Cuma, Haziran 26, 2009

Bu ayaklar

Bu ayaklar dinlendiler yeterince...yarın gidecekler..hem keyifli bir seyahat..hem de bol müzikli bir gece yaşamaya...herkes için şarkıları böğürerek söylemeye...keyif etmeye...

Çarşamba, Haziran 24, 2009

Geri sayım

30 Haziran'da U2 konseri için Barselona'dayız.... aşık olduğum adamı kolundan kaptığım gibi bir diğer aşık olduğum insanı canlı seyretmeye götürüyorum...Bono'ya aşkım başkadır benim..insanlığına..şefkatine...afrika'sına..irlanda'sına...karısına..çocuklarına....inançına...içinde bulunduğu kampanyalara...yardım elini hep uzatmasına..hiç çekmemesine..dünya ekonomisine katkısına..borçları affettirmesine...dünya barışı için uğraşmasına...

Çok heyecanlıyım...çocuklar gibi derler ya..aynen öyle işte..içim içime sığmıyor.

Heaven on Earth

We need it now
I'm sick of all of this
Hanging around
Sick of sorrow
Sick of pain
Sick of hearing again and again
That there's gonna be
Peace on Earth

PS1-Sed bin teşekkür biletler için..

PS2-Aşağıdaki ürünleri alacaksanız RED ürünlerini alın...dünyaya katkınız olsun.


Amex, Apple, Converse, Dell, Emperio Armani, GAP, Hallmark, Starbucks, Windows etc.

Pazartesi, Haziran 22, 2009

Hadi hadi

Bu sabah sekizde kalktım..kahvaltı öncesi sıvılarımızı hazırladım...kahvaltıyı hazırlarken sevgili kalktı..ben hazırlayayım sen giyin dedi..üstümü giydim..kahvaltımızı ettik...sevgili durmadan hadi hadi dedi..hiç iplemedim..gün içi yiyeceklerimizi cantalara tıkıştırdık..hadi hadi diyordu sevgili...yine umursamadım..saçlarım papaz gibi..biraz wax tox süreyim dedim...hadi hadi dedi..boşboş baktım...evden cıktık...hızlı adımlarla yürüyor sevgili...aa ne hızlı yürüyosun dedim...hadi hadi dedi...vapur iskelesine indiğimizde ben koştum..hadi hadi diyen bendim bu sefer..vapuru kacırdık..kahkalar arasında..hadi hadi diyerek...böylelikle ada hayatımızın ilk vapur kaçırmasını da yaşamış olduk..oturduk bahar kafeye..birer adacayı istedik...ve güldük...

Yarın sabah sekize ceyrek kala kalkmayı deneyeceğim.

Cuma, Haziran 19, 2009

Mutlu..bakımsız ve tembel..

Sabah uyandım..gözlerimin içinde birer göz daha var gibi...banyoya gittim kurbağa gibiyim..Şen bir kahkaha attı sevgili yanıma gelip..gözlerini temizlememişsin dedi...temizlemedim elbet..eksik olan dolaplarımızı alıp montajını yaptık...bir aile faciasına sebep olmadan da kendimi yarı baygın yatağa attım..ne gözü..ne makyajı....ne temizlemesi..ben zaten öyle tiptop bir tip değilimdir...makyaj yaparım ama temizlemem..duşta ancak... baktım yaş 40'a geliyor..benden genç her bir kadının yanında makyaj cantası..ve içinde yok yok..yahu kardeşim ben evde bir set tamamlayamamışım..yanıma alacağım makyaj cantasına ne koyarım diye düşünürken Sed bana herşeyi aldırdı..bu şöyle şu böyle diye...çantamda gezdiriyorum ve hatta arada makyaj bile yapıyorum...hoş çıkarmıyorum onları da uzun ömürlü oluyor hahayt...

Birde gece kremi gündüz kremi meselesi var...var bende aldıyorum hep..gecesi gündüzü..göz çevresi..boyun köşesi..duş sonrası vucut losyonları...ee tamam da ne zaman...nasıl? ..selulit kremlerine firming zımbırtılarına hiç girmiyorum zaten....bir türlü beceremediğim işlerdir bunlar...ha beceresim var mı? ..o da tartışılır..onun yerine balkonda bir kadeh şarap içeyim derim gecerim...

Olamadım ben o tiptop kadınlardan...40 a yaklaşırken de umudum da kalmadı..var ama makyaj çantam..en şahane malzemelerle dolu....gece gündüz kremlerim de var...

