Biraz hüzünlü bir hikayem var bugün.
İrem'le biricik oğlu Nemo'nun hikayesi bu. İrem kim derseniz, kendi ağzından İrem: " Hayatı oğlu Nemoya kah kavuşup kah ayrı düşerek geçmiş, hukuk savaşı yorgunu, artık 40'lı yaşların son çeyreğinde, güçlü, yengeç, yeniden evlenecek kadar romantik, herşeye rağmen iyimser, mühendislik okumuş, ilaç sektöründe satınalma, lojistik, tedarik zinciri alanlarında yöneticilik yapmış, 2013 başında emekli olmuş bir anne. Şu yangın bir sönse, suluboya resim çalışmalarına başlayacağım. Kapaktaki fotoğraf da lise yıllarında, Bodrum-Gümbet'te ailemle tatilde, günleri iskelede roman okuyarak geçirdiğim, hayatı çok farklı hayal ettiğim günlerde ben..."
İrem'in bir bloğu da var. Bagdatcafe.. Ben İrem'i tanıyorum da üstelik. Bir gece yarısı Asortikciğimden gelen bir mail gördüm. Hadi ey anneler ayaklanalım, İrem'i Nemosuna kavuşturalım diyordu. İrem'i tanıdığımdan da hikayeyi biliyordum, İrem sevdiği adamdan çocuk yapma cesaretini göstermiş bir kadın, bir anne. Ama şiddetin başladığı yerde almış cocuğunu gitmiş, aslında pekte gidememiş, başlayan hukuk savaşlarının sonunda Nemo kah babada, kah ananede ve hatta sosyal kurumda kalmak süretiyle yıllar geçmiş, İrem mücadelesine devam ediyor. Ama bu mücadelede sesini duyurmak için biz bugün yani 26 Mart'ta Türkiye saatiyle 10.00 ve 22.00'de sosyal medyada bu durumu paylaşan tivitler atacağız, facebook sayfalarımızda paylaşacağız, özellikle bu sesi Ayşe Arman'a duyurmaya çalışacağız ki İrem'in sesi daha güçlü çıksın. Bilsin ki tüm kadınlar, tüm anneler arkasında, attığı çılız gibi görünen çığlık aslında milyonların çığlığı!
Hadi bakalım pamuk eller klavyeye!
Salı, Mart 26, 2013
İrem Nemo'suna kavuşsun!
Biraz hüzünlü bir hikayem var bugün.
İrem'le biricik oğlu Nemo'nun hikayesi bu. İrem kim derseniz, kendi ağzından İrem: " Hayatı oğlu Nemoya kah kavuşup kah ayrı düşerek geçmiş, hukuk savaşı yorgunu, artık 40'lı yaşların son çeyreğinde, güçlü, yengeç, yeniden evlenecek kadar romantik, herşeye rağmen iyimser, mühendislik okumuş, ilaç sektöründe satınalma, lojistik, tedarik zinciri alanlarında yöneticilik yapmış, 2013 başında emekli olmuş bir anne. Şu yangın bir sönse, suluboya resim çalışmalarına başlayacağım. Kapaktaki fotoğraf da lise yıllarında, Bodrum-Gümbet'te ailemle tatilde, günleri iskelede roman okuyarak geçirdiğim, hayatı çok farklı hayal ettiğim günlerde ben..."
İrem'in bir bloğu da var. Bagdatcafe.. Ben İrem'i tanıyorum da üstelik. Bir gece yarısı Asortikciğimden gelen bir mail gördüm. Hadi ey anneler ayaklanalım, İrem'i Nemosuna kavuşturalım diyordu. İrem'i tanıdığımdan da hikayeyi biliyordum, İrem sevdiği adamdan çocuk yapma cesaretini göstermiş bir kadın, bir anne. Ama şiddetin başladığı yerde almış cocuğunu gitmiş, aslında pekte gidememiş, başlayan hukuk savaşlarının sonunda Nemo kah babada, kah ananede ve hatta sosyal kurumda kalmak süretiyle yıllar geçmiş, İrem mücadelesine devam ediyor. Ama bu mücadelede sesini duyurmak için biz bugün yani 26 Mart'ta Türkiye saatiyle 10.00 ve 22.00'de sosyal medyada bu durumu paylaşan tivitler atacağız, facebook sayfalarımızda paylaşacağız, özellikle bu sesi Ayşe Arman'a duyurmaya çalışacağız ki İrem'in sesi daha güçlü çıksın. Bilsin ki tüm kadınlar, tüm anneler arkasında, attığı çılız gibi görünen çığlık aslında milyonların çığlığı!
Hadi bakalım pamuk eller klavyeye!
İrem'le biricik oğlu Nemo'nun hikayesi bu. İrem kim derseniz, kendi ağzından İrem: " Hayatı oğlu Nemoya kah kavuşup kah ayrı düşerek geçmiş, hukuk savaşı yorgunu, artık 40'lı yaşların son çeyreğinde, güçlü, yengeç, yeniden evlenecek kadar romantik, herşeye rağmen iyimser, mühendislik okumuş, ilaç sektöründe satınalma, lojistik, tedarik zinciri alanlarında yöneticilik yapmış, 2013 başında emekli olmuş bir anne. Şu yangın bir sönse, suluboya resim çalışmalarına başlayacağım. Kapaktaki fotoğraf da lise yıllarında, Bodrum-Gümbet'te ailemle tatilde, günleri iskelede roman okuyarak geçirdiğim, hayatı çok farklı hayal ettiğim günlerde ben..."
