Cuma, Şubat 22, 2013

Kanada Günlüğü


Tam olarak 4 gün sonra eşyalarımız Kanada'ya doğru yola çıkmak üzere yüklenecek. Evdeki son durum özeti ise ben aaa iç çamaşırlarımı hayatta paketletmem diye başladığım paketleme serüvenini tüm soyunma odasını toplayarak bitirdim. Dolapları açtığımızda artık sadece Ikeadan aldığım Skubb kutular var. Sanırım 35 tane kadar paketledik.

Kutularda şu yukarıdakiler, gelecekteki hayatımızda artık göçmen olacağımızı düşündüğümüzden pek faideli buldum bu kutuları.

Efenim şimdi salı günü artık evde ne kaldıysa paketlemeye gelecek bir ekip, eşya listesi yapılacak naklihane için. Bir 20lik konteynere sığmazmışız ancak 40 ft.lik konteyner olurmuş. Bizim evi de bilenler evde pek eşya olmadığını hatırlayacaklardır, şaşkınız ahahayt!

Salıdan sonra eşyalarımız yok, evimiz boş, yeni ve tatlı kiracılarımız bol huzur ve neşe içinde otursunlar diye hazır. Umuyorum en az bizim kadar mutlu olsunlar yeni evlerinde.

Bu arada bu gitme işine feci içerleyen eş dost ekibi var, hala aaa neden gidiyorsunuz, gitmeseydiniz gibi sorular var. Şİmdi aslında bu gitme işinin sebebi malum. Bizim için de en zor karar, en sevdiğimiz şehri bırakıyoruz, en sevdiğimiz insanları bırakıyoruz, tüm anılarımızı bırakıyoruz, boğazı, Kadıköy Çarşısını, Cadde'yi, Adamızı bırakıyoruz işte..dahası mı var?

Biraz bize de insaf yahu..gidiyoruz işte, biraz destek bize de çok iyi gelir inanın ki!

Şöyle de bir kare ekleyeyim de neşem yerine gelsin!

Pazartesi, Şubat 18, 2013

Goa Travellers by Metin Yuce Volume 1

Nefis bir video yapmış Metinim. Goadan minik minik anlar..

Keyifle izleyin diye buraya da ekliyorum!



Daha nice seyahatlere..hayatımda gördüğüm en uyumlu ekip. Metin şöyle de bir not düşmüş, ben bayıldım.

"We love travel, sun, eat, sleep, drink, swim, chat, read, massage, celebrate birthdays, buying some cheap things, peace and we love very much each others, we are all from threes to sixties, we are young and we are mature, we are past and we are future, so we are the one. We are kind of commune."

Bu komün hayalimizi bir gün bir yerde gerçekleştireceğimizi de çok iyi biliyorum.

Pazartesi, Şubat 11, 2013

Hasta bir çocukla tatil

Biz yarıyıl tatilini fırsat bilip biraz okyanusa girelim, biraz da dinlenelim diye Kanada'ya taşınmadan bir Hindistan tatili yapalım dedik.

Yola çıkmadan birkaç gün önce oğlan biraz hastalandı, doktoru ile verdiğimiz karar gitmemiz yönünde oldu. Aman ne gitmek, uçakta kusmuklara boğulduk, aktarmada açlık grevi ve son vardığımız okyanus kıyısında 40 derece ateşli 3 gün!

Doktoru ile yaptığımız konuşmalar hep sakin, kalın gelmeyin, okyanusa sokun gecer yönünde tatlı tatlı konuşmalar. Ancak o ateş düşmedikçe 72 saati gecen uykusuzluğum, oğlanın bir deri bir kemiğe dönüşü, 2 gün boyunca sadece su içmesi anne baba olarak bizleri elbette üzdü, ancak hastalığın gececeğini bilmek, ilaç tedavisini evimiz yerinde Hindistandaki bungalovumuzda yapmak, nöbetleşe okyanusa girmek bana da sevgiliye de biraz soluk aldırdı. 