Mutluyum böyle..bakımsız ve tembel hahahyt...

Çarşamba, Haziran 17, 2009

Genç bir adama mektup..

Doğduğun zaman ben 21 yaşındaydım..annen olabilecek bir yaştaydım..annen olmadım belki ama anne yarısı...en iyi dostun olmayı başardım...

Poponu temizlemişliğim çoktur..yüzüme işemişliğin de çoktur..o kadar çok sevdim ki seni ..hep kendi çocuğum olsa seni kıskanır diye düşündüm..O yüzüme işeyen küçük adam dün gece gencecik..pırıl pırıl..hayata gözümüzü arkada bırakmayacak şekilde hazır..kendine güvenen bir beyefendiye dönüştü..Artık 18 yaşında bir genç adam..okuduğu liseden mezun oldu ve onu yepyeni bir hayat bekliyor...Temmuz ayında bir yıllığına Danimarka'ya gidecek...gönlüm çok rahat..yıllardır sana öğrettiğimiz tüm güzellik ve iyilikleri o kadar güzel aldın ve kendine göre biçimlendirdin ki...hiç düşünmüyorum bu adam ne yapar oralarda diye...düşündüğüm tek şey en iyi dostumu sistemin müsade ettiği aralar dışında bir yıl boyunca göremeyecek olmam..derdim olduğunda anlatamayacak olmam...derdin olduğunda hemen arkanda olamayacak olmam..ve her aklıma estiğinde seni seviyorum diyemeyecek olmam...O yüzden Seni sevdiğimi hiç ama hiç unutma..ve heran arkanda..hep destek..tam destek olmaktan asla vazgecmeyeceğimi de...Yolun açık olsun...

Salı, Haziran 16, 2009

Karmakarışık

Dün ofiste kapı caldı..odama doğru gelen bir hışırtı duydum...sevgili arkasına takmış Çilek Hanım'ı getirmiş...bizim olsun mu diye..ben özellikle köpekleri çok severim..14 yıl boyunca bana en yakın dost olmuş Bono'm melek olduğunda perişan olmuştum...her tatilimi Bono ile yapıp..her planımı ona göre yapmıştım...çokta memnundum hayatımdan..dün Çilek Hanım'ı görünce sevgilinin kucağında..içim bir eridi..aktı gitti...

Bono çok hastalanıp artık merdivenleri inip çıkamaz hale geldiğinde kendi kendime demiştim ki..ben köpek çok seviyorum diye seni 14 yıl bir dairenin içine tıktım..evet küçük bir bahçemiz vardı ama sen orayı hiç sevmedin..hep benimle oturmak benimle yaşamak istedin...ben kendi egomu tatmin ettim...sen köpekliğini yaşayamadın..ben aslında sana 14 yıl eziyet ettim..doğanı alt üst ettim..ama seni çok sevdim...

Şimdi bir kararın arifesindeyim yine...bir canlıyı alıp eve tıkıp onun çayırlarda bayırlarda koşması gereken zamanlara televizyon mu izlettireyim..yoksa bunu yapmayayım mı?..ben yapmazsam bir başkası yapacak aynı şeyi...karmakarışık oldum..hiç bilemedim...

Bir ülke istiyorum ben sokak köpekleri çöp kamyonlarında öldürülmesin..bir ülke istiyorum ben canlılar deneylerde kullanılmasın..bir ülke istiyorum ben herkesin evinin önünde tüm canlılar için yiyecek ve içecek kapları olsun...bir ülke istiyorum ben insanı kediye köpeğe tekme atmasın...bir ülke istiyorum ben başındakiler hayvanseverleri rencide etmesin...cok mu şey istiyorum?

Karmakarışığım bugün..karmakarışık..

Pazartesi, Haziran 15, 2009

Deniz sezonu açıldı..

Haftasonu artık bir deniz suyu görsün şu bünyeler dedik..havlularımız aldık tuttuk Çam Limanının yolunu..Adanın en güzel koylarından biri burası...çokta güzel bir plaj yapmışlar..maalesef günümüz trendlerine uygun..caztıkı caztıkı Hande Yenerler..Serdar Ortaçlar çalıyor..işin gürültü kısmı biraz keyif kaçırıcı elbette ama onun dışında koy...çamlar..deniz muhteşemdi...yürüye yürüye geldiğimiz koyda aşağıdaki manzarayı görünce gözlerimize inanamadık...güney sahillerinde son derece alışık olduğumuz bu görüntü Istanbul'a sadece yarım saat uzaklıktaydı...dünya kadar tekne koya demirlemiş..sakinliğin keyfini çıkarıyordu...bizde hemen eklendik bu keyfe elbette...akşama kadar kah denize girdik..kah güldük...kah kitap okuduk...kah denize girdik...