İrem'in bir bloğu da var. Bagdatcafe.. Ben İrem'i tanıyorum da üstelik. Bir gece yarısı Asortikciğimden gelen bir mail gördüm. Hadi ey anneler ayaklanalım, İrem'i Nemosuna kavuşturalım diyordu. İrem'i tanıdığımdan da hikayeyi biliyordum, İrem sevdiği adamdan çocuk yapma cesaretini göstermiş bir kadın, bir anne. Ama şiddetin başladığı yerde almış cocuğunu gitmiş, aslında pekte gidememiş, başlayan hukuk savaşlarının sonunda Nemo kah babada, kah ananede ve hatta sosyal kurumda kalmak süretiyle yıllar geçmiş, İrem mücadelesine devam ediyor. Ama bu mücadelede sesini duyurmak için biz bugün yani 26 Mart'ta Türkiye saatiyle 10.00 ve 22.00'de sosyal medyada bu durumu paylaşan tivitler atacağız, facebook sayfalarımızda paylaşacağız, özellikle bu sesi Ayşe Arman'a duyurmaya çalışacağız ki İrem'in sesi daha güçlü çıksın. Bilsin ki tüm kadınlar, tüm anneler arkasında, attığı çılız gibi görünen çığlık aslında milyonların çığlığı!
Hadi bakalım pamuk eller klavyeye!
Perşembe, Mart 21, 2013
Bir veda partisi bu kadar mı ağlatır.
8 mart Leo'nun Plus International Preschool'daki son günü idi. Başladığından beri über memnun olduğumuz bir okul burası. Kanada'da aynı sevgiyi, aynı dostluğu ve sıcaklığı bulamayacağımızı bildiğimiz okul.
Kanada'ya gelmeden önce bir veda partisi vardı, içimiz burularak, kah ağlayarak kah gülerek izledik ve elbette çok Sevgili Veronique ve Madame Aysun'un çok değerli katkıları ile. İnanın o 15 çocuğu bir arada tutmak dünyanın en zor işi.
Parti öncesi kudururlarken.
Duru galiba en çok üzülünlerden biriydi. "Biz Leo'yu çok özleriz ama annem sizi arayabilir değil mi ?" dedi..ağladım..
Circle time..şarkılar..ağladım
Au revoir Petit Leo şarkısını söylerlerken artık ağlamaktan patladık hepimiz.
Okul Leo'ya şahane de bir veda hediyesi almış..elbette valizimizde geldi ve şu an yanımızda.
Hediye açılırken..
Bizim yaptığımız minik hediyeleri arkadaşlara verirken.
Leo yeni bir hayata yelken açarken biliyorum arkada bıraktıkları onu çok özleyecek, Leo'nun da onları özleyeceği gibi. Ama her güzel şeyin bir bedeli var değil mi?
Kanada'ya gelmeden önce bir veda partisi vardı, içimiz burularak, kah ağlayarak kah gülerek izledik ve elbette çok Sevgili Veronique ve Madame Aysun'un çok değerli katkıları ile. İnanın o 15 çocuğu bir arada tutmak dünyanın en zor işi.
Parti öncesi kudururlarken.
Duru galiba en çok üzülünlerden biriydi. "Biz Leo'yu çok özleriz ama annem sizi arayabilir değil mi ?" dedi..ağladım..
Circle time..şarkılar..ağladım
Au revoir Petit Leo şarkısını söylerlerken artık ağlamaktan patladık hepimiz.
Okul Leo'ya şahane de bir veda hediyesi almış..elbette valizimizde geldi ve şu an yanımızda.
Hediye açılırken..
Bizim yaptığımız minik hediyeleri arkadaşlara verirken.
Leo yeni bir hayata yelken açarken biliyorum arkada bıraktıkları onu çok özleyecek, Leo'nun da onları özleyeceği gibi. Ama her güzel şeyin bir bedeli var değil mi?
Pazar, Mart 17, 2013
Dinazor müzesi -ROM
Efenim şimdi bizim evlilik yıldönümüzdü ve oğlana güzel bir hediye vermek istedik, kalktık Royal Ontario Museum'daki Dinasorları görmeye gittik. AMan ne dinazorlar, aman ne cok gezilecek kat! biz iki saatte iki kat gezebildik. Yorgunluktan bitap düştük ama Leo'muz için büyük heyecandı, ipad uygulamaları ile fosiller gercek dinazorlara dönüşüyordu mesela. Oğlan aklını oynatmadan eve dönebildiliğimiz için çok mesudum.
Bir erkek annesi olarak dinazorlar hakkında bilmediğim çok az şey kaldı sanırım.
Az laf çok fotoğraf yapalım bu postta.
Çok tatlı küçük bir Leozarious'muş artık kendileri, an itibari ile dinazorlardan bayılabilirim!
Bir erkek annesi olarak dinazorlar hakkında bilmediğim çok az şey kaldı sanırım.
Az laf çok fotoğraf yapalım bu postta.
Çok tatlı küçük bir Leozarious'muş artık kendileri, an itibari ile dinazorlardan bayılabilirim!
Cuma, Mart 15, 2013
Home is where your stuff is!
11 Martta başladığımız yolculuğumuz iyi gidiyor. Saat farkından ötürü biraz sıkıntılar yaşıyor olabiliriz ve hatta uykusuz olabiliriz ama alışma sürecimiz pek hızlı.
Yatağının başucuna dizilen dinazorlar
Beton kamyonu bu sırada salonda ama en sevdikleri odasında yerini aldı.
