Perşembe, Temmuz 30, 2009

Dişler...

Dişlerinize iyi bakın...Tuğbanın 20 yaş diş çekimi ile etkilendiğim diş hekimine gitme maceram sonucu pazartesi iki adet kanal tedavisi..bugün 3 adet implant ile devam edecek olan sancılı bir seyahate başladım..hekimin söylediğine göre üç implanttan sonra mevcut 10 dişimin protezleri..ekstradan 5 dişe daha protez ve de implantların üzerine 6 adet daha protez ile dişlerimin neredeyse tamamı ile vedalaşıyor olacağım...çocukken çok süt içtim mi?..evet..tonlarca..dişlerimi fırcalıyor muyum?...evet hergün...ee nerde hata yaptım ben o zaman?...hiç biryerde..tamamen genetik...ha benim bu işe katkım yıllar boyu hergün yarım kilo haribo yemiş olmam olabilir mi?...evet...ama artık ahlanıp ıhlanmak için geç kalmışım...o yüzden pek yakında ışıl ışıl dişlerim ve boş ceplerimle hayatıma devam ediyor olacağım..durum feci..

Çarşamba, Temmuz 29, 2009

Klimalara elveda deyin...

Sıcaklarla barışın klima kullanmaktan vazgeçin...yapılan açıklamalara göre klima kullanımı ozon tabakasına ciddi boyutta zarar veriyor..arabanızla klimanızı açmış plaja güneşlenmeye giderken..güneşin size vereceği zararlardan aslında kendiniz sorumlusunuz...

Ben odamdaki klimayı çoktan söktürdüm...tepeme de bir fırfır taktırdım..şikayet etmeden oturuyorum...arabada klima yerine çamları ve üstü açıyorum...ve keyif ediyorum...ve bu katliama mümkün olduğunca katılmıyorum....tavsiye ederim...


Pazartesi, Temmuz 27, 2009

Haftasonundan haberler

Cumartesi günü en sıcak günmüş..ben havuzdan hiç çıkmadım...ços diye atladım çocuklar gibi...bir de Orhan Pamuk'un "benim adım kırmızı"isimli kitabını okuyarak Orhan Pamuk korkumu yenmeye çalışıyorum...fena da değilim..Orhan Pamuk benim kabusumdu..."masumiyet müzesi " ile barışır gibi olmuştuk ama üniversitede okurken her bir türkçeden ingilizceye çeviri sınavında Orhan Pamuk metni ile karşılaşıp debelenmekten çok canım yanmıştı..bu barış çok kolay olacağa benzemez...herşeye rağmen 2 günde 320 sayfa devirdim...

Sevgilinin İstanbul'dan dönmesi ile daha da bir şenlendim...

Sıcaktan bunalan kadim dostum Tuğbanın aramasıyla gece 10.00'da balkonda kendimizi mum ışığı eşliğinde şaraba vermiştik bile..

Pazar gübü Şebo ve güzel adam Hasan'da havuz keyfimize eklenince keyfimize diyecek kalmadı...biraz fırtına..az bulut..az güneş..bol bira...şarap..rakı....yemek...sınırsız su...bol kahkaha..şenlik...

Ve iki bebek...havuzda debelenirken garsonlar geldi..ersin abi bir bakabilir misiniz? diye..yan bahcenin duvarından düşen iki kedi yavrusu geciçi bir süreliğine bizim oldu..bilir kişi olarak...henüz yürüyemeyen bebekleri besleyip büyütüp hayata hazır edene dek bakacağız..sonra ada evinin bahcesine salıvereceğiz..hem bize yakın hemde doğaya.

Kedi bakımında emeği geçen Şebo ve Tubik'e teşekkürü borç bilirim.



Cuma, Temmuz 24, 2009

Ada Halleri...

Adadan bir tane nalbur var...sevgili alışverişte..ben aylaklıkta...
Bazen balkon o kadar serin oluyor ki...çok şanslıyız...





Seneye seferden kaldırılacak şanlı Paşabahçe vapuru...

Rakı balık...ben daha çok rakı ve yeşillik tarafındayım olayın..

Yorumsuz..

Ada günleri böyle geçip gidiyor işte.

PS-Fotoğraflar için ailenin sanatçısı Alac'a bin teşekkür.

Perşembe, Temmuz 23, 2009

La Sagrada Familia

Son zamanlarda en beğendiğim fotoğraflardan biri..Barcelona'da La Sagrada Familia'da sevgili tarafından çekildi..bir Gaudi şaheseri...