Sonuc:
1)4. günün sonunda haşlanmiş pirinç ve yağsız makarnadan bunalan çocuk kendinitaze balıklara verir.
2)Okyanustaki o büyük dalgalar onu yeniden denizle barıştırır.
3)Anne baba yorgun ama mutludur.
4)Ve tatil çok ama çok iyi gelmiştir.

Çocukla tatile gidiyorsanız bunların hepsine göğüs germeyi, ve onun o haliyle mutlu olmayı öğreniyorsunuz, bu da kıssadan hisse!





Perşembe, Şubat 07, 2013

40 derece ateşli Hindistan!

Eveeet! Kardan popoları dondurmadan önce bir Hindistan'a gidelim gelelim dedik. Aman ne gitmek, oğlanın ateşini 40 dereceden bir gıdım aşağıya düşürebilene aşkolsun, ucakta kusmuklara boğulmakta çabası. Allahtan dünyanın en iyi çocuk doktoruna sahibiz de, "Aaa deli misiniz ne döneceksiniz? burda da aynı tedaviyi uygulayacağız kalın orada" dedi. Kaldık. Endişelendik, korktuk önceleri, yavaş yavaş alıştık sonraları, ateşi düşsün diye okyanusa sokmayı bile düşündük. Neyse ki geçti gitti ve bize nefis bir Hindistan anısı olarak kaldı geridekiler.

Seyahatin ilk kısmında Goa- Palolem'e gittik. DÜnyanın en tatlı bungalovları idi sanırım, okyanus kıyısında.


.
   Kaldığımız bungalovlar!
 Kızların okyanus kenarındaki bungalovundan güneşnasıl batar?
 40 Derece ateşli bir çocuk anne bir kere oynasam iyileşirim derse ne yapılır?
 Bugaboo her türlü şartta gider.
Evden bir çıkayım da okyanusa girivereyim.

Seyahatin ikinci kısmanda ise Calanguta'ya geçtik. Daha lüks odalar bekliyor olabilirdi ama kalbimiz Palolem'de kalmıştı, hemde tüm hastalıklara rağmen.

 Bizim evin varendasında artık hastamız iyileşmiş durmadan oyun oynadı.
 Oyun oyun oyun
 Havuz kenarında Can ile sohbet. Elbette hiç havuza girmediğimizi söylemeye gerek yok. Okyanustan o kadar keyif aldık ki.
Bir okyanus odası.

Bir tatilin daha sonuna geldik, biricik sevgilim eğitim için Baglore'a geçti, oradan da Rishikesh'e gececek ve bir süre daha kalacak, biz ise bu arada koli koli koli, durmadan koli yapacağız.

Çarşamba, Ocak 23, 2013

Kanada Günlüğü

Sabah sabah o kadar güldürdü ki Ece bizi bu yazıyla, paylaşmadan geçemeyeceğim.

Kanada'ya taşınan bir Türk'ün günlüğü

14 Ekim: Kanada dünyanin en güzel yeri. Yapraklar kirmizi ve turuncunun tonlarina dönmeye basladi. Bir atla kir gezintisi yaptim ve bir kaç geyik gördüm. Çok güzeldiler. Muhtemelen yeryüzündeki en harika
hayvanlar. Burasi cennet olmali. Burayi çok seviyorum
11 Kasım: Geyik avlama sezonu kisa bir süre sonra basliyor. Böyle harika  hayvanlari oldürmeyi nasil olurda isterler anlamiyorum. Umarim yakinda kar yagisi baslar. Burayi seviyorum.
2 Aralık: Dün gece kar yagdi. Heryerin beyaz bir örtü ile kaplanisini seyretmek  için gece kalktim. Tipki karpostal gibi. Disari çiktik merdivenlerdeki ve garajin önündeki karlari kürekle temizledik. Kartopu oynadik(ben
kazandim). Kar temizleme makinasi belediye'nin)gelince,garajin önündeki karlari tekrar temizlemek zorunda kaldik. Harika bir yer. Kanada'yi
seviyorum.
12 Aralık: Dün gece biraz daha kar yagdi. Kar temizleme makinasi ile garajin  önündeki karlari tekrar temizledik. Burayi seviyorum.
19 Aralık: Dün gece biraz daha kar yagdi. Ise gitmek için garajdan çikamadim. Burasi çok güzel bir yer fakat kürekle kar temizlemekten yoruldum. Kar temizleme makinasina Lanet olsun!
22 Aralık: Bu beyaz boktan dün gece biraz daha yagdi. Kürekle kar atmaktan ellerim su topladi ve belim agrimaya basladi. Kar temizleme makinasinin ben
garajin önünü kürekle temizleyene kadar yolun kösesinde gizlendigini düsünüyorum.