Başlıkta yazdığım gibi " Home is where your stuff is". Öncelikle eve gelir gelmez Leo'nun odasına getirebildiğimiz tüm oyuncaklarını, okulun son gününde sınıfın ona yaptığı sürprizi, beton kamyonunu ve elbette dinazorlarını odasına yerleştirdik.
Leo'nun veda gününde sınıfın yaptığı hediye, yılbaşı geyiği ve elbette kendi yaptığı dinazoru!Yatağının başucuna dizilen dinazorlar
Beton kamyonu bu sırada salonda ama en sevdikleri odasında yerini aldı.
Ve salonda gel keyfim gel!
Eski evimizden kilometrelerce uzakta, yeni bir hayatı kurgulamaya çalışırken en önemlisi bu küçük insanın huzuru ve mutluluğu, elbette zorlandığı anlar oluyor, elbette "ananem ne zaman gelecek?" sorusunun yanıtı biraz çetrefilli ama musluktan doldurduğu suyu içerken "Kanada'nın suyu ne güzelmiş" demesi iyiye işaret, veya "odamda oyun oynuyorum" demesi harika.
Yeni hayatımızın ilk günlerinde zaman cok yavaş geçiyor, işe gitme kaygım yok, tüm saatlerim biricik sevgilime ve minikoğluma ait. Mutluyum çok. Minik minik taşları üstüste koyup yeni geleceğimizi inşa ederken heyecanlıyım da.
Bugün ilk ev arayışlarımıza başladık, şöyle minik bahçeli ama illaki pembe panjurları olmasa da olur bir ev de ayarlarsak değmeyin keyfimize. Şu an yaşadığımız ev Toronto downtown'da, yetişkinler için şahane bir bölge ama bir minik insan için değil. Onun bu durumundan ötürü yarın Dinazor müzesine gideceğiz. En büyük heyecanımız bu şimdi, bizim de sevgili ile kendimize evlilik yıldönüm hediyemiz.
Haydi kalın sağlıcakla!
Cumartesi, Mart 09, 2013
18 Mart!
Biricik sevgilim Kanada'ya tamda gitmeden önce Kadıköy Belediyesinin de katkıları ile Kozzy Alışveriş Merkezinde bizlere bir sergi hazırladı. Sevgili dedesi Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa adına düzenlenen bu sergiye gitmeden önce gidebildik, aslında gidiş tarihimimzi bu sergiye göre ayarlamıştık.
Çekirdek ailemiz, annemiz babamız toplandık yollara döküldük bugün. Sergi 20 marta dek açık olacak. gtimenizi öneririm. Ben tüm fotoğrafları ve belgeleri biliyor olmama rağmen hepsine tek tek baktım, gururlandım, memleketin bu dururmundan kemikleri sızlıyor mudur diye düşündüm.
Bizleri bugünlere taşıyan 18 Mart'ın tüm kahramanlarının mekanı cennet, yolları ışık olsun!
Onlar olmasaydı biz bugün bu hayatlarımızı yaşıyor olamazdık.
Ben elbette yol boyu minicik oğluma anlattım durdum, büyükdeden şunları yapmıştı, şöyle şöyle diye. Tabi ki Atatürk'le fotoğraflarını görünce heyecanlandı, anladı mı bilmiyorum ama her nerede olursak olalım bildiğim şey evladımızı da Atatürk'ün yolunda yetiştirecek olmamız.
Not: Bu fotoğraf Sevgili Ahmet Yurttakal'ın binbir emek hazırlayıp yayınladığı Cevat Paşa sitesinden izinsiz kullanılmıştır, Sevgili Ahmet'in hoşgörüsüne sığınarak.
Çekirdek ailemiz, annemiz babamız toplandık yollara döküldük bugün. Sergi 20 marta dek açık olacak. gtimenizi öneririm. Ben tüm fotoğrafları ve belgeleri biliyor olmama rağmen hepsine tek tek baktım, gururlandım, memleketin bu dururmundan kemikleri sızlıyor mudur diye düşündüm.
Bizleri bugünlere taşıyan 18 Mart'ın tüm kahramanlarının mekanı cennet, yolları ışık olsun!
Onlar olmasaydı biz bugün bu hayatlarımızı yaşıyor olamazdık.
Ben elbette yol boyu minicik oğluma anlattım durdum, büyükdeden şunları yapmıştı, şöyle şöyle diye. Tabi ki Atatürk'le fotoğraflarını görünce heyecanlandı, anladı mı bilmiyorum ama her nerede olursak olalım bildiğim şey evladımızı da Atatürk'ün yolunda yetiştirecek olmamız.
Not: Bu fotoğraf Sevgili Ahmet Yurttakal'ın binbir emek hazırlayıp yayınladığı Cevat Paşa sitesinden izinsiz kullanılmıştır, Sevgili Ahmet'in hoşgörüsüne sığınarak.
Pazartesi, Mart 04, 2013
Kanada Günlüğü- Bir Konteynıra sığma öyküsü
Günlerdir hummalı bir çalışma içindeyiz. Çamaşırla başlayan çalışmalarım bir yere geldi eşyaların büyüklüğünden ötürü tıkandı. Zaten paketleme işini bir şirket yapacak diye de biraz serdim.
Şimdi"international" girince işin içine bir hava geliyor ya taşıma işine, bu sizi yanıltmasın, bildiğiniz Göztepe Caddebostan taşıması yapan adamlar geliyorlar, bildiğiniz düzensizlikle paketleme yapıyorlar, ben eşyaların tamamının kırılacağından neredeyse eminim, o kadar. Sadece isimde kalan bu havalı hareketin sonucunda evde herşey paketlendi, listeleme en önemli kısımmış, bizim işi Caddebostan taşıma işinden tek ayıran mevzu bu.
