Cuma, Temmuz 17, 2009

Utanç Tablosu- dünün devamı

16 Temmuz 2009 tarihinde, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan, Sayın Ahmet Cemal'in izni ile( ve benim teşekkürlerimle) aşağıdaki yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Dünkü post ile son derece ilişkili bir yazı..faydalı olacaktır.

"Odak Noktası
Ahmet Cemal

Hangi Gelecek?

Atilla İlhan hayatta olsaydı, son yılların ÖSS sonuçlarını gördükten sonra sanırım o unutulmaz "Hangi..." dizisine "Hangi Gelecek?" başlıklı bir kitap daha eklemeyi düşünebilirdi.

Yakın geçmişte "Köy Enstitüleri'nden söz etmekten bıkmadınız mı?" sorusuyla karşılaştığım oldu. Hayır, bunu yapmaktan hiç bıkmadım; ama her yıl ÖSS sonuçlarının açıklanmasından sonra ortaöğretim ya da lise eğitiminin çöktüğünü ilan eden manşetlerle karşılaşmaktan artık ölesiye bıktım! Çünkü Türkiye'nin uğradığı hemen bütün yıkımlar gibi, bu yıkımda yeni tarihli değil. Ayrıca insan kendisinden öncekilerin çoğu gibi, başta göze görünmeksizin, derinlerde olgunlaşıp, sonra birgün ansızın patlak vermiş bir yıkım da değil. Dahası, ülkemizde ortaöğretimin çöküşünü çok kesin tarihlendirebiliyoruz ve bu çöküntünün iki kademede gerçekleştiğini çok net görebiliyoruz.

Kademelerden ilki, Köy Enstitülerinin 1954 yılında kapatılmasıdır. Sabahattin Eyüboğlu, " Mavi ve Kara" kitabındaki " Köy Enstitülerini Kuran Düşünce" başlıklı denemesinde, bu kurumların amacını şöyle anlatır: "Halka dayanan, halka güvenen bir yeni devletin yapacağı ilk iş, halkın yaşadığı her yerde ve en çokta köylerde bir tek sözcüsünü olsun bulundurmak, barındırmak, desteklemekti. Köy Enstitüleri bu sözcüyü memleket ölçüsünde yetiştirmek üzere kuruldu.
-Yeni Türkiye sözcüsünün köyde kalabilmesi için an az imam kadar köylü olması, köyün geçimine, yaşamına karışması,çifti cubuğu, çoluğu çocuğuyla köylünün kaderini paylaşması ve değiştirebileceği kadar değiştirmessi gerekiyordu..."Eğitim gören köy çocuklarını hem sonradan köye ve köylülüğe yabancılaştırmayacak hemde evrensel düşünce boyutlarını kazandıracak bir sistemle yetiştirmeyi amaçlayan enstitüler, 1954'te kapatılır; böylece nitelikli ilk ve ortaöğretim amacı da devletin resmi eğitim politikasından dışlanır.

Ortaöğretimin yıkımının ikinci kademesi, yıllar önce üniversite giriş sınavları için özel yetiştirme kurslarının açılmasıyla gerçekleşmiştir. Devlet, bu kursların açılmasını onaylamakla şu gerçeği açık bir biçimde dile getirmiştir: "Benim ortaöğretim sistemim, üniversitelere öğrenci yetiştirebilecek nitelikte değil; o nedenle ben bu işi özel girişimcilere bırakıyorum!" O zamandan bugüne bu kurslar dev bir endüstriye dönüşürken, resmi, ortaöğretim de dipsiz bir uçuruma doğru yol almıştır. Halen bu kurslara gidip üniversiteye girebilenlerin -en başta parasal nedenlerle- ancak küçük bir azınlığı oluşturabildiği göz önünde tutulduğunda, ÖSS sonuçlarında otuz bin kişinin sıfır almasının, adayların yüzde 60'ının da fen sorularına cevaplandırmamasının ülkenin önünde nasıl bir gelecek tablosu çizdiği, kendiliğinden belirginleşir.

