Perşembe, Aralık 30, 2010

Sırtımda dövülenler.

Benim vücüdumunun çeşitli ve gizemli (merak uyandırması için böyle diyorum)yerlerinde dövmelerim var. Bu dövme işi bulaşıcı bir akıl hastalığı, bir kere başlarsanız sonsuza dek dövme yaptırabilirsiniz mesela.

Benim sol kürek kemiğimin üzerinde çince olmak üzere kendi adım ve sevgilimin adı var, bu dövmeler farklı zamanlarda yapıldı. Gecenlerde de gittim bu aile sicilinin en altına yeni bir sicil daha kaydettirdim.. Malum aileye yeni gelen bir miniboy var ehehehe.

Bu dövmem sanki en güzeli oldu bu üçlemenin, yada bana öyle geliyor. Ama şimdilik en sevdiğim dövmem bu. Ha bu arada daha orada dövülürken yenisini nereme ve nası listediğimi hemen tasarladım ve karar verdim. Böyle birşey dövme işte.



Sol kürek kemiğimin önceki hali.


Dövme yapılmadan önce Çaça ve ben fır fır dönenirken.


Dövme yapılırken...



Ve tataaaam..son sicil...aile kütüğü tamamdır.

PS- Ha bu arada çince, japonca, sanskritçe, latince dövmeler benim sevdiklerim arasındadır. Dövme nevi şahsına münhasır bir hadise olup uzaktan eleştiriye de pek açık değildir..Kısa nottur bu da.

Çarşamba, Aralık 29, 2010

Kakalar güle güle!


Ahahaha..Bugün Leo uyku tulumunda kucağımda otururken pırtlamaya başladı, aha hemen fırladım..acele soydum popoyu actım ve tuvalete tuttum, aman da bir de ne göreyim, hem çişini hem kakasını yapıyor bizimkisi, ananeyi dedeyi babayı çağırdım acele, gelin bravo yapın diye,aman bravolar yapıldıkca çişini yaptı bizimkisi, çişini yaptıkca bravolar, kakalar, biz bayıldık..bezsiz bebek modeline geçişe çok az kaldı diye sevinç içindeyim..

En güzel doğumgünü hediyem!

Doğumgünü şenlikleri tam gaz devam ederken, sevgili bizim evde eski günlerdeki gibi bir parti düzenlemiş, en yakın dostların olduğu, pastalı şampanyalı canlı performanslı muhteşem bir parti.

Bu partinin en bomba kısmı ise evde canlı müzik performansı esnasında Aliş'in fosur fosur uyuması idi. Hoş partinin başında biraz uyandı, herkesin kucağında keyif etti, ama hemen uykudan küçülen gözleri ile yatak yolunu tuttu.

Her ne kadar oğlanın fotoğraflarını çok koymak istemiyorum desem de, benim pek hoşuma giden şu üç kareyi paylaşmadan gecçemedim.







İyi ki doğmuşum ve iyi ki doğurmuşum! Hayat artık benim için tam bir şenlik!

Dişler

Leo'nun iki dişi pörtledi, allam bi bebek hiç mi mızmızlamaz diş cıkarırken, anlamadık bile, aaa dişi çıkmış dedik. Artık herşeyi kemirebiliyor.



Artık kalan dişleri bekliyoruz, onlar biraz daha ızdırap verebi,lirmiş ve bu kadar kolay çıkmazmış ama ben güveniyorum Leo'ya ehehehe.çat diye çıkaracak hepsini.

Yılbaşı hediyesi..

Bu sene yılbaşında kimseye birşey alasım yok, aslında sevmiyorum bu kaktırma hediye almaları, sevgililer gününü, sanki bir tek doğumgünlerinde alınmalı hediye.

Neyse bu yılbaşı ağacın altında bir iki minik hediye var, ilk kez yılbaşını kutlayacak olan minigof için. Evimiz ışıl ışıl, oğlan bıcır bıcır, bundan büyük bir hediye mi olur?



Ofis halleri isimli çalışmama dönüş...

Çarşamba, Aralık 22, 2010

En güzel doğumgünü hediyem!

Doğumgünü şenlikleri tam gaz devam ederken, sevgili bizim evde eski günlerdeki gibi bir parti düzenlemiş, en yakın dostların olduğu, pastalı şampanyalı canlı performanslı muhteşem bir parti.

Bu partinin en bomba kısmı ise evde canlı müzik performansı esnasında Aliş'in fosur fosur uyuması idi. Hoş partinin başında biraz uyandı, herkesin kucağında keyif etti, ama hemen uykudan küçülen gözleri ile yatak yolunu tuttu.