25 Aralık: Yine yagdi. Eger kar temizleme makinasini
kullanan pezevengi bir elime geçirirsem yemin ederim o pustu gebertecem. Yollardaki lanet buzlari eritmek için neden daha fazla tuz kullanmadigini anlamiyorum.
27 Aralık: Allahin belasi dün gece yine yagdi. Kar temizleme makinasinin en son gelisinden beri üç gündür karlari kürekle atamadigim için eve hapsoldum. Hiç bir yere gidemiyorum. Hava durumunu sunan spiker bu gece 25 santim daha yagacagini söyledi. 25 cm karin kaç kürek edecegini biliyormusun ?
28 Aralık: Kusbeyinli spiker yanilmis. 83 santim daha yagdi. Bu gidisle karlar yazdan önce erimez. Kar temizleme araci kara saplandi ve hiyar oglu
hiyar sürücü benden küregimi ödünç istedi. Karlari temizlerken tam alti kürek kirdigimi ve sonuncusunu da onun kalin kafasinda kirmaktan zevk duyacagimi söyledim.
4 Ocak: Nihayet evden çikabildim. Markete gittim ve yiyecek aldim. Dönüste lanet geyigin biri arabamin önüne atladi. Arabamda yaklasik 3000 dolarlik hasar var. Bu hayvanlarin hepsini gebertmek lazim. Lanet yaratiklar her yerde varlar. Umarim avcilar hepsinin kökünü
kurutur.
3 Mayıs: Arabayi sehirde bir tamirciye götürdüm. Yollara dökülen bas belasi tuzlar yüzünden arabamin kaportasi çürümüs.
10 Mayıs: Florida'ya tasindım.

Pazartesi, Ocak 21, 2013

Kanada Günlüğü

Arada gidiyoruz, toplanıyoruz falan diyorum ama ne nereye gittiğimiz ne de nasıl gittiğimiz belli. Bende şuraya da yazayım da geriye dönüp baktığımda bir iz kalıır dedim, şöyle bir günlük tutayım dedim.

Biz 2008 yılında benim şimdiki işlerim sebebiyle Kanada'ya bir başvuru yapmıştık, çalışma müsadesi ve oturma müsadesi için. İşlem basitti o zamanlar, Kanada'nın web sayfasından kimlere ihtiyaç var bakıp, formları doldurup, istedikleri dökümanları ekleyip, oradaki şirketimizle ilgili bilgileri de dosyaya koyup vermiştim avukatımıza. Ama hani bu işler zor olur, her sene binlerce vatandaş Amerika'ya başvuruyor lottary falan, gideni de görmedik hiç falan diye gülüşerek yaptık bu işi.

Bekleme süresi 68 ay dediler, eyvallah dedik, zaten çok heveslisi de olmadığımızdan, 3 ay sonunda evraklarda bir eksiklikle döndüler, onları da tamamladık, 9. ayın sonunda bir interview'a cağrıldık ve kabul olduk, sağlık taramalarımız içim Amerikan Hastanesini gösteriyordu artık oklar ve şaşkındık. Ben hamileydim, özelimiz olduğu için söylelemize gerek yokmuş dedi avukatımız, uzatma istedik. Uzattık, 6 ay sonra sağlık taramaları falan tamamdı işimiz. Kanada bize buyrun gelin demişti.

