Perşembe, Eylül 13, 2007

Bonomuz melek olduktan sonra

Bono gittikten sonraki hafta ofis kapalı olduğundan bir hafta boyunca evde ağlayıp zırlamak için zamanım olacağını düşünürken...sevgili beni hergün ite kaka..güle oynaya sokaklara cıkardı... kapalıcarşı..eminönü..nişantaşı.. kadıkoy... evde yoga ile ilgili çekim derken.. kah ağladım kah güldüm bir hafta gecirdim sevgili sayesinde..

Bu acaip haftanın bir gününde madem Bono gitti...ben ağladım..zırladım..Bono'ya bir kıyak yapayım dedim ve sonsuza kadar o benimle..bende onunla kalayım dedim.. ve ben çok begendim..




Cagatayın ellerine sağlık...sevgilinin de ayaklarına ve sabrına..hem beni o kadar gezdirdiği..hemde sabırla ağlamamın bitmesini beklediği için..

Çarşamba, Ağustos 22, 2007

Canım çok yanıyor.

14 yıldır her sabah kuyruğunu sallayıp beni yalayarak uyandıran..yastığıma kafasını koyan..yorganımın altına giren..eve her gelişimde..birşey unutup 2 dakika sonra geri gelsem bile...bıkmadan üstüme başıma zıplayan..ağzında oyuncağıyla sıkılmadan benle oynamak isteyen...salyalarını en güzel elbiselerime umursamadan bırakan...pırtlayan..kendi pırtından korkan....en zor günümde gözyaşlarımı yalayan...en sadık dostum..biricik oğlum..Canım BONOm...ben hiç istemesem de artık gitmek istiyor..bugün 6.günümüz...yerimizden hiç kalkmadığımız...ama hala her gördüğünde kuyruğunu sallıyor..halsiz kafasını kaldırıyor ve elini veriyor..yeter ki biraz daha seveyim onu diye...



Canım çok acıyor...elim kolum bağlı...hiç birşey yapamıyorum...hayatımda hiç bu kadar aciz hissetmemiştim...hiç ama..sadece dua ediyorum ve beklediğimiz ilaçların geleceği zamana kadar bizimle kal diyebiliyorum...Biraz daha dayan Bono..biraz daha...

Perşembe, Ağustos 16, 2007

İçim acıyor....

Cok yazıldı konuşuldu dünden beri ama Bekir Çoşkun'un yazısını okudum bugün içim acıdı..ağladım...anlatırken yazıyı gözlerim dolu dolu oldu..anlatmaktan kaçındım...konuşmaktan da...Yazı bugünkü gazetede var..almadığımızdan internetten Bekir Coşkun'a bakıp kaçtım gazeteden bir çırpıda...yazı aşağıda

Kürek mahkûmları...

BU yazıyı zor şartlar altında yazıyorum. Telefonlar durmadan çalıyor, televizyonlar kapıda, haberciler durmadan bizden söz ediyorlar, benim ise söyleyecek çok sözüm yok.Sözümü sadece size söyleyebilirim.

Olan şu:Biz bir kayıktaydık.
Kürek arkadaşımı dalgalar aldı.Bizim ulaşmak istediğimiz bir yer vardı.
Söylene söylene, sızlana sızlana, adeta kendimizi kürek mahkûmu sayarak kürek çekiyorduk o yere doğru...
Orası; sadece bizim aydınlık ülkemizdi.Çağdaş okulların bahçesinde, çocukların sevgi-barış-özgürlük şarkıları söyledikleri, karanlık merdiven altlarında tarikat kurslarının yer almadığı bir yer...İtilmiş, yasaklı, suçlu, sakıncalı, haram, günahkár, aşağılanan, hiç sayılan kadınların olmadığı yurt...Babaların evlerine güler yüzle ve alın teri sıcak ekmeklerle döndükleri...Soygunun, hırsızlığın, talanın olmadığı bir yer.İran’a, Suudi Arabistan’a benzemesini asla istemediğimiz... Şeriatçıların, tarikatların, laik cumhuriyet düşmanlarının karanlığa sürüklemelerini asla kabul edemeyeceğimiz mübarek-kutsal vatan...