Her ne kadar oğlanın fotoğraflarını çok koymak istemiyorum desem de, benim pek hoşuma giden şu üç kareyi paylaşmadan gecçemedim.







İyi ki doğmuşum ve iyi ki doğurmuşum! Hayat artık benim için tam bir şenlik!

Cuma, Aralık 17, 2010

Yaşasın 40 somethingler!

Biz doğumgünlerimizi haftalar şeklinde kutluyoruz. Bir hafta sürüyor şenlikler, kutlu doğum haftası kutlanırda bizimkiler kutlanmaz mı?

Bu sene ofiste bomba bir parti düzenlemiş Sed. Aman herkesler vardı, sevgilim, annem ablam, kızıl, diddle, ik itane pırlanta,Aliş bile..Sed muhteşem bir pasta yaptırmış.Fotoğraf aşağıda, aynı ben, ahanda linki şurada. Çok yaşa Elif çok yaşa!



Doğumgünü şenlikleri daha devam etmekte, hergün pasta, hergün kucak, hergün öpüş, o kadar keyifliyim ki. Ha birde çocuk doğurdum perişanım durumum yok hiç. Olanlar da bence sevgililerine naz yapıyor başka birşey değil hehehe. Zira bu kadar muhteşem bir şeyi eziyet gibi algılatmak benim kitabımda hiç yok.

Anlayacağınız 40 ne güzel bir yaşmış diyorum başka birşey demiyorum bu aralar.

Çarşamba, Aralık 15, 2010

İyi ki doğdum!



Bu vesile ile beni yapan anne ve babama, benimle bu yolda yürüyen biricik sevgilime, ve beni anne olarak seçen biricik Aliş'e sonsuz teşekkür ederim.

Pazartesi, Aralık 13, 2010

Eleman aranıyor.

Bizim Aliş'in ablasını geçen perşembe babasının rahatsızlığı sebebi ile ağlaşa üzüle memleketine gönderdik. Ağlaşıp üzülmek fenaydı da daha sonra benim içine düştüğüm durum daha ağlanacak bir halmiş, o gözyaşlarını dökerken pek idrak edememişim. Zira bu sabah ofise geldiğimde gözlerim şişmiş, henüz dövülmüşte evden gönderilmiş, sanırsın hiç uyumamış gibiydim. Oysaki dün gece canım Taylan'ın düğünde sekerken hiçte böyle hissetmemiştim.

Velhasıl, uzun lafın kısası, Aliş'e abla arıyorum, referansla olur, şirketten olur (hali hazırda parasını ödemiş olduğum ama bana eleman bulamayan bir şirket zaten var), her şekil olur, evde yardımcınız vardır mesela, kardeşi, kuzeni vardır, güvenilirdir, iş arıyordur, hadi Tanya'ya diyiverirsiniz.

Mail adresim profilimde var ama bu seferlik kimseye zahmet olmasın, kopyalayıverin diye de açık açık yazıyorum. tanya.ozkan@hotmail.com

Bir el atıverin de şu işi alnımın akı ile halledeyim. Bugüne dek bu blogdan hep şahane şeyler öğrendim, biberon seçiminden kumaş beze, gazlı bebekten doğru emzik seçimine. Bu sefer Aliş'e abla için de çok umutluyum.



Küçükte bir reklam karesi sıkıştırayım istedim araya, pek fotoğraf koymak istememe rağmen.

PS- Derteşmek için sonradan yoruma da açtım postu..bir dokun bin ah işit.

Cuma, Aralık 10, 2010

İlk diş

Leo ALişin ilk dişi cıktııııı...hiç anlamadık hemde hiç, bir gece bir ağladı, vızvız o da, jelini sürdük, ilacını verdik uyudu, dün gülüşürken bir bakalım şu dişlere dedim, aman bir de ne göreyim 2 diş ordan pörtlemiş duruyorlar, ah sanırsınız oğlan aya ayak bastı öyle bir sevinç dalgası.

Kimbilir ilk müsameresinde ne çok ağlayacağım.

Çarşamba, Aralık 08, 2010

Karışık..

Herkes yazdı çizdi, yaz bitmedi kış gelmedi. Bugün yine yazdan kalma bir gün, güneş sıcacık, yada benim pencereden beni öylece kandırıyor.

Üzerimde kolsuz bir t-shirt, ellerim biraz soğuk ama kalbim sıcacık nedense..sarmalanmış gibiyim.