Ara ara gidip geldik biz Kanada'ya. Çokta beğendik, sosyal devletti, eğitim koşulları dünyanın iyileri arasındaydı, sağlık desen bize kıyasla bomba. E insani şartlar da harika.

Uzun süre düşündük taşındık, bir macera olarak başlayan serüvenimiz 11 Mart'ta tek gidişli biletlerimizi almak süretiyle devam etmekte.

Şu an konteynera evimizi sığdırmaya çalışıyoruz. O da cok zor bir iş değil hani. Şahane dostlar sayesinde en hesaplısını bulduk.

Konteynera tıkışma maceralarımız çok yakında ahaahyt.

Merak edenlere Kanada'nın Toronto şehrine gidiyoruz, sonrasına bakacağız artık. Üstteki fotoğrafta ilk Kanada seyahatimizde çekilmişti, ekip aynı ekip.

Perşembe, Ocak 17, 2013

Meteor!

Yeğenim Kero ile bu Şirince mevzularını konuşuyorduk geçen ay evde, konuya kulak misafiri olan Leo " anne anlamadım, meteor mu gelecek?" dedi. Bilim adamları şöyle diyor dedik, onun anlayacağı dilde açıklamalar yaptık, böyle birşeyin olmayacağını anlattık.

Derken" Siz benim kitabımı gördünüz mü? İçinde meteor olanı " dedi, Kero ile düşüp bayılıyorduk, göster bakalım dedik, oğlanın bir dinazor kitabı var, milyonlarca yıl önce dinazorları ve yaşamlarını anlatıyor, en sonunda bir meteor geliyor ve tüm dinazorlar gidiyor dünyadan.

Sorusu şu oldu" sizin dediğiniz meteor gelince bizde gidecek miyiz dünyamızdan?"..öylece kalakaldık Kero ile. Düşüncelerinin sınırı olmadığını, artık herşeyi fazlasıyla anladığını ve aslında bizlerin onlara verdiği bilgileri bu kadar iyi kullanabildiğini gördüğümüz bir andı, kişisel tarihimize küçük bir not.

Çarşamba, Ocak 16, 2013

Incredible India!

Fotoğraf kopyalama işleri yaparken rastladım aşağıdaki fotoğrafa. Çok hoşuma gitti.
Minicik oğlumuzu alıp Hindistan'a gitmiştik.
Şimdi yine ve yeniden önümüzdeki haftasonu Hindistan'a bir yolculuğa çıkıyoruz, bu sefer daha telaşlıyım, küçük bir adam artık kendisi. Ama mutluyum çok, çocuğumuzu bir kez hariç gittiğimiz her yere götürmekten, onu hiç bırakmamaktan. Ve hayatı onunla hemde keyifle yaşamaktan.

Ha bu arada telaşlı olmamın tek sebebi Hindistan değil elbette, bir sürü telaşemiz var bu ara. Koca evi bir konteynere sığdırmaya çalışıyoruz. Zor işmiş yahu!

Perşembe, Aralık 27, 2012

Heyecan, telaşe ve keyif

Bu aralar bir heyecan, telaşe, keyif, şurada bahsettiğim büyük büyük kararlar.

Keyfim pek yerinde, bir yanım kırgın biraz ama ne yapalım.

Oğlanın okulda noel partisi vardı dün, aman ne heyecan,Noel Baba geldi de en istediğim jipi almışta, başka okullara da gitmişte, herkese hediyeler almışta..bırbırbır. 2.5 yaşında bir cocuğun bu kadar farkında olması heyecanlandırıyor beni.


Salı, Aralık 18, 2012

Fırsat eşitsizliği

Bir insan anne veya baba olduğunda tüm duruşu değişebiliyormuş, hayattan beklentileri, öncelikleri, aldığı kararlar. Ben bunu anne olunca anladım, şu anki en büyük endişem iyi bir evlat yetiştirmek, memleketimin şartları ortada, devlet okuluna vermek idealimdi, ancak şu anda yaşı itibari ile özel bir okula gidiyor, üstelik bu okul geleneksel Türk şartlarının tamamen dışında bir okul ama en fazla 3 sene daha gidebilir.