Ve hep "Oh be..ne güzel yaptık" dedik....böylelikle sezonun ilk deniz keyfini de yapmış olduk...ben Marmara Denizine girmekten hiç vazgecmeyenlerdenim...caddebostan Plajı ve Suadiye Plajından denize girmişliğimiz çoktur geçmiş yıllarda..bu sene de Ada'dan girmeye devam..tavsiye ederim..şiddetle...



Sevgili keyifte....



Perşembe, Haziran 11, 2009

Küçük kızımız büyüyor mu ne?

Salı akşamüstü Alaç'ın mezuniyet töreni vardı...ilköğretimi bitirdiği..koca bir sekiz yılın sonuna geldiği..yapılan her konuşmada sevgili ve benim zırıldadığımız..her anınını duygulanarak geçirdiğimiz...bu gece de yemek var..zannederim yine ağlamaktan patlayacağız...ama gururla..ve kalan okul yıllarının en fevkalade şekilde geçmesini dileyerek...




Çarşamba, Haziran 10, 2009

Kindle DX

Bu bloğu okuyan kitap kurtları olduğunu biliyorum..hatta gecmişte bir vakit Ece sanki Kindle ile ilgili bir yazı yazmıştı..ya da hafızam beni yanıltıyor..Kindle Dx ile ilgili malumatı..pratiği..hazzı olan varsa bana iki satır yazarsa sevinirim...mesela her kitap var mı? amazon'a mahkum muyum? E-kitapta koyabiliyor muyum içine?..format özgürlüğüm var mı?..kestane kebap acele cevap....

Kitap kokusunu özleyeceğim kesin ama ağaç israfına katkıda bulunmak istemiyorum ve Kindle'ın çözüm olacağına inanıyorum...nasıl ki naylon torbaya hayır diyebiliyorsam veya yanık yağları kandilde yakmak üzere istifliyorsam bu konuda da duyarsız kalmamalı ve kendimce birşeyler yapmam gerek diye düşünüyorum..

Salı, Haziran 09, 2009

Bazı sesler...

Bazı seler vardır...uzaktan duyduğun...dostluklara dönüşen..sanal ortamda..birinin bir derdi vardır..diğeri merak eder..mailler gider gelir..tanımazsın ama..tanırsın da bilmezsin yüzünü gözünü...ama bilirsin ki sıkıntısı olduğunda yanındasındır..senin sıkıntın olduğunda o da oradadır..teklifsiz..sorgusuz sualsiz..Elçin'le dostluğumuz böyleydi bizim...ta ki bugün kapı çalıp Elçin gelene dek...

Yediğimiz yemekte birbirini tanımayan iki insandan çok..yıllardır birbirini tanıyan iki sıkı dost gibiydik..herkes kısıtlı zaman diliminde herşeyi döktü ortaya..kah kahkahalar kah hüzünlü gözlerle...ama hep cok keyifli...hep ışıl ışıl..hep sevgi dolu..


Elçinciğim eli boş gelmemiş bir de..beni utandırarak ama aynı zamanda da bayıldığım şeyler getirerek.

Kıyıp asabilirsem Ada balkonuna süsler...ve ev partileri için deli dolu ışıklı şeytan boynuzlu taç..bayıldım.bayıldım...

Kiraz partisi için sözleşip sarılıp ayrıldık Elçin'le...binbir güzel dilekle...Hep gel..hep yemek yiyelim kikirdeşmeleri eşliğinde...

Cuma, Haziran 05, 2009

Kazım

Kazım..Kazım bizim martı..her gece 11'de beklediğimiz deli martı...ve her gece 11'de gelen deli martı...evin tam karşısındaki damda onlarca martı birikiyor gece 11'e kadar..bazen sayıları elliyi buluyor...huşu içinde oturuyorlar..rüzgar nereden eserse popolarını oraya çevirerek...en sonda Bizim kazım geliyor..eve geç gelen..elindeki poşette yarısı yenmiş mandalinalar ve kabukları ile..elinde iki dido ile eve yıkıla döküle gelen...ama tüm ailenin hesapca gönlünü almaya calışan sarhoş baba bizim Kazım..Heeeytt nidası eksik bir tek..geldiği anda..ufak ufak hareketlerle martıların üzerine yürüyor..taki o çatıda tek başına huzurla kalana dek...seviyoruz biz kazım'ı..biraz deli dolu..sağı solu belli olmayanlardan ama...seviyoruz...ve tam bir saat Kazım'ın eziyetini gülerek seyrediyoruz...