Mustafa Kemal’in memleketi....
Bizim ülkemiz...
*Ulaşmak istediğimiz yer burasıydı.Emin Çölaşan artık yok.

Ne yapmalıyım?..

Bırakmalı mıyım kürekleri?...

Ben şimdiye kadar her şeyimi okurlarımla paylaştım. Evimizi, evimizdeki canlıları, kemanımı, şarkılarımı, sevdalarımı, sancılarımı...Bilmezsiniz; yazılarımı onlarla birlikte yazarım ben.

Şimdi soruyorum:Ne yapmalıyım.Asılsam mı küreklere?..Avuçlarım kanasa da, hırsımdan ağlasam da, o yere doğru tek başıma kalsam dahi çekmeli miyim kürekleri?Yoksa, vaz mı geçsem kürek çekmekten?Söyleyin dostlarım...Ne yapmalıyım, ne?..

Perşembe, Ağustos 09, 2007

Aşk sende kalsın ütü masası bende!


Arkadaşlar dün gece nefis bir şey yaptık...öyle böyle değil..erenköyün yemyeşil sokaklarının birinde bulunan bir apartmanın müştemilatında sergilenen 2 kişilik deneysel bir tiyatroya gittik...asılnda şöyle bir hava var...bir eve gidiyorsunuz...salonunda oturup çayınızı veya şarabınızı yudumlarken oyuncularının gözlerinin taa içinde muhteşem bir oyun seyrediyorsunuz...çok uzun zamandır ne bu kadar şen kahkaha atmıştım ne de düşünmüştüm..böyle bir oluşumu hazırlayan Metin Zakoğlu ve ekibinin gönlüne sağlık....biletler şurada. Mutlaka gidin biz haftaya yine gidiyoruz...arkadaşım kadın oldu ya...gelsenize...çok güleriz.

Salı, Ağustos 07, 2007

Ölmeden önce yapmak istediklerim I

U2

Mutlaka bir U2 konserine gitmeliyim ve Bono'nun canlı performansını dinlemeliyim..Stuck in a moment'ı söylerken..all that you can't leave behind'ı, mystreious ways'ı so cruel'ı, where the streets have no name'i..ve daha nicesini...o kalabalığın içinde olmalıyım..çok üzücüdür ki hiç bir zaman Turkiye'ye gelmeyecekler...olsun umudumu kaybetmiyorum...eski yıllarda Avrupa Turnesi'nde geldiklerinde Selanik'e gidememiştim mücbir sebeplerden ama bu yaşımda artık her yere gidebilirim..

U2'da en cok sevdiğim de tüm şarkılarını her zaman aynı keyifle dinliyor olmam..hiç mi değişmez bir ses..hiç mi kötü albüm yapılmaz..yapılmıyor demek ki...çok şükür ki.
Klasik bir U2 liriği...ben bayılırım..

One
Is it getting better?
Or do you feel the same?
Will it make it easier on you now?
You got someone to blame
You say: one love, one life
When it's one need in the night
One love - we get to share it
Leaves you, baby, if you don't care for it
Did I disappoint you?
Or leave a bad taste in your mouth?
You act like you never had love
And you want me to go without
Well it's too late, tonight
To drag the past out into the light
We're one, but we're not the same
We get to carry each other, carry each other
Have you come here for forgiveness?
Have you come to raise the dead?
Have you come here to play Jesus?
To the lepers in your head
Did I ask too much - more than a lot
You gave me nothing - now it's all I got
We're one, but we're not the same
Well we hurt each other, then we do it again
You say: love is a temple - love a higher law
Love is a temple - love the higher law
You ask me to enter - then you make me crawl
And I can't be holding on to what you got
When all you got is hurt
One love - one blood
One life - you got to do what you should
One life with each other
Sisters, brothers
One life, but we're not the same
We get to carry each other, carry each other
One - one





Çarşamba, Ağustos 01, 2007

Döndüm!

Tatil bu kadar mı güzel olur..ve neden hep tatil yapamıyoruz...hep tatil olsa sıkılır mıyız yoksa? bilmiyorum ama tatil güzel..kısa süre de olsa sorumsuzca sahilde ayakları uzatıp gelen müziğin ritmine kaptırmak bünyeyi..alabildiğine yüzüp, güneş sömürgenliği yapmak güzel..düşünmeden yarını ve işi..öylece kendinle ve cok sevdiklerinle deli gibi gülmek güzel....cok güzel hemde.