Ha birde tabi unutulan herşey elinizde patlıyor, hani sonradan at arabaya götür yok. Bizde bu hesapla, 3 elektrik süpürgesi, bir ütü masası, sayısız lamba, raf gibi malzemeler, hali yıkama makinesi gibi bilimum malzemeler kaldı. Eh ağlık olsun dedik geçtik elbette.
Bu işin en güzel tarafı da büyük bir temizlik olması, aman bu işler yapılırken " yarın ölecek gibi yaşamak" mottosunu hayatımın mottosu yapmaya karar verdim. O ne öyle dünya kadar pılı pırtı.Tövbeler tövbesi dedirtti bana bile.
Bu arada 20 ft.lik konteynır ile başlayan taşınma hikayemiz 40 ft.lik bir konteynırla son buldu!
Şimdi bir iki kare.
Evin delice toplanma ve listelenme anından bir kare.
40 ftlik konteynırı gördüğümde "oha bu ne büyük şey dediğim" an!
Ve o koca konteynırdan kalan el kadar boşluk..evet evet yarın ölecek gibi yaşamalı insan!
Şimdi"international" girince işin içine bir hava geliyor ya taşıma işine, bu sizi yanıltmasın, bildiğiniz Göztepe Caddebostan taşıması yapan adamlar geliyorlar, bildiğiniz düzensizlikle paketleme yapıyorlar, ben eşyaların tamamının kırılacağından neredeyse eminim, o kadar. Sadece isimde kalan bu havalı hareketin sonucunda evde herşey paketlendi, listeleme en önemli kısımmış, bizim işi Caddebostan taşıma işinden tek ayıran mevzu bu.
Ha birde tabi unutulan herşey elinizde patlıyor, hani sonradan at arabaya götür yok. Bizde bu hesapla, 3 elektrik süpürgesi, bir ütü masası, sayısız lamba, raf gibi malzemeler, hali yıkama makinesi gibi bilimum malzemeler kaldı. Eh ağlık olsun dedik geçtik elbette.
Bu işin en güzel tarafı da büyük bir temizlik olması, aman bu işler yapılırken " yarın ölecek gibi yaşamak" mottosunu hayatımın mottosu yapmaya karar verdim. O ne öyle dünya kadar pılı pırtı.Tövbeler tövbesi dedirtti bana bile.
Bu arada 20 ft.lik konteynır ile başlayan taşınma hikayemiz 40 ft.lik bir konteynırla son buldu!
Şimdi bir iki kare.
Evin delice toplanma ve listelenme anından bir kare.
40 ftlik konteynırı gördüğümde "oha bu ne büyük şey dediğim" an!
Ve o koca konteynırdan kalan el kadar boşluk..evet evet yarın ölecek gibi yaşamalı insan!
Cuma, Şubat 22, 2013
Kanada Günlüğü
Tam olarak 4 gün sonra eşyalarımız Kanada'ya doğru yola çıkmak üzere yüklenecek. Evdeki son durum özeti ise ben aaa iç çamaşırlarımı hayatta paketletmem diye başladığım paketleme serüvenini tüm soyunma odasını toplayarak bitirdim. Dolapları açtığımızda artık sadece Ikeadan aldığım Skubb kutular var. Sanırım 35 tane kadar paketledik.
Kutularda şu yukarıdakiler, gelecekteki hayatımızda artık göçmen olacağımızı düşündüğümüzden pek faideli buldum bu kutuları.
Efenim şimdi salı günü artık evde ne kaldıysa paketlemeye gelecek bir ekip, eşya listesi yapılacak naklihane için. Bir 20lik konteynere sığmazmışız ancak 40 ft.lik konteyner olurmuş. Bizim evi de bilenler evde pek eşya olmadığını hatırlayacaklardır, şaşkınız ahahayt!
Salıdan sonra eşyalarımız yok, evimiz boş, yeni ve tatlı kiracılarımız bol huzur ve neşe içinde otursunlar diye hazır. Umuyorum en az bizim kadar mutlu olsunlar yeni evlerinde.
Bu arada bu gitme işine feci içerleyen eş dost ekibi var, hala aaa neden gidiyorsunuz, gitmeseydiniz gibi sorular var. Şİmdi aslında bu gitme işinin sebebi malum. Bizim için de en zor karar, en sevdiğimiz şehri bırakıyoruz, en sevdiğimiz insanları bırakıyoruz, tüm anılarımızı bırakıyoruz, boğazı, Kadıköy Çarşısını, Cadde'yi, Adamızı bırakıyoruz işte..dahası mı var?
Biraz bize de insaf yahu..gidiyoruz işte, biraz destek bize de çok iyi gelir inanın ki!
Şöyle de bir kare ekleyeyim de neşem yerine gelsin!
Kutularda şu yukarıdakiler, gelecekteki hayatımızda artık göçmen olacağımızı düşündüğümüzden pek faideli buldum bu kutuları.
Efenim şimdi salı günü artık evde ne kaldıysa paketlemeye gelecek bir ekip, eşya listesi yapılacak naklihane için. Bir 20lik konteynere sığmazmışız ancak 40 ft.lik konteyner olurmuş. Bizim evi de bilenler evde pek eşya olmadığını hatırlayacaklardır, şaşkınız ahahayt!
Salıdan sonra eşyalarımız yok, evimiz boş, yeni ve tatlı kiracılarımız bol huzur ve neşe içinde otursunlar diye hazır. Umuyorum en az bizim kadar mutlu olsunlar yeni evlerinde.