PS- O merdivenleri indiğimizi tahmin edebiliyorsunuzdur.

Salı, Temmuz 21, 2009

Değişmeyen tek şey değişimdir.

Şaçlarımı kendi rengine döndürmeye karar vermiştim...döndürdüm de..aynaya baktığımda bir başkasıyla karşılaşsam da her sabah..hem saçımda acaba beyaz var mıdır..hem de acaba esmer nasıl olurum düşüncesi ile..aşağıdaki formata dönmüştüm...
Pek bir düz olmuştum..alışmadığım kadar düz aslında...sanki ışığım kaybolmuştu....iki kademeli beyin haşlama ve saçları ele alma çalışmasından görüntüler...aşağıdaki ilk bölüm..saçlar hafif turuncuya ancak acılmış..bildiğimiz siyah zira..beyin haşlanmış...aaa yeter demiş atmışım kendimi sokaklara...ama olmamış...
Ta ki ertesi sabaha kadar..ha gayret dedim...son bir kez...

Ve oh be dedim...oldu..oldu...bu değişimde en çok güldüğüm annemin tepkisiydi..."Aman evladım açtır saçlarını pek iyi olur..diğer türlüsünü hiç sevmedim ben"..ama anne diğer sevmediğin senin doğurduğun halimdi..unuttun mu dedim...çok güldük elbette.."unutmuşum evladım" dedi..kahkalar eşliğinde..

Böylece bir kez daha değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu anlamış...değişmeme kararımı bir kenara bırakmış ve tekrar ve yeniden yenilenmiş oldum...

Pazartesi, Temmuz 20, 2009

Kargodan çıkan sürpriz...

Cuma günü kocaman ama kocaman bir paket geldi...

İçinden şahane şeyler ve birde sevgiyle anne kız tarafından yapılmış bir kart...kartta diyordu ki bir ada yaz akşamında şehir manzarasına karşı içilecek iki kadeh şarabın yanına arkadaş olsun diye...Oldu oldu..hemen oldu...öyle de keyifli oldu ki...Defdefimin ev hediyesinin yanına...

Üstüne üstlükte hafif keyifsiz ve şaşkın bir günün öğleninde geldiğinden bu paket..oh be dedim..oh be..bu blog ne güzel şeymiş..ne güzel insanlar tanıdım ben...Ilkaycım...bin teşekkür sana...ince düşüncene..eğlenceli hayata bakışına...çocuklarla artan mutluluğuna ve deliliklerine katlanan Kocana...iyi ki varsınız..

Cuma, Temmuz 17, 2009

Utanç Tablosu- dünün devamı

16 Temmuz 2009 tarihinde, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan, Sayın Ahmet Cemal'in izni ile( ve benim teşekkürlerimle) aşağıdaki yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Dünkü post ile son derece ilişkili bir yazı..faydalı olacaktır.

"Odak Noktası
Ahmet Cemal

Hangi Gelecek?

Atilla İlhan hayatta olsaydı, son yılların ÖSS sonuçlarını gördükten sonra sanırım o unutulmaz "Hangi..." dizisine "Hangi Gelecek?" başlıklı bir kitap daha eklemeyi düşünebilirdi.

Yakın geçmişte "Köy Enstitüleri'nden söz etmekten bıkmadınız mı?" sorusuyla karşılaştığım oldu. Hayır, bunu yapmaktan hiç bıkmadım; ama her yıl ÖSS sonuçlarının açıklanmasından sonra ortaöğretim ya da lise eğitiminin çöktüğünü ilan eden manşetlerle karşılaşmaktan artık ölesiye bıktım! Çünkü Türkiye'nin uğradığı hemen bütün yıkımlar gibi, bu yıkımda yeni tarihli değil. Ayrıca insan kendisinden öncekilerin çoğu gibi, başta göze görünmeksizin, derinlerde olgunlaşıp, sonra birgün ansızın patlak vermiş bir yıkım da değil. Dahası, ülkemizde ortaöğretimin çöküşünü çok kesin tarihlendirebiliyoruz ve bu çöküntünün iki kademede gerçekleştiğini çok net görebiliyoruz.

