim...

Annelikte bir dönemi kapıyorum böylelikle.

Süt ve pompa ile tatlı veda.

Bugün benim için milat, oğlana süt vermeyi kesme kararı aldım. Doktorum aynen şöyle dedi " biz kızılderili değiliz, iki yaşına kadar süt verecek değilsin bebeğe, hem artık et sebze, yoğurt yiyor"..."aa" dedim...önce kendi kendime sonra biraz sesli...sonra sevgiliyle konuştuk, evet süt ve hala süt vermek, pompa ile sağıp her yerde, durmadan, oğlanın tüm süt öğünlerini anne sütü vermek...bütünleştim neredeyse, ama artık tamam dedi ki fikirlerine çok kıymet verdiğim doktorum.

Ve azaltma çalışmalarına başladık, elbette göğüslerim ağrıyor, hala süt yapmaya devam ediyorlar ama nasıl bu kadar ay sistematik artırdıysam sütü, aynı şekilde azaltabilirim de...ve bu işleme de dün itibari ile başladım..31 Ocak 2011, buzluktakilerle bir ay daha idare ederim. Sonra zaten ha gayret bir yaşında.

6. aya kadar süt verin, ideali diyor doktorlar, 9 ay verebiliyorsanız "Muhteşemsiniz", 1 yaşına geldiğinde ise benimki gibi bir doktorunuz varsa" Kızılderili misiniz?"

Ben kendimce süt işinde radikal bir karar alıp sadece pompa ile sağarak vermiştim ve bunda son derece de başarılı görüyorum kendimi. Ve artık bu radikal döneme bir son verme vaktidir...ee ne de olsa kızılderili değilim ben.



Ve üstelikte yemek durumu yukarıdaki gibidir, kim süte tamah eder ki? Hem artık süt içmek istemediği zamanlarda da içim burkulmayacak...ben onları nassıl sağdım haberin var mı demeyeceğim...

Annelikte bir dönemi kapıyorum böylelikle.

Aliş ve Ben Bebeğim ve Biz dergisindeyiz.

Gecen haftalarda Sevgili Ozan aradı, "Bebeğim ve Biz dergisinde Bugaboo annesi olur musun?" dedi. "Ürünü çok iyi biliyorsun ve kullanıyorsun, aklıma hemen sen geldin" dedi. Koltuğumun altında karpuzlarla " Ahahah tabiki " dedim. Bir ropörtaj ve çekimler yapıldı, bizim pek keyif aldığımız. Dün Şubat sayısı çıkmış derginin, eş dost aradı, "OOoOOooooOOOOooo ünlü olmuşsunuz" dedi. Benim pek hoşuma gitti.

Tüm hamileliğim boyunca kafasını ütülediğim blogdaşlarımla da paylaşmak istedim.





Tüm çekimlerde bizi hiç yalnız bırkamayan biricik sevgilime teşekkürü borç bilirim...her zamanki gibi.