Bu arada bu gitme işine feci içerleyen eş dost ekibi var, hala aaa neden gidiyorsunuz, gitmeseydiniz gibi sorular var. Şİmdi aslında bu gitme işinin sebebi malum. Bizim için de en zor karar, en sevdiğimiz şehri bırakıyoruz, en sevdiğimiz insanları bırakıyoruz, tüm anılarımızı bırakıyoruz, boğazı, Kadıköy Çarşısını, Cadde'yi, Adamızı bırakıyoruz işte..dahası mı var?
Biraz bize de insaf yahu..gidiyoruz işte, biraz destek bize de çok iyi gelir inanın ki!
Şöyle de bir kare ekleyeyim de neşem yerine gelsin!
Pazartesi, Şubat 18, 2013
Goa Travellers by Metin Yuce Volume 1
Nefis bir video yapmış Metinim. Goadan minik minik anlar..
Keyifle izleyin diye buraya da ekliyorum!
Daha nice seyahatlere..hayatımda gördüğüm en uyumlu ekip. Metin şöyle de bir not düşmüş, ben bayıldım.
"We love travel, sun, eat, sleep, drink, swim, chat, read, massage, celebrate birthdays, buying some cheap things, peace and we love very much each others, we are all from threes to sixties, we are young and we are mature, we are past and we are future, so we are the one. We are kind of commune."
Bu komün hayalimizi bir gün bir yerde gerçekleştireceğimizi de çok iyi biliyorum.
Keyifle izleyin diye buraya da ekliyorum!
Daha nice seyahatlere..hayatımda gördüğüm en uyumlu ekip. Metin şöyle de bir not düşmüş, ben bayıldım.
"We love travel, sun, eat, sleep, drink, swim, chat, read, massage, celebrate birthdays, buying some cheap things, peace and we love very much each others, we are all from threes to sixties, we are young and we are mature, we are past and we are future, so we are the one. We are kind of commune."
Bu komün hayalimizi bir gün bir yerde gerçekleştireceğimizi de çok iyi biliyorum.
Pazartesi, Şubat 11, 2013
Hasta bir çocukla tatil
Biz yarıyıl tatilini fırsat bilip biraz okyanusa girelim, biraz da dinlenelim diye Kanada'ya taşınmadan bir Hindistan tatili yapalım dedik.
Yola çıkmadan birkaç gün önce oğlan biraz hastalandı, doktoru ile verdiğimiz karar gitmemiz yönünde oldu. Aman ne gitmek, uçakta kusmuklara boğulduk, aktarmada açlık grevi ve son vardığımız okyanus kıyısında 40 derece ateşli 3 gün!
Doktoru ile yaptığımız konuşmalar hep sakin, kalın gelmeyin, okyanusa sokun gecer yönünde tatlı tatlı konuşmalar. Ancak o ateş düşmedikçe 72 saati gecen uykusuzluğum, oğlanın bir deri bir kemiğe dönüşü, 2 gün boyunca sadece su içmesi anne baba olarak bizleri elbette üzdü, ancak hastalığın gececeğini bilmek, ilaç tedavisini evimiz yerinde Hindistandaki bungalovumuzda yapmak, nöbetleşe okyanusa girmek bana da sevgiliye de biraz soluk aldırdı.
Sonuc:
1)4. günün sonunda haşlanmiş pirinç ve yağsız makarnadan bunalan çocuk kendinitaze balıklara verir.
2)Okyanustaki o büyük dalgalar onu yeniden denizle barıştırır.
3)Anne baba yorgun ama mutludur.
4)Ve tatil çok ama çok iyi gelmiştir.
Çocukla tatile gidiyorsanız bunların hepsine göğüs germeyi, ve onun o haliyle mutlu olmayı öğreniyorsunuz, bu da kıssadan hisse!
Yola çıkmadan birkaç gün önce oğlan biraz hastalandı, doktoru ile verdiğimiz karar gitmemiz yönünde oldu. Aman ne gitmek, uçakta kusmuklara boğulduk, aktarmada açlık grevi ve son vardığımız okyanus kıyısında 40 derece ateşli 3 gün!
Doktoru ile yaptığımız konuşmalar hep sakin, kalın gelmeyin, okyanusa sokun gecer yönünde tatlı tatlı konuşmalar. Ancak o ateş düşmedikçe 72 saati gecen uykusuzluğum, oğlanın bir deri bir kemiğe dönüşü, 2 gün boyunca sadece su içmesi anne baba olarak bizleri elbette üzdü, ancak hastalığın gececeğini bilmek, ilaç tedavisini evimiz yerinde Hindistandaki bungalovumuzda yapmak, nöbetleşe okyanusa girmek bana da sevgiliye de biraz soluk aldırdı.
Sonuc:
1)4. günün sonunda haşlanmiş pirinç ve yağsız makarnadan bunalan çocuk kendinitaze balıklara verir.
2)Okyanustaki o büyük dalgalar onu yeniden denizle barıştırır.
3)Anne baba yorgun ama mutludur.
4)Ve tatil çok ama çok iyi gelmiştir.
Çocukla tatile gidiyorsanız bunların hepsine göğüs germeyi, ve onun o haliyle mutlu olmayı öğreniyorsunuz, bu da kıssadan hisse!
Perşembe, Şubat 07, 2013
40 derece ateşli Hindistan!
Eveeet! Kardan popoları dondurmadan önce bir Hindistan'a gidelim gelelim
dedik. Aman ne gitmek, oğlanın ateşini 40 dereceden bir gıdım aşağıya
düşürebilene aşkolsun, ucakta kusmuklara boğulmakta çabası. Allahtan
dünyanın en iyi çocuk doktoruna sahibiz de, "Aaa deli misiniz ne
döneceksiniz? burda da aynı tedaviyi uygulayacağız kalın orada" dedi.