Diyanet İşleri Başkanlığı'na bütçeden neredeyse en büyük payın ayrıldığı, buna karşılık henüz okuma yazma bilmeyen ilkokul mezınlarının bulunduğu bir devlette bu tablonun adı, uygarlık adına ancak " Utanç Tablosu" olabilir! "

24 yorum:

Ersin dedi ki...

Sevgili, yazarın ellerine sağlık, iyi ki koydun buraya da.

Tanya's dedi ki...

Sevgili,

Sayın Cemal izin verdi de koydum..dünkü yazı ve yorumlarla çok ilişkiliydi zira.

SİYAH ULAN! dedi ki...

dersanelerin açılmasının bu süreçte büyük pay sahibi olduğuna katılmıyorum; zira büyük şehirleri baz alarak düşünürsek öğrencilerin çok büyük bir kısmı dersanelere gidiyor yani çoğunluk eşit imkanlarla hazırlanıyor bu sınava, ama buna rağmen o dersaneye giden öğrencilerin çoğu çuvallayabiliyor (gene olay daha çok aile ve bireyde çözümleniyor yani)

dersanelerin açılmasıyla birlikte "benim ortaöğretim sistemim öğrencimi bu sınava hazırlayacak kapasitede değil" gerçeğini kabullenmiştir konusuna gelince; bu dersaneler ve eğitim sisteminden çok sınavın formatıyla alakalı daha çok, çünkü sınavdaki sorular akademik zenginlikten daha çok ezbere ve zamanı hızlı kullanmaya dayalı olduğu için ortaöğretimdeki mevcut müfredatın bunu karşılamaması çok doğal; ya okullarımızda bu şekilde öğrencilere öğretici & geliştirici konular yerine bu tarz dersanelerdeki "yarış atı yetiştirme" konseptli bir eğitim vereceğiz ya da bu işi okul dışında başka bir kurum ya da kuruluşun yapmasına izin vereceğiz. ülkemizde 2. şık seçilmiştir bu bağlamda, ha doğrudur yanlıştır o tartışılır ama asıl sorun sınav sistemidir bana göre

bu konuyla ilgili bir örnek vermek gerekirse, biz lisede türev & integral ve organik kimya konularını gerçekten çok ayrıntılı bir şekilde gördük müfredat gereği ama gel gelelim bu konularla ilgili tek bir soru yer almıyordu öss formatında, ama iyi ki göstermişler diyorum çünkü üniversite hayatında benim gerçekten inanılmaz işime yaradı

mermaid dedi ki...

yazı dizisine yeni yetiştim been! bu utanç dizisi sonsuza kadar gidebilir tanya:)

Tanya's dedi ki...

Siyah Ulan!

Ben bugün sadece elçiyim..

Tanya's dedi ki...

Denizkızım,

Sonsuza kadar gidebilir elbette ama ben yapabilir miyim onu bilmiyorum işte.

ELÇİN'İN YERİ dedi ki...

paylaşımın için teşekkürler tanyam...
bazen bu ülkeden kaçasım var...

Ersin dedi ki...

Sakın sevgili bu ülke kaçılası değil yaşanası bir ülke ve biz de bunu yapacağız...

simurg dedi ki...

Ahmet Cemal'in 16 temmuz tarihli yazısı dün anlatmak istediklerimize paralel nitelikte bir yazı.
Hoş ve bilgilendirici olmuş..
Dünkü teşekkürüme cevaben keşke faydası olsa demişsin..bence bu gibi konuları blog gündemine taşıyarak bu teşekkürü hak ediyor,ve maksimum faydayı sağlıyorsun ..:)

Sevgiler..

SİYAH ULAN! dedi ki...

