Cuma, Nisan 22, 2011

Ne zaman adam oluruz?

Bizim Kero'nun Danimarkalı bir ailesi var, geçen yıl AFS ile gittiği Danimarka'nın küçük bir köyünde evlerini ve kalplerini açan. Bu hafta onlar geldiler, Kero'yu özlemlerinden. Dün gece de bize geldiler, kısa bir kahveye. Sohbet sırasında öğrendiklerim adam olmamıza daha çok olduğunu hatırlattı bana. Bizim liderlerimiz insanımızı pirinçle, çekyatla kandırırken, millet nerelerde diye derin derin düşündürdü bu sohbet bana.

Anne sordu, gündüzleri bebeği nereye bırakıyorsun dedi, bende yuva öğretmeni bir ablamız olduğunu, sabah geldiğini ve akşam 7de gittiğini anlattım, sadece senin çocuğuna mı bakıyor dedi gözlerini açarak , evet dedim, ben şaşkın ya kaç çocuk bakacaktı diye. Sizde nasıl bu işler dedim. Bebek bakmak isteyen anneler evlerinin bir odasını bebeklere uygun vaziyete getiriyorlarmış, bahçeyi ve yaşam alanlarını da, devlette bunu kontrol ediyormuş, bebeklerin tüm ihtiyaclarını devlet karşılıyormuş, etinden sütüne kadar. En fazla 4 bebek bakabiliyorlarmış, düzenleme bu şekildeymiş, siz bebeğinizi bıraktığınız için devlete 2000 Kron ödüyormuşsunuz (yaklaşık 650 tl), devletse bebekleri bakan anneye 20,000 kron (yaklasık 6,500 TL) ödüyormuş, işte bu noktada gözlerim yuvalarından uğradı, ee dedim aradaki 12,000 kronu devlet mi ödüyor bu durumda? Evet dedi Kero'nun Danimarkalı annesi, meğer kadın sosyal kurumda denetmen olarak çalışırmış, didik didik ettim konuyu, bebekleri sosyalleşmesi açısından çok iyimiş bu sistem ama aynı zamanda evde oldukları için güvende hissederlermiş. Oymuş buymuş, ben hala devletin arada ödediği yaklaşık 4000 TLdeyim tabi..çoğu konuyu kaçırdım.

Sonuç, bizim insan olmamıza, demokrat olmamıza, sosyal devlet olmamıza daha onyüzbin çekyat, tonlarca bulgur ve pirinç var.


Pijamalarla da doğum günü kutlanır isimli çalışmamdan.

Hiç yorum yok: