Salı, Ocak 25, 2011

Sevgili Tanya; Ne yazdığınıza dikkat ediniz lütfen!!‏

Misafirim var bu post..

Geçenlerde mailboxuma bir mail düştü, korkudan titreşerek açtığım, kesin biri yine çemkirmiş bana göndermiş...osss..huzur..om şanti..ya sabır dedim başladım okumaya..uzundu uzun olmasına ama o kadar keyiflendim ki sonunda, Sevgili Ceren'in izni ile yayınlıyorum kendi bloğumda..
+++++++++
Sevgili Tanya ; Hani öyylleee rahat relaks yazıyorsunuz ya sağdım ettim aman ne rahatım diye, bakın bakalım bir annenin hayatına ne yapmışsınız;

Deliler gibi istedim ben bir çocuğum olmasını, hayatım renkliydi de bir tane daha renk istedim gökkuşağınmda, öpeyim rahat rahat koklayayım, büyüsün öğreteyim, onunla öğreneyim hayatı tekrar ....hayaller kurdum. Kısmen neşeli bir hamileliğin ardından ilk yıkan darbe sezeryandı. Çevremdekilerin, ailemin, eşimin, bedenimin tahammülünü zorladım 42. haftaya kadar ama olmadı, çöktüm, kamburumu kaldıramadım, acıya katlanamadım, daha da çöktüm. İlk problemdi sezeryan, ardından göğüslerdeki yaralar başladı, emzirdikçe geçer dediler, emzirdikçe daha da arttı, iltihaplandı , arttı, mastit de olsa çaresi emzirmek dediler, emzirdim , dayanılmaz hale geldi. Ya arkadaş , bir kişi de demedi ki ''sen ne halt ediyorsun'' ''annelik çile çekmek, bebeğin için yaptığın bu zulümden kendini yerden yere vurmak değildir '' diye. Bir bebeğime baktım, bir göğüslerime , sonra da kalbime, SEVEMEDİM bir türlü. Sevemedikçe çukura biraz daha yuvarlandım.
.
Postpartumun en dibini gördüm de geldim ; bebeğim en az bir saat uyuyor, şiddetli gaz sancılarıyla uyanıyor, sancı yüzünden tekrar emmek, emerek acısını dindirmek istiyor, bense acaba ne zaman uyanacak da işkence saati başlayacak diye bekliyordum. Uykular bitti, huzur bitti. Sürekli emmek istediği için yaralar geçmiyor, süt yavaş geldiği için doymayıp sürekli yapışık kalmak istiyordu. Envai çeşit kremler sürülüyor, memeler yarım saat dinlenemediği için hiçbiri işe yaramıyordu. Tam bir kısır döngü. Emziren annelerin göğüs pedlerinde süt olurken benimkilerde uzun süre kan vardı.
.
Ve yine kimse (bebekle ilgili bin öğüt vermekten hiç kaçınmayanlar , doktorlar, hemşireler de dahil) demedi ki ''kanter içinde gözlerinden yaşlar gelerek emzirilmez güzel kızım, birkaç gün makineyle sağ da ver , olmadı mama ver , iyileş sonra devam edersin'' diye. Lohusanın kafası, özellikle ağrılar acılar içindeki lohusanın kafası basmıyor işte. Herkesin dilinde bir ''aman makine sütü azaltır, aman bebek memeden soğur, aman şu, aman bu'' Ben de Şuna-Buna kafayı taka taka o depresyon batağına saplandıkça saplandım.
.
SONRA; Klasik Amerikan filmi karesidir ya, başroldeki oyuncunun başına birşey gelir, o anda süper ritimli bir müzik girer, renkler değişir, balonlar - kelebekler uçuşur, yıldızlar parlaklaşır falan ya hani, EUREKA !!! getir gözünün önüne şimdi o karenin içinde bir elinde bebeği bir elinde klavyeyle çıldırmanın eşiğini geçti geçecek bir anne. -Ben bunu daha önce nasıl düşünmedim, -ben iki üniversite bitirmiş kadın ne hale geldim, -ben bebeğimi sevmek için getirdim bu dünyaya aylardır acılar içindeyim, -ben nasıl bu kadar delirdim???? sorularının içinde o depresyonun zalim çukurundan çıkışın ilk adımını attım ; Aliş'i 6 aydır sütünü sağarak beslediğini okuduğum o an.
.
İlk işim çevremdeki herkesi evden göndermek oldu, daha fazla safsataya, kuruntuya katlanamayacak haldeydim. Aldım elime pompayı, başladım sağmaya. Başlarda o da acı vericiydi ama ikili pompa , en fazla 15 dakikada acı faslı bitiyordu. İkinci işlem ise Lara'yı biberona alıştırmaktı ki neyseki hiç itiraz etmedi. Birkaç gün önce tüm gün emmek isteyen bebek 10 dakikada biberonunu bitiriyor, işlem kısa sürdüğü için tak diye gazını çıkartıyor ve rahat , deliksiz uyuyabiliyordu. 3-4 gün içinde ben yaralarıma o da gazına veda etti. Şu an-2 ay sonra- halen sağıyorum, zamanında yaşadığım stres ve yorgunluğun bana dönüşü sütün azalması şeklinde olduysa da kafalar rahat, huzura erildi. Hayatın daha düzenli hale gelişi ile kuzuyla arkadaşlarıma gidiyorum, keyifle geziyoruz, canım her an yanmayalı- gaz çığlığı duymayalı daha mutlu ve pozitif durumdayım. Bu değişim ve yükselen moral ile sütün artacağına olan inancım da tam. Ama o yazıyı okumasaydım, aynı kısır döngü içinde yuvarlanmaya devam etseydim nerede nasıl patlardım pek bilemiyorum. Muhtemelen emzirmeyi bir anda tamamen bırakıp mamaya geçerdim, her işin son raddesinde kestirip atarak rahatlarım ben çünkü.

İşin özü; ben diğer anneler gibi emzirerek bebeğimle hiç bir bağ kuramadım, aksine kendime gereksiz acı çektirdim, ikinci kez anne olacaksam eğer bir tek şeyden eminim ki kesinlikle emzirmeyeceğim. Sağarak vereceğim sütümü. Lara'ya sevgiyle baktığımı farkettiğim ilk anda elimde DR Browns biberon vardı ve sütünü içiyordu büyük bir keyifle, anneler anlatıyorlardı ya emzirirken kokluyorum okşuyorum, canım o benim vs , ben o hissi biberonla ona sütümü verirken yaşadım ilk kez. Yani kızımla aramdaki bağı pompa+biberon ikilisi ile yakalayabildim.

İşte bu yüzden diyorum ki ''ne yazdığına dikkat et sevgili Tanya, bak işte böyle birileri okur, hayatları falan değişir mazallah'' Aman dikkat.



Aliş İpek Hanımın Çiftliği ürünleri ile tanışıyor, her hafta bir sebze..her hafta artan şaşkınlıkç

Hiç yorum yok: