Pazartesi, Ağustos 29, 2011

Bugün bayram!

Çok severim Barış Manço'nun bu şarkısını, hüzün batındırmakla beraber içinde, yine de bir bayram havasi sezilir.

Aynen bu aralar bizler gibi.

Sen gittin gideli içimde öyle bir sızı var ki
Yalnız sen anlarsın
Sen şimdi uzakta cennette meleklerle bizi düşler ağlarsın

Bugün bayram erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi

Sen yaz geceleri yıldızlar içinde
Ara sıra bize göz kırparsın
Sen soğuk günlerde kalbimi ısıtan en sıcak anısın

Bu gün bayram çabuk olun çocuklar
Annemiz bugün bizi bekler
Bayramda hüzünlenir melekler
Gönül alır bu güzel çiçekler

Çarşamba, Ağustos 24, 2011

R.I.P Bono

2007 senesiydi, sabah 6 sulari, canimdan can bir ruh o sabah ince bir tutsu esliginde son nefesini verirken nefesle tütsü birbirine karismis, benim gözyaslarim oluk oluk akarken isiyan ilk gunun isiklariyla, balkon kapisindan süzülüp gitmisti.

Oglumdu benim, dile kolay tam 14 yilimi beraber gecirdigim, bir dakika bile ayrilmadigim, sayesinde Ülkedeki tum hayvansever otel/ motel/pansiyon/tatilköyü gördügüm canim oglum bizlerden ayrilaya karar vermisti, kabul etmesi zordu benim icin, gidecegini bilmek ama yine de umud etmek, ilaclarini getirtebilmek icin cirpinislarimi en yakinlarim bilir tek. Icim yaniyordu ,caresizdim, elim kolum bagli öylece bekliyordum, biricik sevgilim o zor günlerde destegini hic esirgemedi, tum ignelerini yapti, ilaclarini aksatmadi, temizledi, temizledim, beraberce onu son yolculuguna ugurladik, ve ben simdi biliyorum ki o gittigi yerde koca kulaklarini ve dilini sallandira sallandira kosup zipliyor, belki bizim sevgimiz yok, ama ruhu özgür.

Her 24 agustos icim hala burkulur benim, cok sevdigim bir gun olmaktan o gun cikti bugun, keske yasasaydi demiyorum, turunun en uzun yasayanlandadi, ama hala cok özlüyorum, hala burnumun diregi sizliyor, hala icim burkuluyor.

Rest in peace Bono! Rest in peace!

Havuzda çiş kaka sorunsalı

Hep yazacağım yazacağım unutuyorum.



Hughies'in Swimmer model kağıt bezlerini havuza girerken oğlana giydiriyordum ben, ta ki tüm çişi, ve kakanın sıvı halini havuza akıttığını anlayana kadar.



Bizimki çiş ve kakayı neredeyse hiç beze yapmaz duruma geldi. O yüzden daha önceden anlamamışım bu işi, dişler cıkarken ishal olduğundan havuz kenarında Swimmers giydiriyorum ki kakalar havuza gitmesin bir kaza olursa.



Bezi poposundan çıkardığım an beynimden kaynar sular döküldü, kakayı falan tutmuyordu bu bezler, sadece kakanın içindeki yiyecek partiküllerini tutuyorlarmış.



Şimdi buna başka bir önerisi olan?





Ben kumaş bez mayoları biliyorum, ee bu durumda da huggisden daha iyi olduklarını öğrenmiş bulundum, bunun dışında şöyle böyle diyebilen ve paylaşan olursa sevinirim.







Denizde zaten hiç sorun yok!

Cuma, Ağustos 19, 2011

Icimde aktivist var benim.

Yaz gelip okullar tatil oldugundan beri yazacagim yazacagim, unutuyorum, karnelerini alip hediye bekleyen cocuklariniza vereceginiz hediyeler icerisinde sirk olmasin lutfen!

O masum hayvanlarin mutsuzlugu sizin ve hele hele cocuklarinizin eglencesi olmasin, sizin paralarinizla o canlAr mutsuz edilmesin, uyusturulmasin, sirtlarindan para kazanilmasin. Sizde buna alet olmayin.