Bizimkiler top peşinde..

Bu acaip alete binildi..

Babylon'da yan gelip yatılındı...

Cubalılarla sahnede müzik yapıldı...

Loca savaşlarından zaferle çıkıldı... Arkadaki Kero'ya dikkat!!!Zafer edasını görebilirsiniz.

Bünyenin durgunluk sınırları aşıldı..

Keyifler yapıldı...

Deli kalabalığı yapıldı...

Yurdum insanı resimleri çekildi...

Yorgunluk atıldı...bol bol hemde ..bol buzlu whiskyle

Ve hooop Alacatı'dan Nua'ya...

Cuma, Temmuz 20, 2007

Tatildeyim!


Yine süper bir ekip olarak "tatildeyiz". Secimde oyumu kullanmamı takip eden saniyelerde denize doğru yol alan arabamızdaki yerimi alacağım ve vııın..Tutmayın beni...deniz ve kumun tadına varırken güneşi sömüreceğim...hehe yanımızdakilerin de gençlik enerjilerini sömürüp sörfe vereceğim kendimi......yan gelip yatacağım..keyif edeceğim...mohitoları hüpleteceğim...cok işimiz var...çok..size iyi haftalar diliyorum..bendeniz bir hafta çaçaça...
PS- Tatilden cumartesi dönüp maalesef haftasonu da Nuadayız...yakında kovulucam heralde..Şebo gibi kendimi lotoya vereyim bende.

Pazartesi, Temmuz 16, 2007

Nua..keyif yeri.

Yaklaşık dört beş haftasonudur Sapanca Nua'ya gidiyoruz...bir keyif..bir keyif...cok huzurlu bir yer...ben masaj yaptırmam ama yaptıranlar cok memnun...ben gecenlerde gercek cilekle peeling yaptırdım..yaz için de ideal..havuzu..havuz kenarı yatakları..efil efil havası var..hafta sonu cok uzağa gitmeyeyim ama keyif yapayım diyenlere şiddetle tavsiye ederim....göbeğe okyanus suyu...sırtıma termal sular...pek güzel pek..


Fikir için birkaç foto aşağıda..




PS- Secimlerin olduğu gün pılıyı pırtıyı toplayıp Alacatı'ya gidiyoruz. Hem Aslıcine ev alacağız hemde tatil yapacağız..Aslıcım Ayse'nin sayfası tavsiyesi için bin teşekkür..baktım okudum..tatbik etmek kaldı geriye ki...zevkle.






Pazartesi, Temmuz 09, 2007

Ece Arar...dost insan.

Canım Ecem benim gecen haftaki sıkıntılarım için Akşam gazetesinde cumartesileri yazmakta olduğu köşesini bu işe ayırmış..kalemine sağlık..gönlüne sağlık...insanın dostları olması o kadar güzel ki...çok mutluyum ben..

Yazı şurada.

Üşenen arkadaşlarım için de şöyle:

Ev al, komşu alma.

"Komşu” diye nitelenen birtakım insanların yemeyip içmeyip ve üstelik evlerindeki işi gücü bırakıp diğer dairelere şöyle uzun uzadıya ziyaretler gerçekleştirdiği devirler bitmedi, devam ediyor… Daha sabahtan evi iki süpürüp, kahvaltı sofrasını falan saniyeler içinde toplayıp mahalledeki son dedikoduları eğer birine anlatmazsa öleceğini sanarak başka kapıları çalan insanlar hâlâ var. Kim kime ne demiş, kim gece kavga etmiş, boşanmakta olanlar ve de son model araba alanlar kimler, bunlar konuşulmazsa olmaz.

Hem sonra bu sabah kahvesiyle yapılan “zararsız” gibi görünen dedikodu faslı bitecek, devamında da kekler börekler yapıp bir gün daha hep beraber, el birliğiyle ve hayata hiçbir şey kat(a)madan bitecek, ama onların günleri dedikodulardan biraz daha beslenmiş olarak kurtulacak, öyle yani.