Tanya,

Senden ya da bir başkasından bir cevap beklentim yok zaten konuyla ilgili, sadece kendi fikrimi paylaştım..

zeya dedi ki...

Ersin Hocam;
ne güzel yazmışsın bu ülke kaçılası bir ülke değil yaşanası bir ülke.
ellerine sağlık !!

Tanya iyi ki varsınız iyi ki paylaşıyoruz :):):)

Sebnem'den dedi ki...

Cemal Bey'in ellerine sağlık.
Tablolar can sıkıcı...
Okudukça içim daralıyor açıkçası..
Belki bunları burada yazmam yanlış olacaktır ama ben yine fikirlerimi paylaşmak istiyorum izninle Tanyacığım.
Ben her zaman dinin satılmasına satışına çıkarılmasına karşı olmuşumdur..
Yolda dua kitabı satan,cami karşılarında Kur'an satan insanları hiç onamam..
Din çünkü insanın içinden gelen bir şeydir..Para ile satılmaz..Öyle bir satıcı gördüğümde anında kovalarım yanımdan..Dini para ile satamazsın diye..
Bu kadar ruhani olan bir şeye niye bu kadar bütçe ayrılır?Hiç bilemem.
Ama eğitim her zaman önemli..
Matematiği,Feni,Edebiyatı öyle gökyüzüne bakarak anlayamazsın..Okuman lazım..Emek harcaman lazım.
Din olgusu ise aileden gelir..Bunun eğitimi bedavadır..
Hem Kur'anda da yazmıyor mu..İlim'e bilime'e önem verin diye..
Birde şu orman bakanlığına ayrılan bütçe nereye gidiyor peki?
Yanan ormanları teşvik etmeye mi?
Taş Yapı!! gibi firmaları zengin etmeye mi?
Yakalım yıkalım..Ev yapalım..Birilerine rant sağlayalım diye mi?
Küresel ısınma gibi bir felaketi yaşarken..Niye bu kadar az ağaçlandırma yapılıyor ülkemizde..
Hiç gece uçarken baktınız mı aşağıda ki şehirlere?
Her yer ışıl ışıl..Çünkü doğru düzgün yeşil alan kalmadı..
Peki çevre bakanlığı neler yapıyor.
Sıfır..
Hala bio dizel için gerekli çalışmalar yapılmıyor..Evlerde ki atık yağları toplamak için hane başı belli bir kotaj koymuşlar..Peki iki kişi 7lt yağı ne zamanda biriktirir..Bunların hepsi su kaynaklarımıza denizlere karışıyor..Sonra suya %8 zam..Denizde niye kahverengi denizanaları birden ortaya çıktı?
Niye atık pil toplama kutuları taaaa..anasının dininde..Her evin yada marketin önüne konamaz mı?
Niye hala çöp ayrımı yapamıyoruz..Şişeler bir yere,plastikler,kağıtlar,organik atıklar..
Kimyasal gübre yerine niye sebze meyve arıklarını kullana mıyoruz?
Niye?
Eğitim eksikliğinden..
Dünyanın içine ettikten sonra..Bu dünyada kuru kuruna Allah demişsin..Öteki tarafta bunun hesabını sormaz mı bize?
Öpücükler sevgiler..

enne dedi ki...

Tanya selam,

Yazı dizisini ilgiyle okuyorum ve size katılıyorum.

Diğer yandan çok alakasız bir şey soracağım:) Pazar günü çocukları plaja götürmek istiyorum ama araba ile gidilecek yerlerden dönüş trafiği yüzünden çekiniyorum. Adada kumsalı olan, çocukların rahatça oynayıp denize girebileceği bir plaj var mı? Şezlong, şemsiye kiralanabilen, temiz bir yer benim aradığım. Bu konuda bana bilgi verebilir misin? Çok teşekkürler şimdiden.

Tanya's dedi ki...

Elcincim,

Bu ülkede kalacağız ki güzelleşecek herşey.

