Dün ofisimde telefon çaldı, ahizeyi kaldırdım, cılız bir ses, Tanya Abla, Aliş kustu diyor.
Peki diyorum, ne kadar kustu, yediklerinin hepsini diyor ses, o zaman formül mama, süt verelim diyorum, telefonu kapıyorum sakince, ve fakat evde kurulu olan ve gizli olmayan kamera sisteminden de bir kontrol edeyim diyorum, zira sürekli izlemiyorum evde neler oluyor diye, ama geriye dönük kayıt olduğundan kontrol edebiliyorum bu gibi durumlarda.
Aman Allahım, tam 25 dakika boyunca çocuğa eziyet ediliyor, öyle yemezsen böyle yediririm, kaşıkla yemezsen biberonla kaktırırım, olmadı suyun altından ittiririm , o da mı olmadı ucak yapar yediririm. Seyrettikce gözüm çıktı, gözüm çıktıkca sinirlendim, sinirlendikçe üzüldüm bu sefer. AKşam olmasını bekledim sabırla yine de.
Eve gittim, ablamızı aldım karşıma, bak dedim yemek afiyetle yenir adı üstünde, sen bugün Alişe yedirdiğin gibi yemek yemek ister misin? Biz sana hep Aliş'i özellikle yemek konusunda zorlamayacaksın demiyor muyuz? Son derece basit yetiştiriyoruz biz Aliş'i, zorlamadan, itişmeden, ben havuz başında çatalının ucunda köfte ile koşturan annelerden olmak istemiyorum diye bin kere söyledim. Ama demek ki boşuna söylemişim.
Bebeklere yemek yedirmenin zor olduğu kabulum, ama ben hiç bir şekilde zorlanmamaları gerektiğine inanıyorum, ve hiç bir zaman yemeğin oyuna döndürülmememesi taraftarıyım, yemekten uçak olmaz kardeşim.
Neyse efem, evde insan gibi bu durumu anlattım ve bir daha tekrarlanmamasını salık verdim, ancak ofisten eve gidene kadar eğer canım arkadaşımın dediği gibi 10a kadar saymasam üçüncü sayfalarına düşebilirdim gazetelerin. " Anne dehşeti" manşetinin hemen altına.
Bakmayın melek halime, içime şeytan kaçtı bu analıkla beraber benim!