Pazar, Ağustos 29, 2010

Yaşasın kumaş bez

Kumaş bez kullanımımın nasıl gittiğini dair mailler alıyorum. Madem merak edenler var biraz anlatayım o zaman.

Aliş dünyaya gelmeden iddialı olduğum birkaç konudan biri kağıt bez yerine kumaş bez kullanacağım yönündeydi. Aliş gelmeden o minicik poposu için bambu bezleri hazır etmiş, organik deterjan ve yumuşatıcılarla yıkayıp pofur pofur bir hale getirmiştim. Eve gelen her arkadaşım bırakın bıyık altını direkt poposuyla gülmüş bu fikrime, üstüne üstlükte hadi canım, bebek gelsin görürsün sen ebeninkini tersten demişti.

Gördüm mü ebemi? Hayır.

Kısaca anlatmak gerekirse şuradan aldığım bezler 4-9 kg için olduğundan Aliş 4 kiloya ulaşana dek bekledim, yeni doğanları da vardı ama kırılan cesaretim almama müsade etmemişti. ALiş 4 kiloyu gördüğü gün poposuna aldığım deneme paketinin bezlerini takıverdim, annemin "hadi canım", babamın "aa bebenin bacakları eğri olur" nidaları arasında tek destekcim biricik sevgilimin yüreklendirmeleri ile ilk günü geçirdik, deneme paketi beş bezden oluştuğundan bir hafta, bir gün kumaş bir gün kağıt bez gittik, hani beceremezsek bezler elimizde patlamasın diye. Bir haftayı bitirdik, beş bez ve 30 dan fazla kağıt bez israfı ile. Ben aa yeter ben veriyorum bir beşli paket daha sipariş dedim.. Sİparişler derhal geldi.Biz tam gaz devam. Artık kağıt bezi sadece seyahatlerde ve havuza sokarken kullanıyorum, o da mecburen, annemde mesela kurutma olsa onda da kullanacağım.

İlave siparişler elbette verdim, şu anda 10 adet 4-9 kg ve 7 adet 9-14 kg kumaş bez ile günümüzü gün ediyoruz.

Kullanımına gelince..beni en başta en çok korkutan kısım buydu, o kakalar çişler ne olurdu, nasıl arınırdı, pek kolaymış, şöyleki: Kakasını kumaş beze yapan bebek sinyali çakar, alt açılır, lavaboda "alişin popo bezş sabunu, lütfen kullanmayınız" yazan post-it'in altında duran beyaz sabun ve tırnak fırçası eşliğinde arındırılır, zaten bebek kakası recel gibi birşeydir, mide kalkmaz hehehe. Ardından bekleyen diğer bezlerin bulunduğu kovaya atılır ve çamaşır makinesinde yıkanmak üsere beklemeye alınır.

Çamaşır makinesinde bez mi yıkanır diye burun kıvıran varsa eğer, bu ürünü geliştirip satan ekip elbette ki bunu da düşünmüş, çamaşır makinelerinde 60 derece yıkanmak üzere organik ve antibakteriyel bir de çamaşır deterjanı ile yumuşatıcısını üretmiş, içerisinde hiç bir kimyasal yok, beni uyardılar kahverengi sizi endişelendirmesin renklendirici kullanmıyoruz meyve özlerinin rengidir diye..

Uzun lafın kısası, kağıt bez cevreye zarar, bu bezler için yılda 8 milyon ağaç kesilmekte, yılda 5 milyar bez tüketilmekte, ve bunlarda yakılmak veya gömülmek sureti ile imha edilmekte, yani soluduğumuz hava veya içtiğimiz su olarak bize geri dönmekte..karar sizin..aa ben sadece bebeğimi kolay yoldan büyütürüm gerisi cokta trink diyorsanız eyvallah, ama ben filemin yanına birde kumaş bez katarım diyorsanız ona da kocaman bir bravo..ben destekçiniz olurum..dünyanın en kolay şeyi, gözünüzde hiç büyütmeyin derim.

Bu arada kumaş beze alışan bebekler popolarında kağıt bez istemiyorlar..ıh ıh diye diye çıkartırıyorlar haberiniz ola hehehe.