Kaldık. Endişelendik, korktuk önceleri, yavaş yavaş alıştık sonraları,
ateşi düşsün diye okyanusa sokmayı bile düşündük. Neyse ki geçti gitti
ve bize nefis bir Hindistan anısı olarak kaldı geridekiler.
Seyahatin ilk kısmında Goa- Palolem'e gittik. DÜnyanın en tatlı bungalovları idi sanırım, okyanus kıyısında.
.

Kaldığımız bungalovlar!
Kızların okyanus kenarındaki bungalovundan güneşnasıl batar?
40 Derece ateşli bir çocuk anne bir kere oynasam iyileşirim derse ne yapılır?
Bugaboo her türlü şartta gider.
Evden bir çıkayım da okyanusa girivereyim.
Seyahatin ikinci kısmanda ise Calanguta'ya geçtik. Daha lüks odalar bekliyor olabilirdi ama kalbimiz Palolem'de kalmıştı, hemde tüm hastalıklara rağmen.
Oyun oyun oyun
Havuz kenarında Can ile sohbet. Elbette hiç havuza girmediğimizi söylemeye gerek yok. Okyanustan o kadar keyif aldık ki.
Bir okyanus odası.
Bir tatilin daha sonuna geldik, biricik sevgilim eğitim için Baglore'a geçti, oradan da Rishikesh'e gececek ve bir süre daha kalacak, biz ise bu arada koli koli koli, durmadan koli yapacağız.
Çarşamba, Ocak 23, 2013
Kanada Günlüğü
Sabah sabah o kadar güldürdü ki Ece bizi bu yazıyla, paylaşmadan geçemeyeceğim.
Kanada'ya taşınan bir Türk'ün günlüğü
14 Ekim: Kanada
dünyanin en güzel yeri. Yapraklar kirmizi ve turuncunun tonlarina
dönmeye basladi. Bir atla kir gezintisi yaptim ve bir kaç geyik gördüm.
Çok güzeldiler. Muhtemelen yeryüzündeki en harika
hayvanlar. Burasi cennet olmali. Burayi çok seviyorum
11 Kasım: Geyik avlama sezonu kisa bir süre sonra basliyor. Böyle harika hayvanlari oldürmeyi nasil olurda isterler anlamiyorum. Umarim yakinda kar yagisi baslar. Burayi seviyorum.
2 Aralık: Dün gece kar yagdi. Heryerin beyaz bir örtü ile kaplanisini seyretmek için gece kalktim. Tipki karpostal gibi. Disari çiktik merdivenlerdeki ve garajin önündeki karlari kürekle temizledik. Kartopu oynadik(ben
kazandim). Kar temizleme makinasi belediye'nin)gelince,garajin önündeki karlari tekrar temizlemek zorunda kaldik. Harika bir yer. Kanada'yi
seviyorum.
12 Aralık: Dün gece biraz daha kar yagdi. Kar temizleme makinasi ile garajin önündeki karlari tekrar temizledik. Burayi seviyorum.
19 Aralık: Dün gece biraz daha kar yagdi. Ise gitmek için garajdan çikamadim. Burasi çok güzel bir yer fakat kürekle kar temizlemekten yoruldum. Kar temizleme makinasina Lanet olsun!
22 Aralık: Bu beyaz boktan dün gece biraz daha yagdi. Kürekle kar atmaktan ellerim su topladi ve belim agrimaya basladi. Kar temizleme makinasinin ben
garajin önünü kürekle temizleyene kadar yolun kösesinde gizlendigini düsünüyorum.
25 Aralık: Yine yagdi. Eger kar temizleme makinasini
kullanan pezevengi bir elime geçirirsem yemin ederim o pustu gebertecem. Yollardaki lanet buzlari eritmek için neden daha fazla tuz kullanmadigini anlamiyorum.
27 Aralık: Allahin belasi dün gece yine yagdi. Kar temizleme makinasinin en son gelisinden beri üç gündür karlari kürekle atamadigim için eve hapsoldum. Hiç bir yere gidemiyorum. Hava durumunu sunan spiker bu gece 25 santim daha yagacagini söyledi. 25 cm karin kaç kürek edecegini biliyormusun ?
28 Aralık: Kusbeyinli spiker yanilmis. 83 santim daha yagdi. Bu gidisle karlar yazdan önce erimez. Kar temizleme araci kara saplandi ve hiyar oglu
hiyar sürücü benden küregimi ödünç istedi. Karlari temizlerken tam alti kürek kirdigimi ve sonuncusunu da onun kalin kafasinda kirmaktan zevk duyacagimi söyledim.
4 Ocak: Nihayet evden çikabildim. Markete gittim ve yiyecek aldim. Dönüste lanet geyigin biri arabamin önüne atladi. Arabamda yaklasik 3000 dolarlik hasar var. Bu hayvanlarin hepsini gebertmek lazim. Lanet yaratiklar her yerde varlar. Umarim avcilar hepsinin kökünü
kurutur.
3 Mayıs: Arabayi sehirde bir tamirciye götürdüm. Yollara dökülen bas belasi tuzlar yüzünden arabamin kaportasi çürümüs.
10 Mayıs: Florida'ya tasindım.
hayvanlar. Burasi cennet olmali. Burayi çok seviyorum
11 Kasım: Geyik avlama sezonu kisa bir süre sonra basliyor. Böyle harika hayvanlari oldürmeyi nasil olurda isterler anlamiyorum. Umarim yakinda kar yagisi baslar. Burayi seviyorum.