Aşağıda bizim Kazım var...Sevgili Kazım...

Perşembe, Haziran 04, 2009

Yaz yağmuru

Ben acaip ayakkap severim..sınırsız sonsuz alabilirim ve tüm garip bakışlara rağmen giyebilirim...ayrıca da bayılırım...malum adaya taşınınca ayakkaplarımı götürmedim..adada ne giyebilirim...sandalet ve lastik pabuç..hem cok yürümem gerekiyor..hemde ada yollarında topuklu ayakkaplarla beynimi patlatmayayım diye...hem de öyle denize havuze giderken apartman topuk mantar ayakkaplarla da gezen bir bünye olmadığımdan...

Bu sabah dedim ki..aaa lastik pabuç lastik pabuç nereye kadar...zira dün de Sed aynı şeyi söylemişti....ve aşağıda fotoğrafı olan şahane ayakkapları giydim....aman yarabbim..Büyükada'ya geldiğimizde gökyüzü artık delinmişti..kimse vapurdan inmiyordu...Bostancı'ya geldiğimizde ise durum daha da felaketti..tanımsızdı hatta...ben kendime kıza söylene...bula bula bu havayı mı buldun..giyseydin bez konverslerini çıksaydın ortaya diye diye...

Şaka bir tarafa bu sabah kendime kızmanın dışında çok romantik bir sabah geçirdim...elbette sevgili yanımdaydı..yağmurdu..buharlı camdı..içilen bir vapur çayı...denize düşen damlalar..hafif bir esinti...bayılıyorum yaz yağmurlarına...

Çarşamba, Haziran 03, 2009

Nazım Hikmet


Ölümünü 46.yılında geç iade edilmiş bir onuru saygıyla anıyoruz...içinde adım geçtiğinden en sevdiğim şiirlerinden biri olan "Tanya" var aşağıda..keyifle okuyun diye...

Tanya

zoe’ydi adı ismim
tanya dedi onlara
(tanya;
bursa cezaevinde karşımda resmin
bursa cezaevinde,
belki duymamışsındır bile bursa’nın ismini
bursa’m yeşil ve yumuşak bir memlekettir.
bursa cezaevinde karşımda resmin
sene 1941 değil artık, sene 1945
moskova kapılarında değil artık
berlin kapılarında dövüşüyor artık seninkiler
bizimkiler
bütün namuslu dünyanınkiler..
tanya;
senin memleketini sevdiğin kadar ben de seviyorum memleketimi
seni astılar memleketini sevdiğin için
ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim
ama ben yaşıyorum
ama sen öldün
sen çoktan dünyada yoksun
zaten ne kadar az kaldın orada
on sekiz senecik...
doyamadın güneşin sıcaklığına bile...
tanya;
sen asılan partizan, ben hapiste şair
sen kızım, sen yoldaşım
resmin üstüne eğiliyor başım
kaşların incecik, gözlerin badem gibi
renklerini fotoğraftan anlamam mümkün değil
fakat yazıldığına göre koyu kestaneymişler.
bu renk gözler çok çıkar benim memleketimde de...
tanya;
saçların ne kadar kısa kesilmiş
oğlum memet’inkinden farkı yok
alnın ne kadar geniş, ay ışığı
gibi rahatlık ve rüya veriyor insanın içine.
yüzün ince uzun, kulakladır büyücek biraz,
henüz çocuk boynu boynun
henüz hiçbir erkek kolu sarılmamış anlıyor insan.
ve püsküllü bir şey sarkıyor yakandan
süsünü sevsinler mini mini kadın.
arkadaşları çağırdım bakıyorlar resmine;
_tanya
senin yaşında bir kızım var.
_tanya
kız kardeşim senin yaşında
_tanya
senin yaşında sevdiğim kız
bizim memleket sıcaktır
bizde kıslar tez kadınlaşır..
_tanya
senin yaşında kızlarla
okulda, fabrikada, tarlada arkadaşız
tanya;
sen öldün ne kadar namuslu insan öldü
ve öldürülmekte
ama ben,
söylemesi ayıpmış gibi geliyor bana
ama ben yedi yıldır kavgada
hayatımı tehlikeye koymadan
hapiste de olsa da yaşıyorum)
sabah oldu tanya’yı giydirdiler
ama çizmeleri, şapkası, gocuğu yoktu
iç etmişlerdi onları
torbasını giydirdiler
torbada benzin şişelesi, kibrit,
kurşun, tuz, şeker....
şişelesi boynuna astılar
torbasını verdiler sırtına
göğsüne bir de yazı yazdılar
“partizan”
köyün meydanına kuruldu darağacı
atlılar çekmiş kılıcı
halka olmuş piyade askeri
zorla seyre getirdiler köylüleri
iki sandık üst üste
iki makarna sandığı
sandıkların üstüne yağlı urgan sallanır
urganın ucunda ilmik
partizan kaldırılıp çıkarıldı tahtına
partizan
kolları bağlı arkadan
durdu urganın altında dimdik..
nazlı boynuna ilmiği geçirdiler
bir subay fotoğrafa meraklı
bir subay elinde makine;
kodak bir subay resim alacak
tanya seslendi kolhozlulara ilmiğin içinden
“ _ kardeşler üzülmeyin gün yiğitlik günüdür.
soluk aldırmayın faşistlere
yakın, yıkın, öldürün....”
bir alman vurdu ağzına partizanın
genç kızın beyaz, yumuk çenesine aktı kan
fakat askerlere dönüp devam etti partizan:
“_ biz iki yüz milyonuz
iki yüz milyon asılır mı?
gidebilirim ben
ama bizimkiler gelecekler
teslim olun vakit varken...”
kolhozlular kan ağlıyorlardı,
cellat çekti ipi
boğuluyor nazlı boynu kuğu kuşunun
fakat dikildi ayaklarının ucunda partizan
ve hayata seslendi insan