Tanya's dedi ki...

Sevgili,

Yok yahu neden bırakıyoruz caaanım memleketimi...

Tanya's dedi ki...

Simurg,

Yazı cok paralel..o yüzden izin istedim ve yayınladım.

Bu arada bloglarda hep ayakkaptan bahsetmemeli tabi..arada hepimizin fikir sahibi olduğu konular da konuşmalı paylaşmalı.

Teşekkür ederim.

Tanya's dedi ki...

Siyah Ulan!

Paylaşım için teşekkürşer o zaman.

Tanya's dedi ki...

Zeyacım,

Elbette çok güzel bir ülke..korumak elimizde.

iyiki sende varsın..iyi ki..

Tanya's dedi ki...

Şebocum,

Yağları biriktirip balkonda kandille yakıyoruz biz de..asla 7 litreye ulaşamayız..atık ayrımına, pil çöplerine gelince..oralara gelmemize daha çok var..bizim buralarda bile.

Eğitime ayrılan bütçeyi aslında birşeylerle karşılaştırmıyoruz..yetersiz demekki bu sonuçlara bakımca.

Bende dinin yolu ile para kazanılmaması gerketiği kanaatindeyim..ama o kadar aziz ki Şebo.

Ha bu arada öbür tarafvarsa eğer hesap verirken hepimiz göreceğiz neler olduğunu..o zamana dek sadece merak.

Tanya's dedi ki...

Enne,

Paylaşmak güzel.

Adada plajı olan Çam Limanı var. Ada beach diye bir yer var..ama bodrum iskeleleri gibi..müzik gürültü patırtı..ama plajı var..yani kum deniz..birde Green beach var...su sporlarının hemen yanında...orası biraz daha sakin.

Sevgiler,

aysema dedi ki...

Ne iyi ettim de geldim buraya... Her satırına katılıyorum.
Köy Enstitüleri, Öğretmen okulları kapatıldı. Yerine çığ gibi çoğalan İmam Hatip Okulları, yetmedi cemaat okulları, yurtları,dershanelari...

Gidiş kötü, sizlerin varlığını bilmek umut verici...

Sizi hemen ekliyorum bloguma izninizle... Sevgilerimle.

Tanya's dedi ki...

Aysema,

Maalesef ardı arkasına gelen acaiplikler..değişen yaşam şekillerimiz..bunu farketmeden kabullenmemiz..ben en azından yazıyorum...dile getiriyorum..

Sizlerin de varlığını bilmek umut verici...teşekkürler.

Sevgiler,

PASTA DANTELA dedi ki...

merhabalar yazılarınızı ve yorumlarınızı okudum sizi destekliyorum...sizi sevgili elçinin ve şebnemin sitesinden gördüm ziyaretinize geldim yazılanları okuduğumda nekadar güzel böyle düşünenlerin sesleri biraz daha yükselmeli diye düşünüyorum..üç beş insan dememeliyiz düşünceler eyleme dönüşmeli bence ....ben iki sene evimde çöplerimi ayrıştırdım şişeler plastikler yiyecek artıkları... çöp kamyonu geliyor hepsini bir arada kamyona atıyor..alt yapı yokki..yiyecek atıklarını kompost yapıp gübrelemede kullanmayı kimse denemiyor bile... doğal gübreleme..neler yiyoruz neler şansa yaşıyoruz..herkesin bilinçlenip bir şeyler yapma zamanının geldiğini düşünüyorum... merhaba demeye gelmiştim çok uzun oldu affedersiniz sevgi ile kalın..

Tanya's dedi ki...

Pasta Dantela,

Biz henüz medeniyeti tartışırken, pet şişeleri ayırıp..yağları biriktirip..klimaları az veya hiç çalıştırıp..plastikten uzak durabiliyorsak üç beş kişi olduğumuza bakmadan devam etmeliyiz..

Hoşgeldin bu arada.