2 Aralık: Dün gece kar yagdi. Heryerin beyaz bir örtü ile kaplanisini seyretmek için gece kalktim. Tipki karpostal gibi. Disari çiktik merdivenlerdeki ve garajin önündeki karlari kürekle temizledik. Kartopu oynadik(ben
kazandim). Kar temizleme makinasi belediye'nin)gelince,garajin önündeki karlari tekrar temizlemek zorunda kaldik. Harika bir yer. Kanada'yi
seviyorum.
12 Aralık: Dün gece biraz daha kar yagdi. Kar temizleme makinasi ile garajin önündeki karlari tekrar temizledik. Burayi seviyorum.
19 Aralık: Dün gece biraz daha kar yagdi. Ise gitmek için garajdan çikamadim. Burasi çok güzel bir yer fakat kürekle kar temizlemekten yoruldum. Kar temizleme makinasina Lanet olsun!
22 Aralık: Bu beyaz boktan dün gece biraz daha yagdi. Kürekle kar atmaktan ellerim su topladi ve belim agrimaya basladi. Kar temizleme makinasinin ben
garajin önünü kürekle temizleyene kadar yolun kösesinde gizlendigini düsünüyorum.
25 Aralık: Yine yagdi. Eger kar temizleme makinasini
kullanan pezevengi bir elime geçirirsem yemin ederim o pustu gebertecem. Yollardaki lanet buzlari eritmek için neden daha fazla tuz kullanmadigini anlamiyorum.
27 Aralık: Allahin belasi dün gece yine yagdi. Kar temizleme makinasinin en son gelisinden beri üç gündür karlari kürekle atamadigim için eve hapsoldum. Hiç bir yere gidemiyorum. Hava durumunu sunan spiker bu gece 25 santim daha yagacagini söyledi. 25 cm karin kaç kürek edecegini biliyormusun ?
28 Aralık: Kusbeyinli spiker yanilmis. 83 santim daha yagdi. Bu gidisle karlar yazdan önce erimez. Kar temizleme araci kara saplandi ve hiyar oglu
hiyar sürücü benden küregimi ödünç istedi. Karlari temizlerken tam alti kürek kirdigimi ve sonuncusunu da onun kalin kafasinda kirmaktan zevk duyacagimi söyledim.
4 Ocak: Nihayet evden çikabildim. Markete gittim ve yiyecek aldim. Dönüste lanet geyigin biri arabamin önüne atladi. Arabamda yaklasik 3000 dolarlik hasar var. Bu hayvanlarin hepsini gebertmek lazim. Lanet yaratiklar her yerde varlar. Umarim avcilar hepsinin kökünü
kurutur.
3 Mayıs: Arabayi sehirde bir tamirciye götürdüm. Yollara dökülen bas belasi tuzlar yüzünden arabamin kaportasi çürümüs.
10 Mayıs: Florida'ya tasindım.
Pazartesi, Ocak 21, 2013
Kanada Günlüğü
Arada gidiyoruz, toplanıyoruz falan diyorum ama ne nereye gittiğimiz ne de nasıl gittiğimiz belli. Bende şuraya da yazayım da geriye dönüp baktığımda bir iz kalıır dedim, şöyle bir günlük tutayım dedim.
Biz 2008 yılında benim şimdiki işlerim sebebiyle Kanada'ya bir başvuru yapmıştık, çalışma müsadesi ve oturma müsadesi için. İşlem basitti o zamanlar, Kanada'nın web sayfasından kimlere ihtiyaç var bakıp, formları doldurup, istedikleri dökümanları ekleyip, oradaki şirketimizle ilgili bilgileri de dosyaya koyup vermiştim avukatımıza. Ama hani bu işler zor olur, her sene binlerce vatandaş Amerika'ya başvuruyor lottary falan, gideni de görmedik hiç falan diye gülüşerek yaptık bu işi.
Bekleme süresi 68 ay dediler, eyvallah dedik, zaten çok heveslisi de olmadığımızdan, 3 ay sonunda evraklarda bir eksiklikle döndüler, onları da tamamladık, 9. ayın sonunda bir interview'a cağrıldık ve kabul olduk, sağlık taramalarımız içim Amerikan Hastanesini gösteriyordu artık oklar ve şaşkındık. Ben hamileydim, özelimiz olduğu için söylelemize gerek yokmuş dedi avukatımız, uzatma istedik. Uzattık, 6 ay sonra sağlık taramaları falan tamamdı işimiz. Kanada bize buyrun gelin demişti.
Ara ara gidip geldik biz Kanada'ya. Çokta beğendik, sosyal devletti, eğitim koşulları dünyanın iyileri arasındaydı, sağlık desen bize kıyasla bomba. E insani şartlar da harika.
Uzun süre düşündük taşındık, bir macera olarak başlayan serüvenimiz 11 Mart'ta tek gidişli biletlerimizi almak süretiyle devam etmekte.
Şu an konteynera evimizi sığdırmaya çalışıyoruz. O da cok zor bir iş değil hani. Şahane dostlar sayesinde en hesaplısını bulduk.
Konteynera tıkışma maceralarımız çok yakında ahaahyt.
Merak edenlere Kanada'nın Toronto şehrine gidiyoruz, sonrasına bakacağız artık. Üstteki fotoğrafta ilk Kanada seyahatimizde çekilmişti, ekip aynı ekip.