Pek uzun ve sıkıcı bir post oldu bu ama kağıt bezlerdeki 12 saat çiş tutabilen mucizevi maddeler kanserojen, özellikle erkek bebeklerim sperm üretiminde inanılmaz zararlı, nette bir araştırın derim. Ben daha fazla kafa ütülemeyeyim.


Yukarıda da oğlanı göbeeme sarmak münasebeti ile çıkardığım uzun orman yürüyüşlerinden bir kare..

Yaşasın kumaş bez..

Kumaş bez kullanımımın nasıl gittiğini dair mailler alıyorum. Madem merak edenler var biraz anlatayım o zaman.

Aliş dünyaya gelmeden iddialı olduğum birkaç konudan biri kağıt bez yerine kumaş bez kullanacağım yönündeydi. Aliş gelmeden o minicik poposu için bambu bezleri hazır etmiş, organik deterjan ve yumuşatıcılarla yıkayıp pofur pofur bir hale getirmiştim. Eve gelen her arkadaşım bırakın bıyık altını direkt poposuyla gülmüş bu fikrime, üstüne üstlükte hadi canım, bebek gelsin görürsün sen ebeninkini tersten demişti.

Gördüm mü ebemi? Hayır.

Kısaca anlatmak gerekirse şuradan aldığım bezler 4-9 kg için olduğundan Aliş 4 kiloya ulaşana dek bekledim, yeni doğanları da vardı ama kırılan cesaretim almama müsade etmemişti. ALiş 4 kiloyu gördüğü gün poposuna aldığım deneme paketinin bezlerini takıverdim, annemin "hadi canım", babamın "aa bebenin bacakları eğri olur" nidaları arasında tek destekcim biricik sevgilimin yüreklendirmeleri ile ilk günü geçirdik, deneme paketi beş bezden oluştuğundan bir hafta, bir gün kumaş bir gün kağıt bez gittik, hani beceremezsek bezler elimizde patlamasın diye. Bir haftayı bitirdik, beş bez ve 30 dan fazla kağıt bez israfı ile. Ben aa yeter ben veriyorum bir beşli paket daha sipariş dedim.. Sİparişler derhal geldi.Biz tam gaz devam. Artık kağıt bezi sadece seyahatlerde ve havuza sokarken kullanıyorum, o da mecburen, annemde mesela kurutma olsa onda da kullanacağım.

İlave siparişler elbette verdim, şu anda 10 adet 4-9 kg ve 7 adet 9-14 kg kumaş bez ile günümüzü gün ediyoruz.

Kullanımına gelince..beni en başta en çok korkutan kısım buydu, o kakalar çişler ne olurdu, nasıl arınırdı, pek kolaymış, şöyleki: Kakasını kumaş beze yapan bebek sinyali çakar, alt açılır, lavaboda "alişin popo bezş sabunu, lütfen kullanmayınız" yazan post-it'in altında duran beyaz sabun ve tırnak fırçası eşliğinde arındırılır, zaten bebek kakası recel gibi birşeydir, mide kalkmaz hehehe. Ardından bekleyen diğer bezlerin bulunduğu kovaya atılır ve çamaşır makinesinde yıkanmak üsere beklemeye alınır.

Çamaşır makinesinde bez mi yıkanır diye burun kıvıran varsa eğer, bu ürünü geliştirip satan ekip elbette ki bunu da düşünmüş, çamaşır makinelerinde 60 derece yıkanmak üzere organik ve antibakteriyel bir de çamaşır deterjanı ile yumuşatıcısını üretmiş, içerisinde hiç bir kimyasal yok, beni uyardılar kahverengi sizi endişelendirmesin renklendirici kullanmıyoruz meyve özlerinin rengidir diye..

Uzun lafın kısası, kağıt bez cevreye zarar, bu bezler için yılda 8 milyon ağaç kesilmekte, yılda 5 milyar bez tüketilmekte, ve bunlarda yakılmak veya gömülmek sureti ile imha edilmekte, yani soluduğumuz hava veya içtiğimiz su olarak bize geri dönmekte..karar sizin..aa ben sadece bebeğimi kolay yoldan büyütürüm gerisi cokta trink diyorsanız eyvallah, ama ben filemin yanına birde kumaş bez katarım diyorsanız ona da kocaman bir bravo..ben destekçiniz olurum..dünyanın en kolay şeyi, gözünüzde hiç büyütmeyin derim.