Önceleri bu komşu denen kimi kadınların bir kısmının istihbarat kaynakları mahallenin bakkalı, çakkalı, her eve girip çıkan, çıkabilen bohçacısı falandı tabii… Ya da köşe başlarında sıkıştırdıkları, bülbül gibi öttürdükleri küçük aile fertleri vardı… Şimdi devir değişti. Altmış yaşındaki teyzeler internet başında harıl harıl blog okumakta ve gidip kırk yıllık komşularına bir kahve içimi sürede “Senin kız sevgilisiyle orada burada zaman öldürüyor” demekteler, yani bunun beterini söylüyorlar da ben yazmayayım. Vallahi de durum bu, en yakın arkadaşımın başına geldi, oradan biliyorum.

Yeni moda dedikodu…

Bu komşu görünümlü canavar teyzecik –ki yaşını başını almış-, internette hadi diyelim işi var da, bloglarda işi ne-, dolaşıp da bizim kızın günlüğünü bulmuş. Okumuş da okumuş, artık ne zaman fırsat bulduysa. Okumak yeterli gelmemiş, arkadaşımın gittiği yerleri bir bir not almış herhalde, sonra da bir koşu bizimkinin annesine yetiştirmiş. Öyle böyle bir yetiştirmek değil tabii, ballandıra ballandıra “yaşasın kötülük” tadında bir hikâyeleme ile anlatmış bir bir. Hafta sonu şuradaymışlar, önceki gün bilmem nereye gitmişler, senin kız kötü yola düşmüş babında bir anlatım.

Şimdi gel de şoka girme. İnsan tabii, böyle dedikoducu insanların varlığını biliyor da, böylesi teknolojiyi kullanarak kendilerine yeni malzemeler bulacaklarını deyim yerindeyse tahayyül bile edemiyor.

Üstelik blog okuyarak dedikodu yapmanın zannımca bir bardak dayayarak yan evi dinlemekten farkı yok. İkisi de aynı kapıya çıkmakta nihayetinde. Buradan şu tartışma da başlatılabilir pekâlâ; madem bu kadar özel şeyler bunlar, neden sanal bir dünyada günlük tutuyor insanlar? Neden yazılanlar eskisi gibi kilitli defterlerde değil ve neden eskiden bu defterleri köşe bucak kaçırırken şimdi okunmak istiyor herkes?

Belki neden teknoloji ilerledikçe yalnızlaştığımız, daha da içimize kapandığımız içindir. Böyle kapandıkça ve uzaklaştıkça gerçek dünyadan, hayat sırf iş ve evden ibaret olunca, bir çift güzel söz, birkaç “seni anlıyorum” ve “yalnız değilsin”e muhtaç kalıyoruz. Ama tabii bunların hiçbiri yaşlı teyzeler yazılanlardan kendilerine malzeme çıkarsın diye yapılmıyor…

Madem bu teyzecikler böyle meraklı blog okumaya, biz de onları kendi bloglarını açmaya ve en az okudukları şeyler kadar içten, yalın ve “gerçek” şeyler yazmaya davet ediyoruz…

Pazar, Temmuz 01, 2007

Dedikodu ve Örümcek Kafalar

Sevgili Arkadaşlarım,



Bu yazıdan sonra blogumu sadece izin verdiğim yine sizler okuyacaksınız, ancak son olarak common bir yazı daha yazmak istedim. Şöyleki;



