Perşembe, Mart 29, 2012

Rahat Anne


Anne olduktan sonra internette anne blogları/web sayfaları okur oldum, genellikle genç anneler elbette, daha detaycı, daha ilk cocuk oldu aman iyi bakayım, soğukta çıkarmayayım, burnu aktı yıkamayayım, bebeğim uyumuyor ne yapmalıyım türünden bloglar bunlar. Bazen detaylarda boğulabiliyor insan ama yine de satır aralarında illaki faydalı.

Biz daha rahat yetiştiriyoruz çocuğumuzu, muhtemelen ben artık 41 yaşımda olduğumdan çok korumacı, çok fanus içinde bir hayatın aslında bebeğe faydadan çok zarar getireceğini bildiğimden.

Gittiğimiz her yere götürüyoruz, geçen yıl 11 aylıktı Hindistan'a gitmiştik, zorlu bir parkurdur, içinde tren, karayolu barındıran uçaksız bir Hindistan, oğlanın gıkı çıkmadığı gibi bizi de çok rahat ettirmişti o seyahatte. 23 aya 3 kıta, sayısız yurtiçi seyahat sığdırdık bile.

Neyse uzun lafın kısası bazı bloglar var içime su serpen. Sevgili Tuğce'nin rahatanne bloğu böyle mesela, biliyorum ki o Efe karda kışta çıkar, annesiyle ofise gider, düşer kalkar gıkı çıkmaz, çünkü annesi rahat, annesi rahat ve huzurlu olduğu için bu da Efe'ye yansımış. Pamuk gibi bir adam olmuş. Rahatanneyi şiddetle tavsiye ederim, keyifle okuyun. Kimmiş bu rahat anne derseniz aşağıdalar hemenDün oğlanın vidoesunu leomio'nun bloğunda yayınlamıştım, aman burdan eksik kalmasın, görmemişin çocuğu olmuş tutmuş şeyini koparmış hesabı..

Untitled from tanya ozkan saran on Vimeo.

Çarşamba, Mart 28, 2012

TV ve ingilizce

Biz doğduğundan 18 aylık olana dek hiç Tv izletmedik oğlana, ha olurdu olmazdı tartışmalarına girmeyeceğim, bizim kişisel kararımızdı, uygulayabildik, muhtemelen hergün yoğun bir programı olduğundan TV'ye de yer kalmadı, sahilde yürüyüş, adada deniz ve havuz, caddede baba ile alışveriş, park ve bahçeler müdürlüğü yeterince vaktini aldı oğlanın.

Şimdilerde günde iki kez 20 dk gibi sürelerle sadece ingilizce izletiyoruz, bence çok faydalı, türkçeyi nasılsa öğrenecek, hatta öğreniyor, ingilizce de başlamasında bir sakınca yok. Söylediği birkaç kelimesi de var ingilizce.

Çıntan: twinkle
Up and down
Swish: silecek sesi:)
Above
Round
Pig
Come gibi.

Bizde günlük konuşmaların içinde mutlaka türkçe ve ingilizce konuşuyoruz, kulağı dolar illaki diye. Ben cocuklarda dil öğretilmesine olabildiğince erken başlanması taraftarıyım, ağaç yaşken eğilir malum. Günümüzde İngilizce olmazsa olmaz bir durumda, ingilizceyi bizden öğreneceğinden şüphem yok, diğer bir dili de okulda öğrenecektir illaki. ne demişler bir lisan bir insan.

Untitled from tanya ozkan saran on Vimeo.



Oğlanın hiç videosunu yayınlamamıştım bu vesile ile TV izlerken dansını ve Ankara anılarını içeren şu videoyu da paylaşayım istedim.. Dans dans dans.

Pazartesi, Mart 26, 2012

Casette ve Civic duty

Her haftasonu olduğugibi caddedeki Casette mağazasına uğradım,hem Gözde ile hoşbeş edeyim, hem de yeni ayakkaplar gelmiş mi bakayım diye, aman yarabbim dükkana girince birde ne göreyim? Civic Duty, böyle dediğime bakmayın bildiğiniz kağıttan pabuç yapmışlar, belirli modellerindeki karın %100'ünü bu seneki proje olan New Orleans'taki şu projeye bağışlıyorlar, bu projeler her sene değişiyormuş.