Bu arada kumaş beze alışan bebekler popolarında kağıt bez istemiyorlar..ıh ıh diye diye çıkartırıyorlar haberiniz ola hehehe.

Pek uzun ve sıkıcı bir post oldu bu ama kağıt bezlerdeki 12 saat çiş tutabilen mucizevi maddeler kanserojen, özellikle erkek bebeklerim sperm üretiminde inanılmaz zararlı, nette bir araştırın derim. Ben daha fazla kafa ütülemeyeyim.


Yukarıda da oğlanı göbeeme sarmak münasebeti ile çıkardığım uzun orman yürüyüşlerinden bir kare..

Yemek sandalyesi...aman bebeleri zehirlemeyelim..cevreyle dost olalım..

Bugün ALişe Bloomdan bir yemek sandalyesi aldım. Bloom ürünlerini çok beğeniyorum, aslında aldığım model aklımdaki model olmamakla beraber, öyle bir indirime girdi ki en olmadı adaevine getiririz dedik..

"Bloom natürel ormanlardan, korunaklı bölgelerden, tropikal ormanlardan ağaç kullanımını kesinlikle yasaklamıştır ve şirket olarak kağıt kullanmayan bir işyeri yaratmayı destekler." Bloomu çok sevmem için bir başka neden, ve elbette bu kadar duyarlı bir marka.

"Ürünlerin yemekle direkt ilgili olan parçalarında polikarbonat kullanılmamıştır. Bunun yerine yüksek kalite, FDA tarafından onaylanmış, yemekle temas edebilen plastik kullanılmıştır. Bloom’un ahşap ürünlerinde herhangi toksik ahşap koruyucu madde, MDF, düşük voc cila bulunmamakla birlikte, formaldehit içermeyen yapıştırıcılar kullanılmış ve malzemeler sertifikalı kayın ve huş ağacı ormanlarından elde edilmiştir."

Öylesine alıverdiğimiz yemek sandalyeleri ile aslında bebeklerimizi zehirliyor olabiliriz, ben elimden gelen dikkati gösteriyorum Aliş için.

Ahanda aldığım yemek sandalyesi de aşağıdadır..



Babamın hastasıyım isimli çalışmamdan..

Cuma, Ağustos 27, 2010

Bebeğimi göbeğime bağlıyorum..

Leo Aliş doğmadan önce bir dünya aparat almıştım ben. Bunlardan en soru şaretle karşılananı Mobywrap olmuştu, aman canım kullanamazsın, o ne ki?, hmm deli misin gibi sorularla karşılatığım bir wrap. Doğumundan itibaren son derece efektif kullandım ben wrapı. 4.5 ayı tamamladığımız şu dönemde akşam orman gezilerimizi bu wraple yapmazsak geziden hiç memnun kalmıyor oğlan..bence parasını çoktan çıkarmış ürünlerden birisidir kendileri.

Asıl geçenlerde oğlan bana bağlı, koşuyorum, ada motoruna yetişmeye çalışıyorum, çicek satan esmer vatandaşlarımız gördüler bizi..ah bunumuzu da çaldılar dediler bana. İçerledim pekçe, çalmadım ki ben diye, dünyanın en kullanışlı bebek taşıma zımbırtısını büyük bir keyifle paylaşıyorum olsa olsa..çalmak ne ki..

Yaz kadınları ne güzeldir Sonyam..

Gerçek dostlarım tüm parmaklarımın sayısını geçmez benim. Herbirinin hayatımda çok önemli yerleri vardır, hepsi birbirini tanımaz bazen, vakit geçirtmem hepsiyle birbirlerine ama hepsini ayrı ayrı severim, hepsi başka dostlarımdır benim, sevgi dostum, ağlama dostum, en çok gülme dostum, her bir birşey dostum vardır, bunlardan biri de Kızıl Sonya'dır, kızıl Sonya herşey dostudur, gezme, dert dinleme, kafasını şişirme, gülme rekoru, ağlama rekoru, bazen sessizce oturma rekoru dostudur.

Kızıl Sonya'nın bir diğer ozelliği de bıkmadan usanmadan her sene doğumgünü kutlamalarını yapmasıdır. Bu sene biz ilk kez gidemiyoruz, malum Aiş var, bizim lojistik sorunlarımız var, adadan Kalamışa gitmemiz kafadan üç saat sürer hehehe. Ama illaki alternatif bir kutlama yaparız nasılsa adada..Amsterdam'da, kimbilir Barcelona'da...

