Sabah aşağıya indik, serinleyen havaarı ve uyuyan Alişi fırsat bilip, sevgli sevgiliye bir kahvaltı edeli ve felekten bir gün çalalım diye.
Böreklerimizi kukilerimizi aldık, her zamanki gibi Bahar Cafeye konuşlandık.Adaçaylarımızı istedik keyifle. Lakırdılanıyoruz eşle dostla, havalar da ne güzel serinledi geyiğinin dibine vuruyoruz.
Dikkatimizi üç çarşaflı hem de kara çarşaflı kadın çekti, bu seferkiler aşina olduklarımızdan değildi ama, bir başkalık vardı ama acaiplik aynıydı elbet.
Üstlerindeki acaip kıyafet bele kadardı alttansa başka bir siyah etek çıkıyordu, ayaklarında terlik vardı olmasına ama bizimkiler gibi çıplak ayak görünmüyordu siyahta çorap giymişlerdi. Pes dedik hava serinledi ama donmuyoruz ki daha.
Anladık ki bunlarda hristiyan dininin aşırılarıydı, rahibelerdi ruhban okulunu ziyarete gelen, nasıl ki bizim çarşaflı ekibe sempatiyle bakmıyorsam bunlara da bakmadım ve iyi ki ruhban okulu açılmıyor dedim..eğer açılırsa bir tarafta bizim çarşaf (Malum Arap turist kaynıyor buralar) diğer tarafta bu çarşaflar ada çekilir bir yer olmaktan çıkar. Çekilir yeri bırak Atam'ın kemikleri sızım sızım sızlar, hoş sızlayacağı kadar sızlamıştır ya..
Sahi hem ruhban okulu neden açılsın ki, bizim yunan türklerimiz müftülerini seçebiliyorlar mı? Ya da Atina'da bir cami açılabilmişti de biz mi kaçırmıştık. Atina'da bir cami biliyorum ben Plaka'nın oralarda, o da müze..Bu işler hep siyasi ve ben buna din özgürlüğü diye bakmıyorum..Ruhban okulunu da bizim evden olan manzarası ve gizemi için seviyorum.