Şimdi bu kış gelmedi meselesine gülüyorum, kış gelse kar yağsa kış cocuğu olan ben buna bayılırım da, arada şikayette edebilirim herkes gibi, nasıl ki yaz sıcağında sıcaktan şikayet edebiliyorsam.

Neyimiz olmasa ona özlem duyar dururuz, yazın kışa, kışın yaza, arabasızsak arabaya, evsizsek eve, ama ele gecirince unutuveririz kıymetini, o bizim olsa dediğimiz anları.

Hani şimdi kar yağsa bu güneşin üstüne, etmedik sitem bırakmayız, nerden cıktı diye, oysa aralık ayında t-shirtle gezmekten de memnun değilizdir aslında.

Karman çorman bir post oldu farkındayım..karışığım biraz da ondan hahayt.



PS- Masanın üzerindeki bebek kaşıkları ilk kez bu kadar çarpıcı geldi bana...anne oldum sahi ben! Oğlanla kahvaltıya gittik pazar sabahı..ne hızlı gecti zaman.

Salı, Aralık 07, 2010

Işıltı

Işıl ışılım bugün.
En mini eteğimi giydim.
En yüksek topuklu kırmızı ayakkaplarımı da..
Yeni bir başlangıç yapıyorum.
Havadaki güneş iliklerime kadar işliyor.
Soğuğu hissetmiyorum bile.
Demiş miydim yeni bir başlangıç yapıyorum diye?




Bizim evde herşeyden iki tane var, bu ağaç benim yılbaşı ağacım, sevgilininki ise diğer camın önünde, daha sade, tek renk, benimki ise deli ağacı.

Ha bu arada keyiflli dostlarla öğle yemekleri kaçamakları yapıyorum, o kadar çok eğleniyoruz, o kadar çok gülüyoruz ki, demeden geçemiyorum iyi ki varsın blog, bana nefis dostlar kazandırdın.

Cuma, Aralık 03, 2010

Yorum meselesi

Bende seviyorum yorum almayı, paylaşmayı, her bir yoruma tek tek yanıt vermeyi amma velakin bu bloğu okuyan bazı gözler sırf kötülük peşinde diye düşünüyorum. Şenlik hali isimli postta yorumları kapamayı unutmuşum, herkes içinde biriken herşeyi döktü rahatladı, o yüzden güzel yorumları da yayınlamadım, ama anladım ki biz daha açık paylaşımara hazır değiliz. Benim e-mailim zaten var benimle gercekten iletişen canım arkadaşlarımda, ha iletişmek istemeyip bi çemkireyim bu kadına içim rahatlasın diyen ekip içinse üzgünüm.

"No Comment"

Bu ara zaten keyfim yok, birde ego şişkinlikleri almayayım..

PS-Bloğun yeni yüzünü gelen yorumlara göre değiştirdim, daha kolay okunur hale getirdim, umarım herkesi memnun edebldim, ama robotlardan vazgecmeyi düşünmüyorum, çünkü bayılıyorum kendilerine!

Kelebek Leo



Dünyanın en melek bebeğini doğurmuşum!

Bu aralar canım çok sıkkın, Zazi memlekete dönmeye karar verdi. Daha kimseyle görüşemedim. İnsanlara bu kadar zor güvenebilirken meleği bırakacağım insana güvenmem yine aylarımı alacak. Oysa o kadar mutlu, o kadar şen ki mini. Her dakka hüngür hüngür ağlayasım var, ama çalışan anne oluca bunlara da göğüs germek gerekiyordu değil mi?

Çarşamba, Aralık 01, 2010

Bir şenlik hali

Yorumlara actığım posttaki yorumlardan biride bloğun alt zeminin okunmaya müsait olmadığı yönünde idi, orayı burayı kurcalarken, şöyle rengarenk birşey çıktı ortaya, hadi dedim bırakayım, tam deli anne şenliği olsun.

Bence oldu, ne dersiniz?

PS- Mahatma Gandhi'nin sözünü kaldıramadım, yürekten inandığım için, ama kaldırmazkende eskiden gelen yorumlardan biri geldi aklıma, Gandhi'nin sözünü bloğuna başlık yapmışsın ama eve ayakkapa giriyosun yorumu, hay allaam, hala gülüyorum, herşeyi nasıl da acaip algılayabiliyoruz anlayabiliyoruz diye...


Ilhamım da Sed'in aldığı şu yukarıdaki çantadan!