Bu blogu okuyarak Beni Ayşe Arman (sebocum benzetme için teşekkür ederim) durumuna sokmuş olan çok sevgili yazlık komşumuza ithafen...bu blogta biliyorsunuz ki hepimiz ayakkabımız.... corabımız...bu örümcek kafalı insanlarla dolu dünyaya yine de herşeye rağmen gelmiş olan bebeklerimiz...gittiğimiz yerler..yediğimiz yemekler...mutluluklarımız ..bazen sıkıntılarımız yazılıyor..ve KİŞİSEL....ancak bazı insanlar var ki diğerlerinin mutsuzluklarıyla mutlu oluyor...heralde onların da aydınlanmaları bu yolda geçiyor ki...bu blogu okuyor... zavallı anneme de senin kızın sevgilisiyle "düşüp kalkıyor" ve bunu da blogta yazıyor diyor...düşüp kalkmaktan kasıt zannederim yoga gezileri...organik tarım olamayacağına göre hahaha....bu kadar sığ düşünebiliyor demek insanlar...her ne ise...konuşmalardan sonra beni Ayşe Arman zanneden annem beni arayıp fena şekilde hırpalıyor...şimdi annemle konuşmuyorum, çünkü kendini köy dedikodularının sürükleyiciliğinden kurtaramamış olmalı ki bana bu söylenenleri yakıştırdı..zaten istenen de oydu..mutlu olunmasın..benim annem mutsuz edilsin..dolayısıyla bende mutsuz olayım ve o da yükselsin..diğer insanların mutsuzluğuyla yükselsin..bu tür insanları ben hayatıma sokmuyorum ama aileme birşey yapamam..herkesin seçimi kendinin..ancak bu işte son derece kırılmış bir evlat olarak ben kendi hayatımın bu tür insanlara göre daha verimli ve faydalı olduğunu düşünüyorum...en azından çalışıyorum...hiç kimseye ihtiyacım olmadan bugüne dek ne yaptıysam yaptım..kimseden bir kuruş almadım..dedikodu yapmadım...kimseyi yargılamadım...Buradan çok sevgili komşumuza sevgili annem ile birbirimizi hırpalamamıza sebep olduğu için teşekkürü borç bilirim...ve umarım kalan hayatlarında diğer insanların özel hayatına tecavüz etmemeyi öğrenir ve böylelikle kalp kırmamanın dayanılmaz hafifliğini yaşayabilir ve yaşatabilirler. ...son olarak aşağıdaki resmi tekrar hatırlatmak istedim..örümcek kafalar sadece onlar değil...belki de onlar daha dürüstler...en azından görüntüden aman uzak duralım diyoruz da ..internette sörf yapıp..sözüm ona modernlik taslayan yüzlerce insandan da sakınalım...sonra üzülmeyelim.


Son olarakta benim ben olmamda sonsuz katkısı olan, bu günlere getiren, doğru ile yanlış arasındaki farkı görmeyi , doğru insan ve yanlış insan ayrımı yapabilmeyi ve hayatta kimseye güvenmemeyi öğreten, herşeye rağmen herşeyden çok sevdiğim ve bana hep destek olan anne, baba, abla ve Keroya sonsuz teşekkür ederim.

PS- Şebocum..bu arada senin blog benimkinden daha fenaymış hahaha.

Pazartesi, Haziran 25, 2007

Ohhh Pek Güzeldi!

Gittik...geldik kazdağlarına..benim ruh yine orada kaldı..şahane yogalar yaptık..inanılmaz nefis yemekler yedik..öyle böyle değil yemekler..çilek soslu yapraklar..kabak tatlıları..firik pilavları...kurutulmuş domatesli haşhaşlı ekmekler..asma yaprağında sardalyalar..sadece yemedik...yükseledikte..evrenle bir olduk..evrenle bütün...birbirinden başka 17 insan...huzurla..keyifle..hiç sıkıntısız...kazdağlarının tepesinde pranayama..canım zeytinbağında yogalar yaptık...doğal göllerlerde yüzdük..şelalerden düştük...kayalarda yattık..meditasyonlar yaptık..denizlere girdik......doğada yürüyüşler yaptık...baharat ve bitkilerle ilgili ben kendi adıma inanılmaz bilgiyle donandım..reyhan ve limon nanesi fidanlarına kavuştum...sonsuz keyifler aldık..cok sevgili tuncel kurtiz'den inanılmaz güzel hikayeler dinledik...sevgiyle sarılıp sarmalanıp geldik işimizin başına..bir dahaki seyahat ne zaman ve nereye olacak diye tatlı bir telaşla...

Cok sevgili yoga hocam Ersin Hoca'ya ve canım Mihri Hoca'ma bizleri olduğumuz ataletin içinden çekip çıkardıkları...yol gösterdikleri için gönülden teşekkür ederim...hayatımı değiştirdikleri için de elbette..