Ben cocuklugumdan beri sevmem o sirkleri, o hayvanlarin gozlerindeki uzuntu, bugulu bakis beni hep cok üzmüstür, insanligimdan utandirmis, gozlerimi doldurmustur, ve ben kendi cocuguma da bunu ogretmek istiyorum, sirke hayir desin, yunuslari serbest biraksinlar diye mesela denizler assin istiyorum, umuyorum bu bilinci asilayabilirim.

Uzun lafin kisasi, paranizla o iskenceye alet olmayin derim ben nacizane, ha yunus gosterileri, kopekbaligi ve balina gosterilerinin de sirklerden hic bir farki olmadigini hatirlatirim, belki sirk yerine evde beslenecek bir sokak kedisi, kopegi kucuklere daha dost olanilir ve onlari gelistirebilir.

Ps- bu Ipadden fotograf yukleyemedigim icin, kafese sigamamis bir fil fotografi borcum olsun!

Perşembe, Ağustos 18, 2011

Zorlamak veya zorlamamak

Biz oglani dogurmadan once bir karar vermistik, hic bir seye zorlamayacaktik, yemege, oyundan kaldirmaya, uyumaya, uyumamaya,kendi istediklerimizi yaptirmaya. Su ana dek bu konuda da gayet iyiyiz, bazi ögünlerde eksik yemek yiyebilir, bir sonrakinde tamamlar diyoruz, yada banyonsaati gecikebilir, nasilsa uykusu gelince yatar diyoruz.



Bu sistem su ana dek sahane calisti, sistemli bir cocuk cikti ortaya, uykuya kendi istegiyle yatan, havuza kolluklarini gordugu andan itibaren atlamaya calisan, ve hatta bu isi o kadar abarti ki dun tekneden denize atlamaya kalkti ehehehe.



Belirli sinirlar icinde dogruyu yanlisi ogretmeye calisiyoruz, hayiri biliyor artik mesela, zorlukta cikarmiyor ama hersey hayir degil bizde, fisler, prizler hayir olabilirken mama sandalyesinin tablasinin tablasini suyla doldurmak hayir degil mesela, kakali popoya ellemek hayirken, pipiye ellemek degil.



Bu hayir ve evet oyununu cok dikkatli oynamak gerek kanimca, herseye hayir denen cocuk sinirlari zorlama konusunda ustad olabilir iki yasina dogru, biraz ozgur birakip biraz geri cekilmeli diye dusunuyorum ben, ve oldugum o geriden onu izlemeyi o kadar cok seviyorum ki, tek basina oyunlar oynarken, araba yaristiriken, dinazor sesi cikarirken keyifle izliyorum artik. Tek basinaligi sevsin istiyorduk hep, galiba bunu basardik, tek basina ve keyifle.



Sonra elinde ne varsa paylasiyor, cevizin yarisi, keci boynuzunun kendi kemirmelerinden kalan yerlerini, oyuncaklarini, evet biliyorum belli bir yasta artik benim deyip vermeyecek, ama kim bilir vermeye de zorlamazsak bu sorunun da ustesinden gelebiliriz diye dusunuyorum, su ana dek ustesinden geldigimiz cogu sorun gibi!

Pazartesi, Ağustos 15, 2011

Keyfim yerinde.

Bu LeoMio beni uzun zamandır heyecanlandırıyordu, blogda yazınca sizden gelen destek, evet biz doğru bir iş yapmışız dedirtti bana. Herkese bin teşekkür ederim. Bu işin daha da büyüyeceğine inancım sonsuz sayenizde.

Geçen hafta ofisi kapadık tatil yapalım dedik adada. Aman yarabbim o ne fırtına, o nasıl bir yağmur, çamur, yağmur çizmelerim patlak olmasaydı keşke dedirtti bana. Malum yazlıklarda herşey eski, pırtık ve patlak, yeniler hele de yağmur çizmelerini adaya götürmeyi unutmuşum..öylece kalakaldım ayağımda flipfloplarımla.

