Çarşamba, Eylül 01, 2010

Televizyonu kırıp atsak ruhu duyan olur mu?

Bugün kış inceden kendini hissettirmeye başladı, sabah ilk iş ayaklarıma çoraplarımı geçirdim, uzun bacaklı bir blue jeanin altına, üstümde bir t-shirt ve hırka..bu sabah kahvaltımızı ada evinin salonunda yaptık, salon deken toplam taş çatlasın 10 m2, içerde eşyalar sandalye masa olunca da tam bir mülteci teknesi, birde üstüne ıslanmış kıyafetler eklenince tam bir şenlik oldu.

Lafı uzatmayayım, bugün farkettim ki ben tam 4 ay 12 gündür hiç televizyon izlememişim, zaten sevdalısı değildim ama bir Dr.House siesaymayami,lovanorder esviyu olsun bayılırdım, bayılırmışım daha doğrusu..şimdi boş kalan vaktim olursa aptal kutusuna bakmak yerine Kınalıadaya baktığımı farkettim, ruhban okuluna, hiç birşey olmazsa gökyüzüne, aya, bulutlara...arada annelik beni alık mı etti diye de düşünüyorum hahahyt...o da ayrı bir mevzu..

Şu an sevgilim televizyon izliyor. On the beach, kanal MGM, 1959 yapısı bir klasik..büyülenmiş gibi..ben iki saattir 10 dakika bile bakmadım kutuya, umuyorum istanbulevine dönüşte de bu durum aynen devam eder, zira televizyonun aslında bana kattığı hiç birşey yokmuş, onu anladım..



Sevgili ve ben keyif halleri..