Kızılım Sonyam..tüm gün dinlettiğin benim en sevdiğim doğum günü şarkısı burdan da sana geliyor..hadi bakalım hooop..iyi ki varsın..iyi ki doğdun..seni çok seviyorum..




Ha birde Kızıl hatırlar mısın bilmem..yastığında çirkin bir adam vardı annenle baban miki fare olurken..hahahyt....



Çok yaşa sen e mi? Hep dost hep yanyana olalım..hep en zor günlerimizde destek, en güzel günlerimizde kahkaha olalım birbirimize...

Perşembe, Ağustos 26, 2010

Evren çalışıyor

Bir bebek isterken evrenden arkamdaki wish boarda aşağıdaki fotoyu koymuştum ben..


Şimdi bakıyorum da evren gerçekten çalışıyor, istediğini veriyor..Aşağıdaki dbize gelen...hahahyt..

Çarşamba, Ağustos 25, 2010

Canım Bono'm...

Bugün ilk göz ağrım, biricik oğlum Bono'nun melek olmasının üzerinden tam üç yıl geçti, yanda bir fotoğrafı var, hala onu bana bağlayan, sevgiliminse kaldır artık, ruhu özgürleşsin dediği..bugün özgürleştiriyorum onu, bana öğrettiği karşılıksız koşulsuz sevgi için binlerce teşekkür ederek, hala ışıldayan gözlerini özleyerek, sabahları yalayarak beni uyandırmasını, sokaklarda beni uçurtma etmesini çok özleyerek...

İyi ki hayatıma girdin, iyi ki bana onca şey öğrettin ve iyi ki beni o kadar çok sevdin..meleklerinle huzurla yaşa biricik oğlum..canım Bono'm...seni çok seviyorum..ve hep seveceğim...

Uykular fullensin beyler!

Leo Aliş'in gece uykularını ful çekmesi için uğraşıp duruyoruz sevgili ile, akşam uykusuna en gec 21 itibarı ile dalıyor, uyku öğününü becerebildiğimiz en geçsaatte veriyoruz, dün sabaha karşı 5:30da uyandı, sütünü içti ve uykuya devam..hoş hep uykuya devam etti bugüne dek, ne beni ne de sevgiliyi üzdü, haksızlık etmeyeyim.

Ve fakat arsız anne baba modeli olarak bizler sanah 7:00de kalksın istiyoruz. Bakalım bu hayal ne zaman gercekleşecek..

Ben şimdi gideyim de mümkün olan en geç saatte verdiğimiz uyku öğününü gazlayayayım hahahyt..

Aşağıdaki foto sabah cıvıldamalarından birinde "Yataktan taşan ayaklar" isimli çalışmamdan..

Salı, Ağustos 24, 2010

Organik sebze mi?

Çalıştığımdan benim için taze meyvenin en babası migros caddebostandadır..o da şanslıysam elbette. Genelde iş çıkışı yaptığımdan bu alışverişi pekte şansımın yaver gittiği söylenemez.

Ve fakat..keşfettim...İpek Hanımın Çiftliğini keşfettim..kolim bugün geldi.Sedin yardımları ile karıncalar gibi adaya da taşındı..aman yarabbim, içinden çıkan o közlenmiş patlıcanların tadına doyum olmadı, tereyağında pişiridiğim mısırlar,ah o pembe domatesler, körpecik kabaklar, mis kokulu tereyağ, zeytinyağ, peynir, enfes köy yumurtaları, şeker üzümler, biber salçası, kantaron, nane, kekik ve aklıma gelmeyen onlarca enfes sebze meyve, ot, peynir, Herşey enfes güzellik ve lezzette.

Beni benden alan ise alışverişin modeli, patlıcanlar çoktan midede ama Pınar hanım ödemeyi koli gelip kontrol ettikten sonra yapmamı istemişti, ben Türkiye'de böyle satıcılar olduğunu görünce bir sevindim sorma gitsin..Ne kontrol edicem ürünleri, hepsi birbirinden şahane dedim kolileri görünce, ama Pınar hanımın işine olan güvenini görmekte çok hoşuma gitti hani..eft yarın sabah ilk iş.