Ama o kadar iyi geldi ki bu dinlenme bana, mini Gof ile vakit geçirdik bolbol, anneci yaptım haylazı, sokaklarda top oynayıp bisikletini ittirdik keyifle..uzun yürüyüşler yaptık sevgili ile, kah bisiklete bindik kah bahcede kahvemizi yudumladık o minicik adam çimenlerde suyu kalmamış hortumla çicekleri sularken ve derin bir oh çektik, yaşayabildiğimiz bu hayata, mutluluğa ve aşka..


Hınzırlık peşinde isimli çalışmam.

Pazartesi, Ağustos 08, 2011

Yeni bir bebeğimiz oldu.

Biz bir is yaptik, daha önce şurada bahsetmistim. Baktim ki benim gibi anneler çok, hem çocuğuma dayanıklı bir ürün alayım hem tasarımı kullanışlı olsun, hem çevreyle dost olsun, çevreyle bir ilişki kuramamışsa o üründen elde edilen gelir birilerine fayda olsun, corbada az da olsun payım olsun, aldığım ürün tüm zehirli maddelerden arındırılmış olsun, ürünler ödüllü olsun, bunun yanısıra innovatif olsun, hoş olsun güzel olsun..olsun da olsun.

Biz hamileyken (ki ben hamileliği sadece kadına yakistirmiyorum, hamileliğin iki kişilik bir eylem olduğunu şiddetle savunuyorum) dünyanın ürününü araştırdık, kimisi pahaliydi, kimisi ucuz, kimisi kullanişli idi kimisi kullanişsiz, kimisi tasarım harikasıydı, kimisi hilkat garibesi, kimisi bazi projelere destek veriyordu, kimisi sadece kendi üreticisine destekçi, kimisi organikti, kimisi kimyasal, kimisi şuydu kimisi bu.

Biz bu halen devam eden bu uzun seyahatimizde, aklımızın erdiği, vaktimizin yettiğince bize hitap eden ürünlere ilişkin fikir sahibi olduk, ve istedik ki bu fikirlerimizi paylaşalim, bu süreçte hamileliğin, anneliğin ve babalığın keyfini çıkaracak olan yeni bebek ve ebeveynlere azda olsa ışık olalim, yol olalım. Belki bir nebze de olsa bizim harcadiğimiz vakti harcamasınlar, azda olsa bir faydamiz olsun.

Hala eksikleri, hatalari var, yeni bir yola çıktık, düzelterek, güzelleştirerek devam ediyoruz yolumuza, mutlu ve gururluyuz.

Bu yolculukta bize eşlik eden Sevgili Ozan, Sevgili Seda, Sevgili Ozlem'e her zamanki gibi teşekkürü borç biliriz. Ve elbette benim bu minicik başlayan projemi geliştirmeme yüreklendiren, desteğini arkamdan eksik etmeyen biricik sevgilime...

En önemlisi bu fikri kafamda oluşturan sizlere, aldiğim dünya kadar e-maile, onu nerde bulabilirim, bunu nerden aldın, bunun en sağlıklısı nedir sorularina, küçücük başlayan bu proje umarim hepinizin hosuna gider.

Eklemek istediğim, kullandigim zilyon tane daha urun var, zaman icinde geliştikce, buldukca ekleyeceğim.

Merak ettiyseniz hemen şurası.

Perşembe, Ağustos 04, 2011

Hissiyat

Bu ara heyecanlıyım, gelgit akıllıyım, inişli çıkışlıyım, gururluyum bazen, bazense ahmak..

Bir sürü şey bir arada, çok çalışıyorum, uğraşıyorum. Ama değeceğine inancım sonsuz.

Bu ara hissiyat karışık anlayacağın ey blög!



Gözlüğümü seviyorum isimli çalışmamdan.

Bana sukutırımı ver!

Şimdi oğlan ayaklandı ya, her türlü araça binesi var. SOn numarası arkadaşı Kerem'in sukutırını kırmak olduğundan, gittik bir sukutır aldık, en uyduruğundan.

İtiraf ediyorum pişmanım, üstünden inmiyor, tek başına da henüz binemediği için evcek perişanız. Ama ÇOK SEVİYORUZ.



bana sukutırımı ver isimli çalışma.