Kademelerden ilki, Köy Enstitülerinin 1954 yılında kapatılmasıdır. Sabahattin Eyüboğlu, " Mavi ve Kara" kitabındaki " Köy Enstitülerini Kuran Düşünce" başlıklı denemesinde, bu kurumların amacını şöyle anlatır: "Halka dayanan, halka güvenen bir yeni devletin yapacağı ilk iş, halkın yaşadığı her yerde ve en çokta köylerde bir tek sözcüsünü olsun bulundurmak, barındırmak, desteklemekti. Köy Enstitüleri bu sözcüyü memleket ölçüsünde yetiştirmek üzere kuruldu.
-Yeni Türkiye sözcüsünün köyde kalabilmesi için an az imam kadar köylü olması, köyün geçimine, yaşamına karışması,çifti cubuğu, çoluğu çocuğuyla köylünün kaderini paylaşması ve değiştirebileceği kadar değiştirmessi gerekiyordu..."Eğitim gören köy çocuklarını hem sonradan köye ve köylülüğe yabancılaştırmayacak hemde evrensel düşünce boyutlarını kazandıracak bir sistemle yetiştirmeyi amaçlayan enstitüler, 1954'te kapatılır; böylece nitelikli ilk ve ortaöğretim amacı da devletin resmi eğitim politikasından dışlanır.

Ortaöğretimin yıkımının ikinci kademesi, yıllar önce üniversite giriş sınavları için özel yetiştirme kurslarının açılmasıyla gerçekleşmiştir. Devlet, bu kursların açılmasını onaylamakla şu gerçeği açık bir biçimde dile getirmiştir: "Benim ortaöğretim sistemim, üniversitelere öğrenci yetiştirebilecek nitelikte değil; o nedenle ben bu işi özel girişimcilere bırakıyorum!" O zamandan bugüne bu kurslar dev bir endüstriye dönüşürken, resmi, ortaöğretim de dipsiz bir uçuruma doğru yol almıştır. Halen bu kurslara gidip üniversiteye girebilenlerin -en başta parasal nedenlerle- ancak küçük bir azınlığı oluşturabildiği göz önünde tutulduğunda, ÖSS sonuçlarında otuz bin kişinin sıfır almasının, adayların yüzde 60'ının da fen sorularına cevaplandırmamasının ülkenin önünde nasıl bir gelecek tablosu çizdiği, kendiliğinden belirginleşir.

Diyanet İşleri Başkanlığı'na bütçeden neredeyse en büyük payın ayrıldığı, buna karşılık henüz okuma yazma bilmeyen ilkokul mezınlarının bulunduğu bir devlette bu tablonun adı, uygarlık adına ancak " Utanç Tablosu" olabilir! "

Perşembe, Temmuz 16, 2009

Utanç

SBS sonucları açıklandı..tam bir fiyasko..öğrencilerin çoğu öğretimde ortalama başarıyı yakalayamamış..Çocuklar matematik testinde sorulan soruların yüzde 41'ini doğru cevaplamış. Fen ve Teknolojide 6. sınıfta her 100 öğrenciden 43'ü, 7. sınıfta ise her 100 öğrenciden 46'sı "geçer not" alamadı...bizim zamanımızda sınıfta kalmak vardı..ders çalışırdık..hatırlamam bile ben annemin bir kez bile ders çalış dediğini...ama vazifemiz buydu zaten..hatırlatmaya gerek yoktu..şimdi bakıyorum cocuklara..ders çalış..çalış..çalış..olmadı ödevlerini ben yapayım..sen deftere geçir diyen annelerimiz var...milli eğitimin zaten umrunda değil...görev sürelerini tamamlayıp..içi boşaltılmış koftiden bir gençlik bırakıp gitmek çabasındalar...günün yükselen yıldızları ise özel okullar...zamanında okuyamayan her zengin çocuğun gittiği..bizimse hiç rağbet etmediğimiz özel okullar...Bursa'da iki özel okul vardı benim zamanımda...herkesin burun kıvırdığı...aman şurda mı okuyormuş dediği...şimdi bakıyorum..yer gök özel okul...en başarılısı da bir okul...nerde ne değişti de bizim eğitim sistemimiz bu hale getirildi...yukarıda bir yerlerde bilinçli yapılan bir iç boşaltma çalışması mı var?

SBS'nin hemen üstüne ÖSYM sonucları açıklandı..30.000 genç sıfır çekmiş...sayıyla "0"...hiç birşeyden haberleri yok demek bu.."hiç birşeyden"..eski milli eğitim bakanı görevi devrederken "Milli Eğitimi otomatik pilota bağladığını" söylemişti...otomatik pilot buysa manuelde ne olurdu çocuklar belirsiz...

Çıkan bu tablodan velilerin elinin kolunun bağlı olduğunu ve çocuklarının geleceği için özel okullara para yetiştirmek için çok ama çok çalışmaları gerektiği sonucuna varıyorum...Bir çocuğun ilk 12 senelik eğitim masrafı kaba bir hesabla 300,000 TL...asgari ücret malumunuz..ben böldüm çarptım..aç bıraktım aileyi..mümkünü yok..yedi sülalenin bir cocuğa çalışması gerekiyor ki çocuk iyi bir eğitim alsın...