Biz 2008 yılında benim şimdiki işlerim sebebiyle Kanada'ya bir başvuru yapmıştık, çalışma müsadesi ve oturma müsadesi için. İşlem basitti o zamanlar, Kanada'nın web sayfasından kimlere ihtiyaç var bakıp, formları doldurup, istedikleri dökümanları ekleyip, oradaki şirketimizle ilgili bilgileri de dosyaya koyup vermiştim avukatımıza. Ama hani bu işler zor olur, her sene binlerce vatandaş Amerika'ya başvuruyor lottary falan, gideni de görmedik hiç falan diye gülüşerek yaptık bu işi.
Bekleme süresi 68 ay dediler, eyvallah dedik, zaten çok heveslisi de olmadığımızdan, 3 ay sonunda evraklarda bir eksiklikle döndüler, onları da tamamladık, 9. ayın sonunda bir interview'a cağrıldık ve kabul olduk, sağlık taramalarımız içim Amerikan Hastanesini gösteriyordu artık oklar ve şaşkındık. Ben hamileydim, özelimiz olduğu için söylelemize gerek yokmuş dedi avukatımız, uzatma istedik. Uzattık, 6 ay sonra sağlık taramaları falan tamamdı işimiz. Kanada bize buyrun gelin demişti.
Ara ara gidip geldik biz Kanada'ya. Çokta beğendik, sosyal devletti, eğitim koşulları dünyanın iyileri arasındaydı, sağlık desen bize kıyasla bomba. E insani şartlar da harika.
Uzun süre düşündük taşındık, bir macera olarak başlayan serüvenimiz 11 Mart'ta tek gidişli biletlerimizi almak süretiyle devam etmekte.
Şu an konteynera evimizi sığdırmaya çalışıyoruz. O da cok zor bir iş değil hani. Şahane dostlar sayesinde en hesaplısını bulduk.
Konteynera tıkışma maceralarımız çok yakında ahaahyt.
Merak edenlere Kanada'nın Toronto şehrine gidiyoruz, sonrasına bakacağız artık. Üstteki fotoğrafta ilk Kanada seyahatimizde çekilmişti, ekip aynı ekip.
Perşembe, Ocak 17, 2013
Meteor!
Yeğenim Kero ile bu Şirince mevzularını konuşuyorduk geçen ay evde, konuya kulak misafiri olan Leo " anne anlamadım, meteor mu gelecek?" dedi. Bilim adamları şöyle diyor dedik, onun anlayacağı dilde açıklamalar yaptık, böyle birşeyin olmayacağını anlattık.
Derken" Siz benim kitabımı gördünüz mü? İçinde meteor olanı " dedi, Kero ile düşüp bayılıyorduk, göster bakalım dedik, oğlanın bir dinazor kitabı var, milyonlarca yıl önce dinazorları ve yaşamlarını anlatıyor, en sonunda bir meteor geliyor ve tüm dinazorlar gidiyor dünyadan.
Sorusu şu oldu" sizin dediğiniz meteor gelince bizde gidecek miyiz dünyamızdan?"..öylece kalakaldık Kero ile. Düşüncelerinin sınırı olmadığını, artık herşeyi fazlasıyla anladığını ve aslında bizlerin onlara verdiği bilgileri bu kadar iyi kullanabildiğini gördüğümüz bir andı, kişisel tarihimize küçük bir not.
Derken" Siz benim kitabımı gördünüz mü? İçinde meteor olanı " dedi, Kero ile düşüp bayılıyorduk, göster bakalım dedik, oğlanın bir dinazor kitabı var, milyonlarca yıl önce dinazorları ve yaşamlarını anlatıyor, en sonunda bir meteor geliyor ve tüm dinazorlar gidiyor dünyadan.
Sorusu şu oldu" sizin dediğiniz meteor gelince bizde gidecek miyiz dünyamızdan?"..öylece kalakaldık Kero ile. Düşüncelerinin sınırı olmadığını, artık herşeyi fazlasıyla anladığını ve aslında bizlerin onlara verdiği bilgileri bu kadar iyi kullanabildiğini gördüğümüz bir andı, kişisel tarihimize küçük bir not.
Çarşamba, Ocak 16, 2013
Incredible India!
Fotoğraf kopyalama işleri yaparken rastladım aşağıdaki fotoğrafa. Çok hoşuma gitti.
Minicik oğlumuzu alıp Hindistan'a gitmiştik.
Şimdi yine ve yeniden önümüzdeki haftasonu Hindistan'a bir yolculuğa çıkıyoruz, bu sefer daha telaşlıyım, küçük bir adam artık kendisi. Ama mutluyum çok, çocuğumuzu bir kez hariç gittiğimiz her yere götürmekten, onu hiç bırakmamaktan. Ve hayatı onunla hemde keyifle yaşamaktan.
Ha bu arada telaşlı olmamın tek sebebi Hindistan değil elbette, bir sürü telaşemiz var bu ara. Koca evi bir konteynere sığdırmaya çalışıyoruz. Zor işmiş yahu!
Minicik oğlumuzu alıp Hindistan'a gitmiştik.
Şimdi yine ve yeniden önümüzdeki haftasonu Hindistan'a bir yolculuğa çıkıyoruz, bu sefer daha telaşlıyım, küçük bir adam artık kendisi. Ama mutluyum çok, çocuğumuzu bir kez hariç gittiğimiz her yere götürmekten, onu hiç bırakmamaktan. Ve hayatı onunla hemde keyifle yaşamaktan.
Ha bu arada telaşlı olmamın tek sebebi Hindistan değil elbette, bir sürü telaşemiz var bu ara. Koca evi bir konteynere sığdırmaya çalışıyoruz. Zor işmiş yahu!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)