Perşembe, Haziran 21, 2007

Duke Ellington ve Garga


Dün gece Arena'da Duke Ellington konseri vardı. Sevgili malum jaza bayılıyor..haydi gidelim dedik...ama arabayla gitmeyelim de eziyet olmasın Kuruçeşme bize dedik..uskudardan motor ile karşıya gectik ordan taksi ile karşının hiç sevmediğim trafiğinde debelendikten sonra Ulus üstünden Kuruçeşme'ye geldik..taksiden güzelce indik...sevgili diyor ki allah allah konser başlamış olmalı ama pek bir sessiz etraf..ve de sakin...arenaya doğru inerken..pek bir tenha ..acaba kimse rağbet etmedi mi hay allah falan diye konuşurken aşağıdan güvenlik müdürü çıkageldi.


G.M.-Konsere mi geldiniz?
Biz- Evet ! (Hemde heyecanla)
G.M.-Konser Arena'da ama bu arena'da diil..maslakta da var bir tane..sorumlularda biletlerin üzerine maslak yazmadığından yaz başından beri bir sürü insan buraya geliyor ve bir türlü düzeltilemedi bu.
Biz- Hınk??!!!

Neyse efem...indiğimiz gibi totomuza baka baka yokuşu cıkarken sevgili ile konuşuyoruz aramızada..gidelim..atlayıp taksiye gidelim..ama saat 9 konser başladı..hay allah tüh..yetişebilir miyiz...yok yetişemeyiz derken..ölece kalakaldık orda..arabasız..blue jeanler, lastik pabuclarla...hemen verdaya bir telefon caktım..hadi buluşalım diye..onun da bi arkadaşı gelicekmiş...(bu arada süper dedikodular varmış..patlıcam)..biz sevgili ile elele tutuşup arnavutköye yürümeye karar verdik..iyi de oldu o arada hangi tekneyi alacağımıza karar da verdik...ve de yürüyüşün sonunda vardığımız yer sevgili barış abinin gargası oldu..aman bir keyif ettik bir içtik bir güldük..gecenin ilerleyen saatlerinde masa da bir enteresan insan topluluğu oluştu..herkes birbirinden şeker...barış abi sevgili hocası sevgiliyle biraz uğraştı ama gülmekten patladık...koltukları kırdık düştük..şarapların üstüne tequila ve karpuzları yedik..bir şenlendik ki. Aşağı da Garga ve muhteşem menüsü..şiddetle tavsiye ederim.




Verda'ya PS- keşke gelseydik...hakkatten yıkıldık.


Pazartesi, Haziran 18, 2007

Huzura yolculuk

Bu haftasonu Kazdağlarına gidiyoruz..kalabalık bir ekiple..ruhlarımızı dinginleştirmeye..hayatın oyunlarından biraz olsun kacmaya..gülen kalplerle birlikte olmaya..yogalar yapmaya..yine bir ve bütün olmaya.olabildiğimiz kadar tabi...

Aşağıdaki resim geçen seneki kazdağları seyahatinden...adı da " mutluluğun resmi"








Gezi programını merak eden bartoncuğum..eğer cumartesi bize katılmaz..yan gelip yatarsan yukarıda resmi görülen şahane yerleri göremez..otelde tıkıştığınla kalırsın..sana tavsiyem bu gezide çok sevgili hocamızın tavsiyelerine uyman yolundadır.

PS-Cumartesi ve dünde sapanca nua'daydık biz...aman da göbeeme okyanus suyu..totoma nane aroma terapisi derken kendimden gectim...bu vesile ile bana bu kısa ama cok keyifli ve huzurlu bu haftasonunu organize eden sevgili sevgiliye teşekkür ederim.

Pazartesi, Haziran 11, 2007

Okullu olmuştum

Şu yaşımdan sonra bir diplomam daha olsun diye başlamış olduğum bir distance education kursum vardı..iki bucuk sene önce başladığım, katiyen elimi süremediğim, olası diplomam için nisan ayında 5 haftalık yıllık iznimin bir haftasını kullanmak süretiyle bir bitirme calışması içine girdiğim.

Sonuçlar iyi şimdilik 15 dersin 8inden kendimce hiçte fena olmayan notlar aldım..kalan 7 için duacıyım...

Burdan alınacak ders 30 yaşından sonra okul yalan olur..mümkünse hiiiç ilişmeyelim eğitim işlerine..bildiklerimiz bize yeter deyip hayata devam edelim.