Sonra hepimiz iç rahatlığıyla daha hoşgörülü olalım..şu yazar bunu yazarken ne yüzeyselmiş...şu hatta döşeniversin ne olur ki...hesapca ahlak denetleyen birileri başka memleketlere alınmazken birde raporda oynama yapsın...amaaaan ne olur ki diye dolaşıyoruz ortalıkta...hepsine de içten içe biraz hak vererek..bal tutan parmağını yalar anlayışıyla yoğrulduğumuzdan yıllardır...

Ben kendimden utanıyorum...seçim hakkımdan utanıyorum...görünen o ki bir tek ben utanıyorum..

Pazartesi, Temmuz 13, 2009

Blogger Party Volume 112

Nefis bir pazar akşamüstü ve gecesi gecirdik...Tugba..Koray ve Defdef'in sevgi dolu..rengarenk..her köşesi keyifle yapılmış..son derece ruhlu yazlıklarında..Tubik..Cenk... ben ve sevgili olarak...
Cenk ve Defdef gitar calarken..
Nefis hazırlanmış bir masa...buradan Tugbanın şahane annesi Zeynepciğimi de teşekkür ederiz..

Hmmm mis gibi sebzeler..Koray'ın ellerinden...

Tubikle Defdef'i aynı karede yakalamışken..

Defdef'in çek çek babamı güzel çek ısrarlarına dayanamayarak...

Sevgili keyifte..hemde ne keyif...O şezlonglar dünyanın en rahat şezlonglarıydı...

Tubik ve Ben..

Tubik Tugba ve ben...

Keyif ve yorgunluktan bitip adaya döndüğümüzde...son vapurla...

Her zamanki gibi çok keyifli bir gece geçirdik..kah Italyan aileleri gibi durmadan konuştuk..kah şen kahkahalarla siteyi inlettik...kah memleket işlerinden konuştuk...ve dedik ki bu cekirdek grubumuz şahane...bir sonraki görüşmeyi Tubikleri yaz dönemlerinde atlama kararı alarak adada yapmaya karar verip..sarıla öpüşe..oh ne güzel yaptık diye ayrıldık cennet köşesinden..

İyi ki varsınız çocuklar..çok seviyorum hepinizi...

PS- Sanatsal fotoğraflar Tugba ve Tubik'lerin sayfalarında tez vakitte yayınlana...

Cuma, Temmuz 10, 2009

Sıcak...çok sıcak

Of...bugün hiç bitmeyecek heralde...zira yarın gelecek..havuz deniz günü..ama bugünü becerip bitirebilirsem..gözlerim aşağıdaki halde..klimadan..

Klimayı da çalıştıramıyorum o yüzden..bittim burda...birde üstüne bir dışarı cıktım geldim..sanırım eriyorum..tepemde bir fırfır var..o dönüyor..o da hayata küsmüş şekilde dönüyor..çok fena aşağıdaki pozisyona geçesim var..ve geri gelmeyesim var...
Olmadı..sanırım ben yazları istifa edeceğim..patronu bekliyorum şimdi..tatilde...

Perşembe, Temmuz 09, 2009

Biraz Barcelona

Gaudi'nin hastası olduk








Şu dükkanda içilen şampanyanın tadına doyamadık...


Görünce heyecanlandık..


Motorsuz olmaz dedik...



Yat limanında şaraplarımızı yudumlarken tekne mi alsak dedik...



Denize de girdik...çıpır çıpır..

Türk Telekomun müthiş servisi Wiro'yu denerken...tavsiye ederim...


Ta oralara gidip ayakkap almadan olmazdı.




Ama her gidişin bir dönüşü hep var..bir dahaki seyahat nereye diyerek...


Pazartesi, Temmuz 06, 2009

Bazen tatlı..bazen acı...

Şimdi blogda hep şen şakrak şeyler anlatıyorum ya ben..aslında herşey hepte şen şakrak değil hayatımda..Barcelona dönüşü canım ablamı aradığımda artık söyleyebilirim dedi...ben neyi dedim...sadece tek ayağımı kullanabiliyorum dedi..hınk..nasıl yani dedim..siz yokken motordan düştüm..bileğim iki yerinden kırıldı..şimdi platin bilek oldum..çok havalı ama dedi...