Sonrasında gideceği devlet veya özel okulda ise 4+4+4 buhranına gireceğiz ve bizim çocuklarımıza fırsat eşitliği sağlamayacak olan bir döngünün içine itmiş olacağız cocuklarımızı, bizimkisini kesin çırak yaparlar, yapsinlar elbette ama bunun kararını cocuğun sosyal durumu değil akademik durumuyla versinler. Atatürkçü bir ailenin çocuğuna hukuk okuma fırsatının verileceğini hiç düşünmüyorum ben hiç,veya siyasel bilimi, yada tıp.

O yüzden bu aralar çok büyük kararlar aldık biz. Belki boyumuzu aşan kararlar ama aldık..huzurluyuz artık.

Çarşamba, Aralık 12, 2012

Bir şahane parti!

Dün gece eve giderken bir konteyner taşımasi ile alakalı olarak Can Dostum Kızıl Sonya'yı aradım, odur budur derken "dur bende sahil yolundayım bir kahveye uğrayayım" dedi. Eee ozaman hep birlikte yemek yiyelim dedik, yemek  taaam biterken Canlarım Hande ve Oyt geldi. "İşte bizim çocuklara uğramıştık bir uğrayalım dedik" dediler. Annem ve babam da bizde bu arada, bizde mutfakta oturduk şarap içiyoruz. Derken kapı tekrar çaldı,"alt komşumuz otopark değişimi için arabaları değiştirelim diyor" dedi sevgili.

Allah allah diyorum bende.Bayram değil seyran değil ne çok kapı caldı diyorum ayağımda çoraplarımla otururken.

Ben yay burcuyum, doğum günüm bu aralar ama daha da var. Üstelik tam doğumgünümde uzun bir ucak seyahati yapacaktıkta son dakikada vazgeçmiştik falan.

Bunları düşünürken kapı sürekli calıyor, annemin ayakkabılarını giydiğini gördüm bir ara, hayırdır diye düşünürken.

Ve o kapı gece yarısına dek hiç susmadı bir daha, ve umarım hiç bir zaman susmaz, hiç bir zaman evden kahkaha ve dostlar eksik olmaz.

Şu hayatta sevdiğim tüm dostlarım, birkaç eksikle benim doğumgünümü erkenden  kutlamaya bize gelmişler. Meğer bizim seyahat planı doğumgünü kutlamalarına engel teşkil ettiğinden böyle bir erken parti organizasyonu yaplımış, seyahat ertelenince de tarihi değiştirmemişler.

Uzun lafın kısası dünyanın en şanslı insanı benim heralde. Hem bu şahane insanlara sahip olduğum, hem de dünyanın en muhteşem adamı sevgilim olduğu için.



Daha değil belki ama" İyi ki doğdum!"
PS-  Alahtan kapı 4. kez çalındığında ayakkaplarımı giymeyi akıl ettim yoksa tüm gece coraplarımla sefil gibi gezecektim ortalarda.

Salı, Aralık 11, 2012

O kadar az yanıtım var ki..

Okuldan aradı bugün öğretmeni. Abel'in doğumgünü var, yarımda almayın Leo'yu dedi.

Yemekten sonra pasta yapacaklarımış sonra da parti, bizimkisi yarım gün gittiğinden katılamayacaktı ki Veronique biizmkisini derhal parti formatına sokuvermiş.

Bir an düşündüm. Zaman ne kadar hızlı geçmişti, oysa daha dündü kumaşbez mi kullansam dediğim günler, daha dündü daha bir yıl süt verebilecek miyim dediğim günle, şimdi duyduğum şey ise oğlanın artık büyüdüğü gerçeği idi. Okulda parti varmışta ona kalsınmış, peh. 32 ay olmuş hayatımıza gireli, nasıl geçtiğini anlamadığım bir 32 ay.

Evde artık kendi fikirleri olan bir adam var, "akşam yemeği yemek istemiyorum anne" diyor mesela, ya da "anne bugün tatil mi?", bazen anlam veremiyor olana bitene "anne neden düştüm?" diyor, "televizyon yayını neden biter?", " diyor.