Hala almayan, migrostan ucubik sebze meyve alan varsa hemen denesin derim, migros sebze reyonuna ben bugün itibari ile elveda dedim..böylelikle ne kendimi ne de etrafımdakileri zehirliyorum artık, herşey organik, herşey dalından, herşey müthiş.

Pazartesi, Ağustos 23, 2010

Diğer tarafın kara çarşafı

Sabah aşağıya indik, serinleyen havaarı ve uyuyan Alişi fırsat bilip, sevgli sevgiliye bir kahvaltı edeli ve felekten bir gün çalalım diye.

Böreklerimizi kukilerimizi aldık, her zamanki gibi Bahar Cafeye konuşlandık.Adaçaylarımızı istedik keyifle. Lakırdılanıyoruz eşle dostla, havalar da ne güzel serinledi geyiğinin dibine vuruyoruz.

Dikkatimizi üç çarşaflı hem de kara çarşaflı kadın çekti, bu seferkiler aşina olduklarımızdan değildi ama, bir başkalık vardı ama acaiplik aynıydı elbet.

Üstlerindeki acaip kıyafet bele kadardı alttansa başka bir siyah etek çıkıyordu, ayaklarında terlik vardı olmasına ama bizimkiler gibi çıplak ayak görünmüyordu siyahta çorap giymişlerdi. Pes dedik hava serinledi ama donmuyoruz ki daha.

Anladık ki bunlarda hristiyan dininin aşırılarıydı, rahibelerdi ruhban okulunu ziyarete gelen, nasıl ki bizim çarşaflı ekibe sempatiyle bakmıyorsam bunlara da bakmadım ve iyi ki ruhban okulu açılmıyor dedim..eğer açılırsa bir tarafta bizim çarşaf (Malum Arap turist kaynıyor buralar) diğer tarafta bu çarşaflar ada çekilir bir yer olmaktan çıkar. Çekilir yeri bırak Atam'ın kemikleri sızım sızım sızlar, hoş sızlayacağı kadar sızlamıştır ya..

Sahi hem ruhban okulu neden açılsın ki, bizim yunan türklerimiz müftülerini seçebiliyorlar mı? Ya da Atina'da bir cami açılabilmişti de biz mi kaçırmıştık. Atina'da bir cami biliyorum ben Plaka'nın oralarda, o da müze..Bu işler hep siyasi ve ben buna din özgürlüğü diye bakmıyorum..Ruhban okulunu da bizim evden olan manzarası ve gizemi için seviyorum.

Perşembe, Ağustos 19, 2010

LEO's FIGHT CLUB

Vay canına, bu yazıyı yazmak bana düştü....
Anne sütü haricindeki tadlara hayır  demeyen Leo bir başka lezzetle dalga geçti...
Çift aşıya karşı ateş düşürücü .... portakal renkli portakal tatlı .... nasıl olsa kabul eder dedik
İkimiz de denedik ve fakat o da ne, bizimki blüblüblüblü yaparak ve hatta bıyık altından müstehzi bir ifadeyle, bizimle dalgasını geçiyor, yarısı içeri yarısı dışarıııı, ağlamıyor ama net bir tavırla karşı koyuyor...
Yahu nereden anladın başka bişey olduğunu..... 
Bu da ilk bilinçli reddediş olsa gerek.....

Çarşamba, Ağustos 18, 2010

Fışfış kayıkçı

Aylık doktor kontrollerine götürüyoruz Leo Ali'yi ...bu ay biraz erken gittik zira sol kolunun altı şişti..şişkoluktan mı..beze mi diye düşünürken verem aşısının yan etkilerinden biri olduğunu söyledi doktor.

Boyu 65 cm, kilosu da 6,255 gr..sadece anne sütü ile ayda ortalama 600 gr alması öngörülüyor, bizimki genelde üstünde çıkıyor yakında onu da diyete sokar mıyız hahahyt?

Dünkü karma aşıdan ateşi çıktı..welcome to the club..artık hastalıklarla başetmeyi öğrenecek..ateşlenecek..sümükleri akacak...



Ha bu arada dün ilk kez doktoru oturma müsadesi verdi...dededi zaten fışfış kayıkçı ayağına oturtup duruyordu oğlanı..bizim aman baba cığlıklarımız arasında..