“_ kardeşler
hoşça kalın
kardeşler
kavga sonuna kadar
duyuyorum nal seslerini geliyor bizimkiler...”
cellat bir tekme attı makarna sandıklarına
sandıklar yuvarlandılar
ve tanya sallandı ipin ucunda...

nazım hikmet ran

Salı, Haziran 02, 2009

Vah Halimize

Sevgili şöyle bir yazı yazmış...aynı araştırmayı bende haftasonu okumuştum aslında..ama konuya köşesinden hafif dokunan bir post yazdığımda aldığım yorumlardan...aaaa..evet gerçekleri yansıtıyormuş bu araştırma demiştim kendi kendime...ancak tekrar yazılı görünce yine ve yeniden inanamadım gözlerime...ve vah halimize dedim...vah ki ne vah...

Yukarıdaki çalışma "Ofis Halleri" isimli çalışmamdan alınmıştır...sadece neşelenmektr amaç..

Pazartesi, Haziran 01, 2009

Adaçayı ve sufle

Canımız arkadaşımız Tuğba'nın ve bizim kız Alaç'ın bize gelmesi ile şenlenmiş şahane geçmiş bir haftasonunun ardından..halen itiş kakışı devam eden iki önceki postumun yorumlarını yanıtlamaktan bitap düşüp işe başlayabildim...

Yaz artık hissediliyor..dün klübe gittik...sabah hava serin diye...yanımızda bikini mayo yok..zira benim lisans işini konuşacağız...aman o havuz nasıl şahane...nasıl denizle bir..sanki denizde yüzer gibi...zor tuttum kendimi dalmamak için....kararlıyım her sabah idman yapacağım...hahayt.

Cumartesi gecesi iskelede Halki restauranta gittik...ben balık yemem de sevmem de..yedirmem de yakınımda yöremde...eziyet gibiyimdir...ama burası balıkçı...sevgilinin elleriyle ayıkladığı küçük bir parçayı zorla indirdikten sonra mideye..börülce..pancar..rum böreği..hmm..yedikte yedik..ve gecenin sonunda sufle istedik..heyhat...o nasıl sufleydi...Eğer adaya gelip bize gelmek istemezseniz..yemeğinizi ve içkinizi mutlaka Halki Restaurant'ta yiyin..için...biz her haftasonu biryer deniyoruz..ilk kez yazasım geldi..o kadar keyif ettik...

Tuğba ile adaçayı molası verdiğimiz anlardan biri..sanırım adanın dört bir tarafını yürüdük ama halen görmediğimiz yerler..girmediğimiz sokaklar var...