Ayakkabıların malzemesi Tyvek, taşıma sektöründekiler bilir, Fedex falan ambalajlarında kullanır, dünyayı dolaşırlar ve yırtılmazlar, işte ondan yapmışlar ayakkabıları, hiç bir hayvansal ürün içermeyen bu ayakkabılar özellikle veganlar ve vejeteryanlar tarafından çok tercih ediliyor.

Katiyen yırtılmayan, ayaklara nefes aldıran, bu sorumluluk bilinçli ve çevre dostu ayakkabıdan derhal bir tane edindim ben, eminim yaz günlerinde ayağımdan çıkmayacak. Alayım derseniz Casette Erenköy veya Nişantaşı olmadı Beyoğlu mağazalarında bulabilirsiniz.
Bugün hastayım da ev halleri isimli çalışmama koydum bu şahane fotomu ahahahyt.

Cuma, Mart 23, 2012

Platon'un Devleti


Ders çalışıyorum, Platon'un Devlet'ini. Okurken bir bölüm ilgimi çekti, benzer yanlar var sanki dedim, paylaşayım istedim. Biraz uzun ama idare ediverin.

"Bir gemi düşünelim; bu geminin de hali vakti yerinde, ama gözleri görmeyen, kulakları işitmeyen ve üstelik gemicilikten de bihaber bir sahibi olsun. Sonra, bu geminin kaptanı olmaya çalışan bir dolu tayfa düşünelim. Kaptanlık sanatını bilmeyen ya da biliyorsa nereden bildiğini söylemeyen, hatta kaptanlık sanatı da neymiş diyen tayfalar olsun bunlar. Hepsinin tek isteği geminin dümenine geçmek. Bu yüzden geminin sahibine yalvarıp yakarıyorlar, dümeni bana ver diye. Gemi sahibi birinden birine verecek olsa dümeni, bir diğeri onu gemiden apar topar atmaya ya da öldürmeye kadar vardırıyor işi. İlaçlarla, içkilerle uyuşturuyorlar onu ve gemide ne var ne yoksa çalıp çırpıyorlar. Tıka basa ne buldularsa yiyorlar, kafaları çekiyorlar. Gemiyi de böyle ayyaşlar nasıl yürütürse öyle yürütüyorlar. Bu arada gemi sahibini kandırıp dümeni ele geçiren kimseye de övgüler yağdırmaya başlıyorlar, alkışlıyorlar, “eşşiz kaptan, en büyük gemici,” diye avaz avaz bağırıyorlar. Ama gerçek bir kaptanın, hava durumunu, mevsimleri, yıldızları, rüzgârları ve bunlara benzer şekilde bir geminin yürütülmesi için ne gerekiyorsa hepsini bilen kişi olması gerektiğini düşünmüyorlar bile.10 İşte bir gemide böyle bir karmaşa yaşanıyorsa, o gemide gerçek kaptanın değeri anlaşılmaz. Ona ancak kaçık, işe yaramaz sıfatları yakıştırılır. Böyle bir gemiye benzer devlette, filozofların durumu da gerçek kaptanın durumuna benzer. Gerçek kaptan onurludur, asla yalvarıp yakararak geminin başına geçmek istemez. Bilgisi ve görgüsüyle bu işi yapmak ister. Bu yüzden de gidip de bir gemi sahibinin kapısını çalmaz; aksine gemi sahibinin onun kapısını çalması beklenir, çünkü doktor hastanın değil, hasta doktorun kapısını çalar."

Perşembe, Mart 22, 2012

Kumrular gibi.