Adada denize girme sorunsalı

Bizim adada diğer adalar gibi denize girebilmek sorun, zira plaj/beach yapılmamış tek bir sahil yok, ada halkının tamamı klübe gitmekte, günü birlikcilerde paraları bayılıp bu plajlara girmekte.

Oysa benim yazlıkta anladığım bikinimi giyip arsız arsız salınarak en yakındaki su birikintisine çuplamaktır. Sevgiliye sorup duruyorum neden diye..."Kınalı hariç tüm adalar böyle" diyor başka da birşey demiyor...ha bu arada plajların tamamı ruhsatsız/izinsizmiş, ne demekse..hem ruhsatı yok hem vergi ödüyor..enteresan bir memleketiz vesselam.

Dİyeceğim şu ki, bir sivil hareket olmalı denizimizi istiyoruz diye..hoş cumhuriyetlerini koruyamayan bir millet denizine sahip çıkabilir mi?

Akşam lakırtıları işte..



Ada evinin balkonu..her ne olursa olsun bize soluk aldırdığı, şu kavurucu sıcaklarda pöfürdediği için bayılıyorum ada evine.

Bu arada bilgi olması acısından, biz genelde Halkinin havuzuna gidiyoruz, hem hiçkimse olmuyor hemde çastık müzik çalmıyorlar..arada adaya geliyorsanız şddetle tavsiye ederim..denize girmek istersekte arada birde klübe gidiyoruz..

Salı, Ağustos 17, 2010

Al bakalım sana bokunda boncuk buldum bloğu..

Bugün itibariyle sevgili oğlum Leo Ali seninle alakalı postlarımı platin rengi saçlarımdan ayırmaya karar verdim. Olmuyordu senin kakalı bezlerinle benim diyet recetelerim, yogalarım, platin saçlarım hehehe..bu demek değil ki seni sevmiyorum. Seni dünyadaki herşeyden daha çok seviyorum ve üstelikte sonuza kadar bu sevgi..karşılıksız koşulsuz..

Söylemeden geçemeyeceğim..babanı o biricik sevgilimi de en az senin kadar çok seviyorum...

Ha birde bloğun adına gelince, en az bizler kadar anarşik olacağın için, şu anki melek hallerine aldanmadım, ileride hep itişeceğimizden şöyle bir Kramer Kramere karşı effekti vereyim istediğim seninle olan maceralarımız anlatacağım, aslında senin olan bloğa.

Bu benim sana aramıza hoşgeldin, iyi ki bizi seçtin hediyem...

Elemterefişkemgözlereşiş.13/08/2010

Bize bugün misafir geldi..Pinar, Duru ve Nurdan Zeyno. Aliş ile karşıladık kızları, keyifli sohbetler ettik,..Yasemin ile ettiğimiz popomuza ter akıtan iskelede kahvaltı kulağıma küpe olduğundan kızlara bize gelin dedim..çokta iyi ettim, püfür püfür esen ada balkonumuzda felekten birgün çaldık. Kızlar artık boğazda şarap partisi yapalım olur mu? Sözü aldım ya hehehe.

Bu arada başımıza bir felaket geldi az önce. Pompa ile süt sağarken pompa çattadanak yere uçtu ve kırıldı. Sanıyorum hem bebeğe anne sütü verip hem de depresyona girmediğimden kötü gözlerin nazarı vardı hahahyt.

Asıl bomba, adadayız, ebebek falan yalan, hadise gece 9'dan sonra oldu. Pompa yok, e bu memeler patlasın mı? Oğlan aç mı kalsın, hele de bir de sabaha kadar sütü sağamazsam sütüm kesilir mi?Aman sevgili bu ihale bana kalmasın diye dertli.

Kurtarıcım, vır vır arayıp öğüt aldığım Verda geldi aklıma, ahanda sütü kesmişti, pompa kardeşliği de vardı diye, hemen bir telefon çaktım, "Hemen gönder sevgilini" dedi, sabaha kadara ayaktayım.Çok yaşa Verda çok yaşa! Bu gece kahramanım bir sensin. Birde Sevgilim, ta adadan hiç vızırdamadan kalkıp Tuzlaya gittiği için.

Bu vesile ile de bu bloğu okuyup hakkımda sağda solda atıp tutan kem gözlere şiş elemtere fiş diyorum.He bu yazıyı okuyup, "ee allahın tokadı yok" diyenlere de burdan şappadanak tokat hahahyt..