O kadar çok sorusu var ki..
O kadar az yanıtım var ki..

Pazartesi, Aralık 03, 2012

Öğrencilik Halleri

Ev hali; hani üniversitede okurken sevgiliniz vardır, aşık olup birde hamile kalmışsınızdır da erken evlenmek zorunda kalmışşsınızdır ya, tam olarak o halde, bir yanda oğlana yemeğini yedirip uyutan baba, anneeeee diye höyküren bir Leo, aaa ama biraz sessiz olun diyen benden oluşmakta son günlerde.

Sting biletimi feda ettiğim gece İstanbul Universitesi de beni feda etti. "Network sorunu sebebiyle sınavlar Cumartesiye ertelenmiştir" diye çıkan yazı ile ekranımda. O hayal kırıklığım paha biçilmezdi.

Vizeler neredeyse bitti, son vizeme yine sistem hatası sebebiyle giremedim ama mazerete başvurdum bu seferde. Onaylanması umudu ile bekliyorum.

Uzun lafın kısası, Latince de 96 almış olmanın verdiği sarhoşlukla modern mantıktan 48 almış olmamı hiiiç umursamıyorum.

Zira şu yaşımda (42) hergün işe gidip gelirken, akşam evde bir de 2,5 yaşında bir bebek varken bence gayet iyi gidiyorum, hele de tek işleri okumak olan biricik zeka küpü gençlerimize göre bombayım bomba.

Lisedeki Matematik hocam şöyle birşey paylaşmış, bu posta eklemeden geçemeyeceğim. Eğitimin nerelere gittiğini çok iyi anlatıyor. ben bu yıllarda okumadım bile tüüüüh!


Pazartesi, Kasım 26, 2012

Bahtsız bedeviyim ben.

Bu akşam Sting konseri  var. Biletler ilk çıktığı gün heyecanla aldım biletlerimizi, aylardır bekliyorum, biletler cüzdanımda.

Ve ne yazık ki konsere gidemiyorum. Bu akşam geleneksel birinci vize haftam başlıyor. İlk kez tekrar okumaya başladığıma pişman oldum. İlk kez bu gece vizelere gireceğime orada Sting'i izlesem ne şahane olur dedim. Ilk kez "Tüh be" dedim.Gercekten de tüh be!

Hem kendisine ve sesine bayılırım, hem de şahane bir yogidir kendisi.

Hay bahtsız bedevi Tanya Hay! DOkunmayın bana bir süre. Galiba ön lisans alıp bitireceğim bu işi ben!

Cuma, Kasım 23, 2012

Önümüze gelene bin tekme

Leo doğduğundan beri söylediğim, artık beraber söylediğimiz bir çocuk şarkısının kendimize uyarlanmış halidir " önümüze gelene bin tekme!"

İçeriği de aslında biz beton binalar istemiyoruz, biz gökyüzümüzü, biz denizimizi, biz ağaçları istiyoruz şeklinde uzayıp gider.

Sebebi ise Çiftehavuzlarda meteoroloji binasının yerine dililen 4 adet 50 katlı binadır. Doğduğundan beri süregelen inşaat bitmek üzere, ve bu binaların bittiği yetmiyormuş gibi şimdi doğduğundan beri hergün gittiği Caaanım Göztepe Parkına camii yapılacakmış.

O kadar üzgünüm ve sinirliyim ki, işin inanç kısmı bir tarafa, benim oğlum "Nereye Gidiyorsun?" diye sorulan her soruya" Sahildeki parka, çünkü göztepe parkında inşaat var" diyor, halbuki bilse o inşaat onun tüm yeşil alanını alıp götürecek ve o çok korktuğu müdür sesi oralarda yankılanacak, şu küçüçük yaşında kendini oradaki kaydıraklara zincirleyecek yeminle. Bende mecburen destek olacağım!

Neyse uzun lafın kısası, oğlumu parka götürmek istiyorum ben, ne yapacağım?
Hala denize girmemize karışmazlarken isimli çalışmamdan.