Hof..uzun, karlı ve soğuk geçen bir kış mevsimi bitip bahar ufaktan bana göz kırparken bugün şu aşağıdaki ayakkapları ayağıma geçirmemle kendimi ofiste buldum. Aslolan çorapları atmaktır ey Tanya! İşte o zaman bahar gelmiş demektir.


Ve bu postumu baharı bekleyen kumrulara ithaf ediyorum.

Perşembe, Mart 15, 2012

Baba oğul.

Onlar iki iyi arkadaş, iki iyi ahbap, ik iyi dost. Ve baba-oğul.

Bizde gündüzleri oğlana baba bakıyor pek çok geleneksel aile tipinin karşıtı olarak. Tüm günlerini birlikte geçiriyorlar. Birlikte yemek yiyip okula gidiyorlar, birlikte oyun oynayıp birlikte müzik dinliyorlar. En önemlisi birlikte çok mutlular.

Bizim bugün birbirimize evet dediğimiz gün. +1 ile mutluluğumuza mutluluk kattığımız gün. Ve benim herşey için şükrettiğim gün. Leo'nun tarihine kısa bir not düşmek istedim.

Tek bir Evet!

Tam dört yıl önce bugün..
Evet dedim ben..
Aşık olduğum adama..
Biricik oğlumun babasına...
Sevgili Hocama..
Yolumun ışığına..
Hep sırtımda hissettiğim o elin sahibine..
Şahane bir dosta..
Hiç bitmeyen bir aşka..
Hiç bitirilmeyen sevgililiğe..
Her sabah hala bana notlar yazan o adama..
Tek bir "EVET"..
İyi ki de demişim..
Seni çok seviyorum!
Çok ve iyi ki!

Cuma, Mart 09, 2012

Ece ve Elvin'i Los Angeles'a gönderelim mi?

Ece Arar benim çok eski dostum ve şahane bir anne.

Power FM'in Muppet show yarışmasında ilk üçe girdi, birinci olursa kızı ile Los Angeles'a gidecek. Ben hemen oyumu kullandım.

Hadi bir tık.
Kime oy veriyorum ben derseniz yukarıdaki şahane anne ve kıza!

Çarşamba, Mart 07, 2012

Ontraxs 2012!

Benim biricik sevgilim Marklin hastasıdır, evde dioramalar yapılır, sökülür, Marklinler alınır, satılır ayrı bir dünyası vardır ve bu dünyada bir sürü de dostu.

Bu dostlar Mart 2012 de Utrecht Hollanda'da düzenlenen Ontraxs International Model Railway Event kapsamındaki yarışmada en muazzam kurgu ödülünü aldılar. Bu ödül model tren işinde dünyanın Oscarı! Kurgunun teması Selçuk Efes'ti. Kurgunun Utrecht'e taşınması, kurulması herşey muhteşemus organize edilmiş. Hep sevgiliden dinliyorum ben bunları.

Sevgili Abdullah Usta'yı ve yapımda ve yayında emeği geçen tüm ekibini canı gönülden tebrik ediyorum.


Merak edenlere kurgu yukarıda, aman şahane, biz her gece izleyip duruyoruz.

Pazartesi, Mart 05, 2012

Hastalıkla savaşımız devam ediyor

Oğlanın okuldan kapıp getirdiği mikrop hepimizi serdi yerlere. Mücadele tam gaz devam. Oğlan iyi, anne baba pert.

Anne baba ananenin şehre gelmesiyle dün biraz şenlendi ama durum hala vahim. İnsan kendisinden nasıl 3.tekil diye bahseder yahu, komikmiş hakkatten.

Tam 8 gündür hastayım, sevgili de tam 7 gündür. Ben iğne olmaya başladım. Eskiden annem iğneci Ayşe teyzeye götürürüp iki Lincosin çaktırırdı toparlardık, aklıma geldi de biraz yırttım gibi sanki.

Küçük fotoğraf makinemin içinde kalmış karelerden biri, deniz taksi ile Mımı, anane ve dede ana karaya göç ederken:)) Biz ada vapurundan sarkıyoruz bu arada, elimizde valizler ve çantalarla ehehee.