Biz yokken motordan düşen canım ablamın bileğini ameliyata almışlar..iki yerden kopan bileğini platinlerle eklemişler..bu sıcakta havuzlu evinde koltukta yatıyor..Oğlu ve annem de hizmette sınır yok mantığıyla koşturup duruyorlar evde..hesapca oğlan Danimarka'ya gitmeden ana oğul keyif edecek..İstanbul'un altını üstüne getireceklerdi...şimdi evin altını üstüne getirmekle meşguller..umarım poposu yara olmadan şu zorlu günleri geçirebilir...birde inat..ağrı kesici almam diye tutturdu..inadım inad..popom iki kanat...ama bugün sesi daha önceki günlere göre cok daha iyi..mesenede lakırtılanıyoruz artık.

Bu arada kazayı duyan annem ve babam soluğu İstanbul'da almışlar...babamın da Cerrahpaşada göz kontrolü vardı...cuma sabahın kör karanlığında sevgili ve ben..ablamdan kalan yeri doldurmak için babamı hastaneye götürdük..neyseki görmesinde büyük gelişme varmış en azından ona çok sevindik...

Bizim ailede ailevi işlerin tamamına ablam koşturur..ben ailenin haylazı genelde ya yetişemem ya da bilemem devlet ile ilgili bir iş olduğunda..ablam büyük bir sabırla heryere koşturur..ve herşeyi halleder...iyi ki varsın canım Sibelim...yoksa biz ne yapardık...

Dün evlilik yıldönümleri idi..bu sevgili iki ruh diliyorum ki sonsuza dek hep aynı heyecanla hep aynı aşkla beraber olurlar...ve birbirlerine iyi bakalar..malum bizimkisi biraz da sakar ya hahayt.

Cuma, Temmuz 03, 2009

M-U-H-T-E-Ş-E-M

Salı gecesi U2 konseri kelimenin tam anlamıyla MUHTEŞEMdi....hayatımda seyrettiğim en şahane performans...en süper ötesi ses..en üstün enerji...konser sonunda BONO bize deseki "kalkın gidiyoruz..krala" mesela...100,000 kişi bir an bile düşünmeden giderdik...öyle bir birlik ve bütünlük...
Şimdi biliyorum merak eden dostlar var..liste bir kere şaşırtıcı idi..20 yıldır söylemedikleri şarkılar vardı..yeni albümden 7 şarkı söylediler...Liste hemen aşağıda...


Breathe

No Line on the Horizon

Get On Your Boots

Magnificent

Beautiful DaY

I Still Haven't Found What I'm Looking For

Angel of Harlem

In A Little While

Unknown Caller

Unforgettable Fire

City of Blinding LIghts

Vertigo

I'll Go Crazy If I Don't Go Crazy Tonight ( tüm stada söyletti şarkıyı..inim inim inledi ortalık)

Sunday Bloody Sunday

Pride (In The Name of Love)

MLK

Walk On

Where The Streets Have No Name

One-------

Ultraviolet

With Or Without You

Moment of Surrender.

Angel of Harlem'i MJ için çaldılar, ayrıca MJ için 4-5 şarkıdan birer kuple söylediler ki gözlerimiz dolu..tüylerimiz diken diken seyrettik...Konserin ortalarında uzay aracına bağlandılar..uzakdan canlı yayın..ne muhteşem..ne ihtişamlı idi..dünya barışı için...future kiss...

Sahne muazzamdı..Gaudi'den esinlenmişler..bu arada turne adı 360 ve evet..alt sahne 360 derece dönüyordu..üst sahne sabitti...ama Edge..Bono..Larry ve Aam..360 derece döndüler..sahne arkası dediğimiz yer en heyecanlı kısımdı kanımca...büyük sürprizdi...
Kelimeler ile ifade edemeyeceğim bir tecrübe yaşadık...sevgili de bende orda olmaktan gurur duyduk...ben 15 yaşımdan beri hayalini kurduğum anlar yaşadım...kah zıpladım..kah dondum kaldım..her anı unutmamak üzere beynime kazımak için..öylece kalakaldığım anlar oldu..kan ter içinde böğüre böğüre eşlik ettiğim anlar da..ve sonunda derin bir oh dedik...iyi ki geldik..iyi ki burdayız...

Evrim'e PS..ben sadece blackberryimi götürdüm..biletlerin üzerinde no camera..no video recorder dediğinden..hiç çekinme götür fotoğraf makineni çek cekebildiğince..ben birkaç video ve bol fotoğraf çektim yine de ama şahane makinemiz olsa daha yıkılırdı...